İbn-i Arabî Okumaları

“Yusuf Peygamber’de Nuranilik Bahsi”
Prof. Dr. Hamit Er nezaretinde Balaban Kültür Evi’nde gerçekleşen “İbn-i Arabi Okumaları”na, Füsusu’l Hikem’de yer alan “Yusuf Peygamber ve Nuranilik” bahsi ile devam edildi.
Kur’an Kerim’de, 13 sayfalık Yusuf Suresi’nin 12 sayfasının en uzun peygamber kıssası olarak diğer peygamber kıssalarına göre çok daha ayrıntılı anlatıldığına dikkat çeken Prof. Er, bu kıssa için surenin başında ve sonunda, “biz bildirmeseydik hiçbir kulun bilemeyeceği” ihtarının iki kez yer aldığına dikkat çekti.

Yusuf Peygamber’in küçüklüğünden itibaren hadiselerin iç yüzüne ve hikmetlerine vakıf olarak yetişen peygamberlerden olduğunu söyleyen Prof. Er, Yusuf (as)’ın babası Yakup peygambere anlattığı meşhur rüyanın muhtemelen 9-10 yaşlarındayken vuku bulduğunu, bu rüya sonrası babası tarafından “seçilmişler” arasına girdiğinin farkedildiğini ve muhtemel şerlere karşı uyarıldığını ifade etti. Kıssanın devamında, “yıllar sonra bir kuyuya atıldıktan sonra kurtarılışı, Mısır’da köle olarak “çok ucuz fiyat”la seçkin bir aileye satılışı ve aldığı özel eğitimle dikkatleri üzerinde toplayışı, Yusuf peygamberi ileride “görev bekleyen” değil, “görev isteyen” bir konuma taşıdı” diyen Prof. Er, Mısır firavunundan “Hazinenin Sorumluluğu” görevine talip olup yüksek bürokrasidede yer aldıktan sonra, küçükken babasına anlattığı rüyanın nasıl gerçekleştiğini yıllar sonra babasına kavuştuğunda hatırlattığını anlattı.
 
Rüya Aleminin Tarifi ve Tabiri Hususu
Hz Yusuf kıssasının ardından Prof. Er, İbn-i Arabi’den “rüya alemi”nin şu tarifini okudu: “İlahi hakikatlerin nurunun hayal mertebesine yükselmesi”... Bu girişle, hayal aleminin rüya alemiyle birlikte değerlendirmesini yapan Prof. Er şunları söyledi:
“İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar” hadisinde de ifade edildiği gibi, dünya hayatı bir rüya gibidir, dünyada gördüğümüz rüyalar da olduğundan, aslında rüya içinde rüya hayatı yaşamaktayız. Bu yüzden rüyalar tabire muhtaçtır. Ehil olan kişilerce elbette. Mesela bilgi, ilim, rüyada “süt sureti”nde görülür. Rüyada süt görmek, o kişiye ilim verildiğine delalet eder. Bu hususla alakalı Füsus’ta yer alan bir hadiste, Hz. Ayşe annemizin bildirdiğine göre “Allah Resulü gördüğü rüyayı kendisi yorumlardı. Bu hususiyet Yusuf Peygamberde yoktu.” bilgisi veriliyor.
Ölümle birlikte sözkonusu olan alem, uyku hali içinde geçerlidir. Malum, “uyku ölümün kardeşi”... Bu da bize duyu alemi, yani görünen alemle hayal alemi arasında anlaşılmaya, tabir edilmeye, açıklanmaya muhtaç hususlar olduğunu gösterir. Akledilir alem, hissedilir alem farkı...”
Prof. Er bu hususla ilgili Talib b. Muhalled’in Müsned’inden bir hadisi hatırlattı:
“Sahabelerden birine rüyasında süt ikram edilir fakat o sütü kusar. Sütün tabirini bilmediğinden kendisine verilen ilimden de mahrum olur.”
 


“Sadık Rüyalar Vahiydendir”
Öte yandan “sadık rüya”ya vahyin şubesi olduğunu ifade eden Er, Allah Resulü’nün “Ben son peygamberim. Ancak vahiy devam edecek” hadisinde olduğu gibi sadık rüyalara işaret edildiğini hatırlattı. Nitekim Allah Resulü kendisine peygamberlik gelmeden önceki son altı ayında rüya aleminden tecellilerle peygamberlik misyonuna hazırlandığını ifade etti.
“Hayal alemiyle algılanan alem arasındaki fark”a işaret eden bir başka hadiste ise, sahabelerin Allah Resulü’nü görmek isteyen bir kişiyi peygambere bildirmeleri üzerine, “o adamı bana getirin” dediğini, bu görüşmenin ardından yanında bulunan sahabelere “o bir melekti” dediğini aktaran Prof. Er, “aslında bu hadisede Allah Resulü gelen kişinin kim olduğunu biliyor ve hazırdı. Fakat sahabelerin duruma vakıf olmayışının farkında olduğundan, o kişi için önce “adam” dedi. Melekle görüşürken geçen zaman zarfında ise sahabeleri “hayal alemi”nde oyaladı, durumu kavramaları için bekletti. Şayet ilk geldiğinde melek olduğunu ifade etseydi, sahabeler bu vakıaya hazır olamayabilirdi.” dedi.
Zihin, rüyada da duyulur alemin unsurlarını kullanarak düşünür. İbn-i Arabi, öldükten sonra bu şartın ortadan kalkacağını söylemiştir. Böylece rüyaların mahiyetinin de, akıl, hayal, düşünce, algı gibi kavrayış hallerinin anlaşılması noktasında çok önemli delil teşkil ettiğini söyleyen Prof. Er, fizik dünyanın fizik kanunlarıyla açıklanmasının yetersiz, aklın sınırlı, algıların kapalı olduğu bir dünya hayatı sürdüğümüzü ifade etti.
 
Haber C. Dalkılıç