Zihin Kontrolü’nün bir nev’i olan Telegram, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun isimlendirmesi ve muhtevasını vermesiyle biliniyor. Bu işin altyapısından başlayarak İBDA Mimarı eserler verdi; “Sefine”, “Telegram” ve “Ölüm Odası B-Yedi”yi bunlardan sayabiliriz.
2000 yılından beri Kumandan Mirzabeyoğlu’na  Telegram İşkencesi uygulanıyor. Mevzu bilinmediği için önce yadırgandı. İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır. Telegram, önce, olurdu-olmazdı, “cezaevi şartlarından” falan diye yorumlandı; sonra, tahkik ettikçe bazı şeyler görüldü. Kumandanın sevenleri ve İBDA bağlıları olaya inandı ama altını bir türlü dolduramadı. Hâlâ zihin kontrolü ile Telegramı birbirine karıştırıyoruz ve birçok mevzuda olduğu gibi bu mevzuda da tekrardan ibaret kalıyoruz. Telkinle alınanı tahkike getiremiyoruz. Tıpkı, Başyücelik Nizamı'nı soranlara müşahhas cevaplar vereceğimize, Başyücelik Devleti kitabını masanın üzerine atıp oradan uzaklaşmak gibi. Kütüphanelik çapta işlenecek mevzular ihtiva eden Salih Mirzabeyoğlu’nun Başyücelik Devleti eserini tafsil edemediğimiz için bu kolay yola sapıyoruz ve şahsımızda mevzuu dondurmuş oluyoruz, yâni davayı yürütemiyoruz. Bu kısa eleştiriden sonra mevzuumuza girelim.
Telegram, zihin kontrolü amacıyla elektromanyetik dalgalarla, kişinin beynine, vücuduna etki eden, onunla konuşabilen, zanlar-hayaller gördürebilen ve dıştan anlaşılamayan fizikî tesirler meydana getirebilen teknik bir cihazla yapılan bir iştir.
Telegramla, akla ve hatıra gelenler değil de, akla ve hatıra getirilmek istenenler, kalbe doğanlar değil de, içe doğmuş gibi telkin edilenler söz konusu. Cinsiyet mevzuları da ağırlıkta…
 Cihaz marifetiyle halüsinasyon gördürülebilir, hayal de ikame edilebilir, kişiyle konuşulduğu gibi, kişi kamera olarak da kullanılabilir, bir nev’î alıcı-verici rolüyle kişi kullanılabilir. Beynin belli bölgeleri uyarılarak sun’î olarak bunlar yapılabilir. Bilim ve deneylerle bu tür araştırmalar ispat edilmiş vaziyette. Sağlık ve benzeri amaçlarla da kullanılıyor. Ama siyasî ve askerî amaçlı olanları ise, mevzuun niteliği gereği saklanıyor ve ülkeler arasında teknik ve keşif mevzuu olarak rekabet içinde kalıyor. Bu hususta ileri teknolojiler olduğunu tahmin etmek zor değil. Fakat her şeyi kontrol ettiklerini söylemek de abartı olur.
Telegramı anlamak için şu hususa dikkat etmek lazım, mesela halüsinasyon gördürülüyor veya başka şeyler gördürülüyor ama kişinin halüsinasyon görmesi değil bu. Benzerlikten dolayı yanılmayalım. Aslında olay başka bir şey… Bilemediklerimizi bildiklerimizle izah etme mecburiyetinden dolayı İBDA Mimarı gayet güzel izah ederek, “Ölüm Odası B-Yedi” eserinde, Telegrama, “sun’î telapati” veya “sun’î hipnoz” diyor. Hemen çokbilmişlik edip, “hipnozda karşılıklı olmak gerekir” demeyelim. Çünkü burada benzetme yapılıyor ve sun’î olarak ve aletle bu oluşturuluyor, deniyor. “görmek” ile “gösterilmek” farkında olduğu gibi.
Telegram’ın ayrı ve ileri bir teknik olduğunu ve fikrî, ilmî, sınaî, mitolojik ve teknik unsurların kullanıldığını belirtelim, geçmişin birikimlerini toplamış olarak. Altbaşlığı “Zihin Kontrolü” olan “Telegram” isimli eserde şöyle bir benzetmeyle mevzu izah ediliyor:
“Birkaç bin yıllık akupunktur tedavisi malûm. Aynı şey bugün Batı tıbbında, gümüş iğneler kullanma yerine, onunla erişilen ve tesir edilen bölgeye lâzer ışınıyla erişme ve etki biçiminde olmaktadır ki, çoğu kimse bu tedavinin o eski uygulamanın değişik tatbiki olduğunu bilmez. “Telegram” için de aynı şey. Zihin silme, yeni şahsiyet tipi meydana getirme, kontrole alma vesaire, çok eski devirlerden beri bilinenlerin günün verileri içinde yeni şekillerle tazelenmesidir. Çok önemli bir mesele olsa da, hudut taşırılmamalı ve propogandası araçtan fazla sindirici bir duruma yol açmamalıdır. Dimdik ayakta duruşum, bu mutlak (!) kudrete yenilmeyişim bir misal. Hem de tek başıma kıstırıldığım bir mekânda teslim olmayışım! İntihar teşebbüsüme gelince, o da buna dair bir kahramanlık tavrıdır; hikâyesi “B-Yedi Koğuşu”nda.”
İnsan varlığının parçalanması; zihnen ve bedenen parçalanma… Çin işkencesinden beter işkencelere maruz kalan bir insanın bütünlüğünü koruma çabası… “İç şekil” davası; ne olursa olsun, insan olma onuru ve direnci, bunun soylu bir idrakte, soysuz ve manyak bir gruba karşı varolma mücadelesi. Ve, “mankurtlaşmaktansa ölürüm!” tavrı içinde intihar değil, fedai eylemine geçişi. Ruhu ile bedeni arasında bir tercihte bırakılan bir mütefekkirin, bir fikir-sanat ve aksiyon adamının taviz vermeyişi; ruhsat yolundansa azimet yolunu tercih edişi…
Robotlaşmayan, eğilmeyen, teslim olmayan; insan onur ve haysiyetini ne pahasına olursa olsun satmayan bir insan. Hayatı pahasına da olsa, ölümden bin beter işkencelere maruz kalsa da…
Tarihî bir geçmişi olan ve çağın yeni teknikleriyle donanan “zihin kontrolü” projesini boşa çıkaran ve bu aşağılık uygulamayı teoride de pratikte de deşifre eden ve mevzuu alakadar eder buudları işaretlemek bakımından dünyada ilk örnek olan İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu, “mevzu bilinmeli ve abartılmamalı” diyor. Telegram mevzu, komplo teorileri ve değişik senaryolar geliştirmek için değil, hakikatiyle bilinmeli. Kuvvetli bir “iç şekil” sahibi mütefekkirin, mevzuu hasrına alışı ve İBDA Diyalektiği’nin gücüyle zehri şifaya döndürmesi.
Fikir ve aksiyon adamı Salih Mirzabeyoğlu, davası ve mânâsı olan bir kişi ve davası ve mânâsından dolayı böyle bir işkenceye maruz kaldı. “Telegram” işkence seansları sonucunda ve mahkemelerde ille de “Atatürkçüyüm!” demeye zorlandı ve “böyle bir şey demektense ölürüm!” tavrıyla şehadet eylemine teşebbüs edişi… Tartışılmayacak kahramanlık tavrı…
Telegram’da yüzde yüz garanti yok, istediklerini elde edecekler diye bir şey yok; ne kadar uğraşsalar, beyne istediklerini zannettirseler bile, kurbanın organlarını elektrikle yaksalar bile. Her ne kadar ruhî tesir gibi gösterseler bile, karşılarındaki kişinin ruhunu yaratamazlar ve son tahlilde onların teknolojik marifetiyle kişinin ruhî direnci karşı karşıya kalır. İnsanın insiyakı ile teknolojinin manyetizmasının çatışması…
Kuvvetli irade ve iman gücüyle telegramla baş edilebilir. Fakat olayın bilinemezliğinin doğurduğu esrarengizliği karşısında panik duygusu devam ederse kontrol telegramcılara geçer ve olay olduğundan fazla büyütülür ve saçma sapan yorumlara ve komplo senaryolarına varır. Macera ve gizemli haber peşindeki gazetecilere de malzeme olur. Fakat İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun eserlerinde bu yok, çağımızın ürettiği zihin kontrolü teknolojileriyle ve bunların altyapılarıyla mücadele, bunları deşifre etme var, hem fikrî, hem ilmî olarak ve hem de teknolojiye veri olabilecek öncü fikirler serdederek…
Telegram mevzuu neticesinde söylenecek olan şudur: Ruh, “beynin irtisamları” değil. Ruhçuluğun bir hücceti olarak Salih Mirzabeyoğlu’nun telegramı boşa çıkarış macerası. Beyin, düşüncenin aletidir, düşünce değil. Aklımıza bazı şeyler niye gelir, niye gelmez? Hatırlama ne, içe doğuş ne, ilham ve bedahat ne? Mesela, göz organı görmenin aletidir, görmenin kendisi değil. Onun için “bakmak” ile “görmek” farkından bahsediyoruz. Yeni Fizik de bunları destekliyor; Kuantum fiziği, Holografik Düzen vs. BD-İBDA’nın tezi: Önce ruhçuluk, ardından “ruhçuluğun hakikati ne?” davası!
Telegramın bir amacı da elektronik cihazlarının fizikî tesirleriyle ve seslerle etkileyerek “zihin silme”yi sağlamaktır, salak bir tip meydana getirmektir.
Telegram mevzuları etrafında şaman öğeleri üzerinde de duruluyor. Şamanizmin tedavi vesaire gayeleri için değil de, “bilme”, “görme” ve “istiğrak-kendinden geçiş” ile ilgili, deniyor. “Hipnoz-kendinden geçme-uyku-yeni bir uyanıklık hâli” bahisleriyle birlikte söyleniyor. İnsanın çok geniş telkine açık yönü var. Bunun istismarını düşünün. Aslında en maddeci görüş bile telkinci dil kullanır. Dil ve telkin ilişkisi… Ayrıca, ses demişken aklıma gelen müzik ve cinnî müzik ve müzikteki ritm-tempo mevzuu. Bunlar direkt telegramla ilgili değil; fakat davet ettiği mevzular.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu telegram vesilesiyle, Kuantum Fiziği’nden, elektronların canlılığı veya şuurluluğuna kadar, kadavra mistisizminden maddenin hakikati, mitoloji ve şuuraltı meselelerine vs. kadar insanın varoluş meselelerine el atması… Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu, “Karmakarışık değil, karmaşık bir iş üzerindeyiz. Dikkat edilmeli, diyerek birbiriyle alaka içinde bir sistem zihniyeti aşılamak ve kişinin iradesini kırmak isteyen ve yönlendirmek isteyenlere karşı, kendi inanç sistemini inşa ediyor ve Necip Fazıl’ın şahidi olarak ondan aldığı ilham, fikir ve aksiyon sıfatıyla Büyük Doğu yolunu işkencelere rağmen yine İBDA ile aydınlatıyordu. Tavizsiz ve uzlaşmasız olarak Mutlak Fikir çizgisini de billurlaştırıyordu. “Teknolojik pislikler” diyebileceğimiz telegramcılara karşı Allah ve peygamber yolunun soylu tavrını, asil duruşunu temsil ediyordu. Bağlı olduğu büyüklerin de himmetiyle…
Telegramda fizikî yanma tesiri veriyorlar, fizikî yanma izi yok. Yukarıda bahsettik ve meselenin anlaşılması için bu nokta gözden kaçmamalı diyoruz. İspatı kabil olmaması da bundan. Yanma hissi veriyorlar; ama görünen bir yanma değil. Fakat tesiri aynı. Teknik aletlerle sun’î olarak bunu yapıyorlar ve gerçek olarak hissettiriyorlar. Sunî olarak yapıyorlar; ama sanal değil. Telegram mevzuunu gücüm ve anlayışım nisbetinde izah etmeye çalışıyorum. Takdir-yorum sizlerin.
Sapla samanı birbirine karıştırmama ve genelleme ucuzluğuna sığınmamak için tekrarlıyoruz. Zihin kontrolü daha umumî bir isimlendirme iken bunun ilaçlı, çip takılanı vesair çeşitleri var iken, “beyin kontrolü” ile “beyin yıkama” aynı şey değil iken; “telegram” ise kendine özgü daha teknik ve tamamen elektromanyetik dalgalarla ve cihaz yardımıyla kişiyi ruhî ve fizikî yıpratma ve tesirine almadır, almaya çalışmadır. Kumandanda bu yorgunluğu görmek mümkün iken telegramın tesirine kapılmamak için Allah’ın verdiği, vehbî bir güçle olağanüstü direndiği de meydandadır. Onun misyonu, fazileti ve sabrıyla örtüşen bir durum olsa gerek…
Telegramı anlamak çok mu zor?
Nasıl ki televizyon, elektromanyetik dalgayı algılayıp bunu sese ve görüntüye çeviriyorsa, bu fonksiyonlar aynen beyinde de mevcuttur ve telegram cihazı ile insan beyni alıcı-verici gibi kullanılabilir. Ses gönderme, beynin koku, tat ve dokunma bölgelerini uyarma, bir şey zannettirme veya hafızaya getirme vesair yapılabilir.
“Zannetme” ile “zannettirme” arasındaki farka tekrar dikkat çekmek istiyoruz. “Yanma” ile “yanma hissi” gibi… Birinde kişi kendi ihtiyarı ile o işin içindeyken, diğerinde cihaz yardımıyla o işin içinde oluyor. Birinde tabiî oluşum var iken diğerinde sun’î oluşum var; ama aynı netice alınıyor; fakat aynı şey değil. Aynı fizikî tesir olsa bile biri dıştan anlaşılamıyor ve ispat edilemiyor. Rüyanın etkisiyle terleyerek veya acı duyarak uyanırız onun gibi; ama rüya değil, sun’î bir oluşum ve kaskatı bir gerçek. Ama “zannetme” ile “zannettirme” farkı baki olarak.
Beyne bir telkin ve suret girmesi veya alması telegram cihazı ile yapılırken insanın kendi kendine hayal ve suret oluşturması ve kendini iradesiyle telkine açması farklı şeylerdir; neticesi aynı olsa bile biri tabiî yoldan, diğeri sun’î yoldan olmaktadır. Noktalar üst üste gelince birbirine karıştırma yanlışına düşebiliriz. Keramet ve istidraç-sahte keramet farkı gibi…
“Telegramı anlamak çok mu zor?” dedik.
İşin künhüne vakıf olmak için altyapısı lazım. Fakat bu tür şeylerin olabilirliği ile hayatımızda sıkça karşılaşmaktayız. Şartlandırmadan telkine, propagandadan reklamcılığa, sinemadan televizyona kadar benzeri zihin yönlendirme ve etkilenmeye maruz kalmaktayız. Ayrıca küresel emperyal sistemin kuvvetli bir propaganda ile kitleleri sürüleştirmek istediği malum. Kitleleri uyutmak ve uyuşturmak için şuuraltını etkilemek, ritleri ve müzleri kullanmak, propaganda ile müzik ve televizyonla yönlendirmek ve bu hususta bazı teknikleri kullanmak ve bütün bunların devlet politikası olmasından haberdarız. Statükoya ve küresel dünya düzenine isyanın bedeli ise bazen idam olabiliyor; tıpkı İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nda olduğu gibi. Bu sisteme karşı çıkan gerçek direnişçilerde olduğu gibi.
Mütefekkir Mirzabeyoğlu telegram mevzuu etrafında idrak, şuur, hayal, vehim, akıl, zihin, hafıza, hissi müşterek, duyular vesair mevzuları ve bunların mertebeleri hakkında epistemolojik (bilgi teorisi) ve ontolojik (varlık bilim) izahlar, tahliller ve terkipler yapıyor; aslında telegram vesilesiyle fikrî sistemini tahkim ediyor. Salih Mirzabeyoğlu her mevzu ve meseleyi derinlemesine tecrit ede ede Allah’ın ehadiyet ve melekut vasfına bağlıyor. Böyle bir usul ve metod bütün İBDA Külliyatında var; iştikakla ve ebcedle yaptığı budur.
Telegram mevzuu her şeyden önce Salih Mirzabeyoğlu’nun kimliği ve kişiliğiyle birlikte ele alınmalı ve ona diğer yapılanlarla birlikte değerlendirilmeli ve hesaplaşmaya bütün olarak girilmeli diyoruz. Çünkü meseleler birbiriyle ilişkili; ama doğrudan ama dolaylı yoldan.



Baran Dergisi 304. Sayı