Telegram cihazı, BEYNİ (dolayısıyla beynin kontrol ettiği BEDENİ) bugünkü gibi ilaçsız, bire bir hipnozsuz, elektrotsuz, kablosuz, implantsız, mikroçipsiz “uzaktan” elektromanyetik sinyaller göndererek etkileme fonksiyonuna, bu yolla duygu, düşünce ve davranış manipülasyonu-yönlendirmesi kabiliyetine bir günde erişmedi. Bunun gerisinde uzun yıllar süren ilmî araştırmalar ve tecrübeler-deneyler yatıyordu ki, bu sahanın “Batıdaki” en hamarat ama en uğursuz aktörlerinden bir isim, “zihin kontrolü” literatüründe hep öne çıktı: Amerikan Yale Üniversitesi Tıb Fakültesi Nöropsikiyatri Bölümü Başkanı (İspanyol asıllı) Prof. Dr. Jose Delgado.
8 Ağustos 1915’te doğan ve daha geçen yıl (15 Eylül 2011) ölen Prof. Delgado, “bilim tarihi” kadar “zihin kontrolü” tarihindeki o uğursuz yerini, beynin ilgili merkezlerini elektrikî sinyaller gönderip uyararak ve bu şekilde “kobay” hayvan ve insanlarda duygu, düşünce ve davranış değişimlerine yol açarak kazandı. [1]
Amerikan ordu ve istihbaratı destekli olarak o kadar teferruatlı ve ısrarlı bir araştırma yürüttü ki Delgado, “beynin elektrikî uyarımı” üzerine 500’den fazla makale yazmakla kalmadı, bir de o meş’um “Beynin Fizikî Kontrolü – Psikomedenî Bir Topluma Doğru” kitabını kaleme aldı. [2]
Delgado, Yale Üniversitesi’ndeki araştırmalarına 1946 yılında başlıyor, zihnin elektrikî kontrolü üzerine ilk makalesini 1952 yılında yazıyor, en meşhur tecrübesini-deneyini ise 1964 yılında bir arenada üzerine gelen kızgın boğayı beynine uzaktan kumandayla sinyaller gönderip süt dökmüş bir kediye çevirerek yapıyor.
Neyi nasıl yapacağını bilen –bir meslekdaşının ifâdesiyle- bir “teknoloji büyücüsü”dür Delgado. Amerikan devletinin en cömert destek ve teşvikiyle yürüttüğü araştırmalarında önce kablolar, elektrotlar ve birçoğunu kendisinin icad ettiği muhtelif implantlar kullanır. Derken Telegram teknolojisinin bilgisayarlara uyarlanması gerçekleşir. Daha sonra da bugünkü “mükemmel” hâlini, yâni uzaktan ve hiçbir kablo, elektrot, implant, mikroçip vs kullanılmaksızın doğrudan beyne elektromanyetik sinyaller gönderebilen niteliğini kazanır Telegram cihazı.
Sencer Ekin’in 2004 tarihli “Telegram ve Zihin Kontrolünün Bazı Temelleri” başlıklı makalesi, Prof. Delgado’nun Telegram tarihindeki rolünü olduğu kadar, Telegram teknolojisinin perde gerisindeki “mihrak” ve “mahfil”leri de ziyâdesiyle aydınlatıcı bir kıymet taşıyor bizce. Delgado’nun kitabının tafsilâtlı bir kritiğinin yer aldığı bu makaleyi ilgililerine tavsiye ederek, biz makaleden çarpıcı bir bölümü iktibasla iktifâ edelim:
- “19. yüzyılın başlarında, ölü kurbağaların kaslarının elektrik ile uyarılarak kımıldatılması şeklinde başlayan çalışmaları, “beynin fizikî kontrolü” fikrine zemin teşkil eden ilk deneyler olarak gösterebiliriz. Kâmil mânâda ilk ciddi araştırmaları yapan kişi ise, İspanyol doktor Jose Delgado’dur ve 1969’da yayınlanan “Beynin Fizikî Kontrolü - Psikomedenî Bir Topluma Doğru” isimli kitabı ile, mevzunun mihrak şahsiyeti olarak gösterilebilir. Delgado, kitabının takdiminde, tüm çalışmalarına ilham kaynağı olarak Madrid Tıp Enstitüsü’nden hocası Cajal’ın 30 yıl önce kendisine söylemiş olduğu şu sözleri gösteriyor:
- «Hafızanın, duyguların ve fikirlerin psikokimyevî yapısı hakkındaki bulgular insanoğlunu yaratılmışların efendisi yapacak; ve onun en büyük başarısı kendi beynini fethetmesi olacaktır.»
Delgado, çalışmalarına, Amerika’da bulunan (“global kraliyetçiler”e karşı çıkışlarıyla maruf Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun da bir kürsü sahibi olduğu ve “Kafatası ve Kemik” mason örgütünün karargahı) Yale Üniversitesi’nde devam ediyor. RockefellerUniversity, Amerikan Deniz Kuvvetleri Araştırma Dairesi, Birleşmiş Milletler Hava Kuvvetleri 6571. Aeromedikal Araştırma Laboratuarı, yine kitabın takdiminde “çalışmalara katkıda bulunanlar” olarak zikredilen, hepsi de “yeni dünya düzenci” masonik oluşumlar.
Delgado’nun kitabının baskısı World Perspective’den. Bu yayınevinin logosu altlı-üstlü iki kavisli ok arasında küçük bir dünya figürü, yâni gözbebeği dünya figürü ile karşılanan bir “göz” şekli. Hani şu Yeni Dünya Düzeni’nin ezoterik-dinî altyapısını oluşturan yahudi-mason sembollerinden “herşeyi gören göz”; Lucifer’in gözü... Burada şu kadarını söyleyelim ki, ilk günden itibaren mevzunun finansörleri Yeni Dünya Düzeni hayâli kuran “global kraliyetçi”lerdir.”
Tam bu noktada, “Salih Mirzabeyoğlu’na niçin Telegram?” sorusu da bir yönüyle cevaba kavuşuyor. Akademya dergisinden Hayreddin Soykan’ın ifâdesiyle:
- “Kuruluş gününden bugüne Türkiye Cumhuriyeti, bilindiği üzere, bağımsız, yâni "kararlarını kendi alan" bir ülke değildir. Halka karşı İslâm düşmanı “emperyalistlerin çıkardıkları çizmeleri”, T.C. vatandaşı işbirlikçi “idareciler” giymiştir yalnızca. Bu bakımdan, bir diğerine nazaran "nitelikleri değişen" Telegramcılar ve destekçilerinin yegâne ORTAK noktası da, "Şeytanî Dünya Düzeni" değerlerine ve bu düzenin ELİT efendilerine "şaşmaz" sadakatleridir. Bu yüzdendir ki, istisnâsız hepsinin baş düşmanı ve baş hedefi, ELİT’in baş düşmanı ve baş hedefiyle aynıdır: "Hâkimiyet Hakkındır" şiarını yükseltip Dünya İslâm Birliği’ni (BOP değil!) kurma ideali ve bu davanın “bir numaralı” idealisti Salih Mirzabeyoğlu! Çünkü Mirzabeyoğlu, emperyalistler ve işbirlikçilerinin koyduğu “normlar”ın dışına çıkıyor ve başka herkesi “torna”larından geçirebildikleri o NORMAL “beyin yıkama” metodlarından zerrece etkilenmiyor. Öyleyse ona daha farklı ve doğrudan bir “cerrahî müdahale” yapılması, hâkimiyetlerine başkaldıran bu “ur”un hiç acımadan “kesilip atılması” gerekiyor. Aynen CIA doktoru Prof. Delgado’nun alenen ifşâ ettiği gibi...
Telegram’ın “babası” Prof. Jose Delgado, “niçin Telegram?” sorusuna cevabı, üstelik Amerikan Kongresi önünde açık açık veriyor. Delgado’nun sayısız İngilizce kaynakta geçen 24 Şubat 1974 tarihli o meşhur sözü:
- «Toplumumuzun siyasî kontrolü için bir psikocerrahî programına ihtiyacımız var. Amaç, zihnin fizikî kontrolüdür. Kendisine sunulan normdan sapan ferd, cerrahî olarak kesilip atılabilir. Ferd, en önemli gerçeğin kendi varoluşu olduğunu düşünebilir, fakat bu yalnızca onun bakış açısıdır. Bu bakışta, tarihî yaklaşım eksiktir. Oysa insanoğlunun kendi zihnini geliştirme hakkı yoktur. Bu tarz liberal bir yaklaşım kulağa hoş geliyor tabiî. Ancak, beyni elektrikî olarak kontrol etmeliyiz. Bir gün ordular ve generaller, beynin elektrikî uyarımıyla kontrol edilecektir.»
Velhâsıl, şu cumhurbaşkanı gitmiş bu cumhurbaşkanı gelmiş, şu başbakan gitmiş bu başbakan gelmiş, şu tetikçi gitmiş bu tetikçi gelmiş, şu genelkurmay başkanı gitmiş bu genelkurmay başkanı gelmiş, şu MİT müsteşarı gitmiş bu MİT müsteşarı gelmiş, şu emniyet müdürü gitmiş bu emniyet müdürü gelmiş, yâni etkili-yetkili makam ve mevkîlere "kimler" gelmiş yahud "kimler" gitmiş, bu yüzden hiç farketmiyor; Mirzabeyoğlu gibi "tam bağımsız" ve "İslâmî Dünya Düzeni" idealine baş koymuş YEGÂNE fikir ve aksiyon adamı, bu sebeble her devrin "baş düşmanı" ve "birinci işkence ve imha hedefi" olarak görülüyor.
Kısacası, Telegram’ı "tek bir kişi" veya "tek bir kesim" yapmıyor. Başa gelen-getirilen ve dünya hâkimi "şeytan"lara sadık cümle işbirlikçilerin eline bu cihaz tutuşturuluyor. İsterse kendi aralarında kanlı bıçaklı olsunlar ve "Şeytan’a en iyi hizmeti ben ederim!” rekabeti içerisinde bulunsunlar.” [4]
Zaten Mirzabeyoğlu da Delgado’ya ve Delgado’nun şefleriyle “buradaki” yerli işbirlikçilerine cevabını bir tokat gibi çarpıyor:
- “Biz, Delgado’nun kobay boğası değil, mânâda Necip Fazıl’ın boğasıyız. Her zaman ve her yerde. Şimdi bulunduğum yer de belli.” [5]
 
DİPNOTLAR
3) Sencer Ekin, “Telegram ve Zihin Kontrolünün Bazı Temelleri”, Akademya Dergisi, II. Dönem, Sayı 2, Eylül-Aralık 2011.
4) Hayreddin Soykan, “Mirzabeyoğlu’nun Verdiği Metafizik Dünya Savaşı”, Akademya Dergisi, II. Dönem, Sayı 3, Mayıs-Temmuz 2012.
5) Salih Mirzabeyoğlu, “Ölüm Odası B-Yedi”, Bölüm 24, Haftalık Baran Dergisi.
 


Baran Dergisi 289. Sayı