Büyük Doğu İslam Devletinin kavgasını veren İBDA bağlıları T.C. ve sapık kollara karşı da cephe açmıştır. Kemalist rejim ile 50 senedir boğuşması sürerken, sapık kollar cümlesinden olan Ehl-i Sünnet düşmanı İrancı Şiilere "MUTA PİÇLERİ" diye saldırdığı da bilinmektedir. Ehl-i Sünnet şemsiyesi altında tüm sapık kollara karşı açılan bayrağın önderliğini de İBDA yapmaktadır. Bilhassa İrancı Şiilere karşı baskın, darp, kurşunlama, yaralama, bombalama gibi bir sürü eylem gerçekleştirildiği gibi Çemberlitaş'daki meydan kavgasın­ da bir kısmı ağır 40'a yakın yaralı verdikleri Küçük Çaldıran'ı İrancı ibişlere İBDA militanlarının da yaşattığı bilinen olaylardandır. Edebiyat Fakültesi baskınında ağır yaralanan Ehl-i Bidatten Cuma Gösterilerinde yakılan İran bayrağına kadar sayamayacağımız bir sürü olay da var...

Bu olaylar içerisinde muhteşem bir şekilde gerçekleşen “Aydınlık Savaşçıları” gecesine geldik. İBDA’cılar İrancı ibişlere son ve öldürücü darbeyi bu gece sonrasında bırakmışken, T.C imdatlarına yetişti; 2. İBDA-C Panik Operasyonu gecenin hemen öncesinde başladı. Birçok gönüldaşımız işkencehaneye alınırken, bir kısım gönüldaşımız da arananlar listesine alındı. Gıyabi tutuklama kararları çıkartıldı. İşkencehanede arkadaşlarımıza “niye İrancılarla uğraşıyorsunuz? Komünistlerle uğraşın. Onları vurun, bize gelin, sizi koruruz.” diyen piçlere ülkücülerin düştüğü durum misal verilince seslerini kesmek zorunda kaldılar... Tabiî ki, İBDA Hareketinin dost ve düşman kutuplarını baş düşmanımız Kemalist rejim tayin etmeyecektir. Biz, hedeflerimiz doğrultusunda yürümeye devam ediyoruz.

Mâlum olduğu üzere, 1. İBDA-C Panik Operasyonu’nunda da İrancı Şiiler T.C operasyona geçtiği an dergilerinde İBDA’ya ve liderine hakaret etmiştir, sonra da “MUTA PİÇLERİ” diye cevap verilmekten bombalamaya kadar kendilerini kurtaramamışlardı. Defterleri dürülürken de 2. İBDA-C Panik Operasyonu başladı. Bütün bunlar tesadüf mü, tevafuk mu?.. Şu bir gerçek ki, İslâm’ın Kurtuluş Yolu çizgisini baltalayan bütün sapık kolları desteklemekte T.C.’nin menfaati var.
T.C., İmam-Hatip, İlahiyat ve Diyanette böyle bir gaye güdüp sapık, mezhepsiz, reformist kadrolar yetiştirdiği aşikâr... Son İslâm Devleti Osmanlı düşmanlığında da Kemalistlerin., İrancı ve Suud sapıklarının aynı noktada olduğunu görüyoruz... İBDA tarafından defterleri dürüleceklerin Ehl-i Sünnet noktasındaki bu birlikteliği dikkat çekici değil mi? İlla ki bilinçli bir işbirliğinden söz etmiyoruz. Fakat hepsinin birbirinden farkı yok diyoruz.

Şu bilinsin ki, operasyonlar kârhanemize yazılıyor; "küçük şeytan" T.C.'nin himayesine mazhar olan İrancı piçleri unutmadık. Tüm sapıklıkların takipçisi ve tepelerine inicisiyiz. İrancılara vurmamız tüm yurt satında ses getirdi ve bundan dolayı saflarımıza birçok kişinin katıldığını belirtelim; zaten “Ehl-i Sünnet Cephemiz” tuttu artık. 

Bizdeki İrancı Şiilerin kıblegâhı İran mevzuunda şunları hatırlatalım. Önce şunu soralım: İran’ın İslâm’la ilgisi ne? Bunu Kumandaımızın İran ve benzeri mevzuularda devamlı verdiği bir misal var: “Hırdavatçı dükkânının üzerine ‘eczahane’ yazma ile orası eczahane olmaz!” Yani, ismini “İran İslâm Cumhuriyeti” koymakla orası İslâm Cumhuriyeti olmaz. Bunun bazı şartları vardır... Bilakis İran, basbayağı “İran Şii Cumhuriyeti”dir. Bu husus onların anayasasının değişmez maddesidir. Hem de Şiiliği, içine Zerdüştlüğü de alarak “İrancılığına” vasıta olarak kullanmaktadır. Şiilik nedir mi? Kestirme olarak söylersek, Kurtuluş Yolu Ehl-i Sünnet olduğuna göre, buna karşı olan Şiilik, İslâm düşmanlığıdır. Tarih boyunca böyle olmuştur bugün de böyledir. Şiilik, Allah Resûlü’nün en yakın sahabilerine, mübarek zevcelerine küfür ve iftiralarla dolu ayrı bir “din”dir. Yani İslâmiyeti “içten” yıkıcı ayrı bir yol, Kur’an’a bakış açıları ve kabul ettikleri sünnetler tamamen bizden ayrı bir “din”... 
İran’a gidip oradaki “Şii Cumhuriyeti”ni gören, muta nikahı rezilliğini bizzat müşahede eden bir yayınevi sahibi haklı olarak şu tesbitte bulunmuştu: “Sahabeye küfretmeden Şiilik olmaz”... Taraf’ın 17. Sayısında şiilerin imamı sapık Humeyni’nin "Keşf-ül Esrar" adlı kitabının Farsça aslından Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'e küfürler ettiğini  göstermiştik. Sahabelerin  en büyükleri    Hz.   Ebubekir ve Hz. Ömer'e değil küfür etmek, hilafetlerini inkar edenin dahi küfre düşeceğini Ehl-i Sünnet ulemasından Gümüşhanevi Hz. fetvasında bildirmişti. Aynı sayıda  bu  fetvayı da nakletmiştik. Ayrıca Ebussuud Efendi'nin Şiileri kasdederek "Katilleri mübah olup, küfürlerinde şüphe edenler kafir olurlar" diye verdiği fetvayı da 8. sayıda iktibas etmiştik. Bu fetvada Ebussuud Efendi, Şiiliğin 72 dalalet fırkasından dahi olmadığını, bunların hepsinden bir sapıklık alan ayrı bir küfür ve bidat olduğunu belirtir. Yine 8. sayıda yayınladığımız İmam-ı Rabbani Hz.'nin uzun mektubunda Şiilik hakkında aynı şeyler söylenmektedir. "Kafirler" diye hitap tarzı mizacımıza uymadığı için İrancılara "sapık, Ehli bidat, İrancı Şiiler" gibi ifadeleri tercih etmemiz yukarıdaki söylediklerimizle çelişir şekilde anlaşılmamalıdır. Ayrıca bunların dergileri olan Şii Yeryüzü'nün "Müslümanların arasına sokulmak istenen bir fitne: İBDA" başlığıyla yazdıkları yazı unutulmadı. Tarafın 5. Sayısında aynen verilmişti. Bu arada şunları da hatırlatalım: Ehl-i Bidat, Ehl-i Küfür manasını da taşır. Yani, bazı bidat vardır küfre düşürmez; bazısı ise küfre düşürür.

Demek ki, bidatın durumuna göre Ehl-i Bidat kafir sayılabilir... Ehl-i Kıble ise, sadece "namaz kılan" manasına gelmez; "kıbleye yönelen Ehl-i İslam" manasına gelmektedir. Çünkü küfrü gerektiren ölçüler bellidir. Namaz kılan da bunlardan birisini işlese, "mesela içki helaldir" dese küfre düşmekten kurtulamaz. Namaz kılmaktan alınlarında nasır bağlayan haricilerin tümünün kafir hükmünde olması buna delildir. Bunun için "Ehl-i Kıble tekfir edilemez" ölçüsünü "namaz kılan tekfir edilemez" diye anlamak yanlış olur.

İran'ın dış siyaseti de İslam'a tamamen faydasız, bilakis fitne ve fesad üzeredir... Batı, İran'daki İslam adına görülen yobazlık ve çirkinlikleri göz önüne çıkarıp, bu vesileyle İslam'ı karalarken, el altından veya aleni İran'la her türlü ilişkiye girmektedir. Bilhassa ABD dostu Rafsancani ile...

İran'da bir inkılap değil; Şii mollaların iktidara gelmeleri söz konusu. Kumandanımızın bir tesbitini de burada hatırlatalım: "İran, iptidaî insanlar sürüsü"... İran'da içki, fuhuş vs. aynı eskisi gibi; bu sefer gizliden sürüyor. Bu, oraya gidip gelenlerin tesbiti. İran dahi bunu kabul ediyor. Kısacası kelin merhemi olsaydı kendine sürerdi; nerede kaldı gayrıya himmet ede!..

"Dini içten yıkan kafir" hükmünü yiyen sapık İbn-i Teymiyye'yi "imam" kabul eden mezhepsiz ve Suudçuların ne kadar İslâmî olduğu belli değil mi? Ve bunlar "Küfür tek millettir" ölçüsü çerçevesinde ülkemizde muta piçleriyle kol kolalar.
İslâmî bir eğitim verilmediği ve bilhassa T.C.'nin İslâmî anlayışı bulandıran sapıklıkları desteklediği için ortalıkta birçok sapık kollar mevcuttur. Bunlara, İslâmî aksiyonunu örtücü bir rol oynatılmak istenmektedir. Bunun için başta Kemalistler olmak üzere bu sapıkların hepsi Ehl-i Sünnet'in aksiyon çizgisi İBDA'ya düşman. Tüm sapıklıkların yeşermesine imkan sağlayanı mevcut rejim olarak gösterebiliriz. Bu asıl imha hedefimiz ve düşmanımızın kim olduğunu da gösterir. Yalnız şunu da hatırlatalım: "İslâm'ı içten yıkanlar, dıştan saldıranlardan daha  tehlikelidir."  Demek ki, asıl düşman belli iken iç temizlik yapmak şart...

20 ay önceki, İrancı sapıkları kastederek söylediğimiz "size Yavuz gerek" sözümüzü tekrar hatırlatıyoruz: ÇAĞIMIZIN YAVUZ'U İBDA'DIR!
 
Taraf. 20. Sayı. 1 Ekim 1992