Halil Kantarcı’nın şehadetinden bir hafta sonra Çengelköy’de düzenlenen Hatim ve Dua programına katılmak üzere Üsküdar’da pırıl pırıl gençlerle buluştuk. O gençlerden biri, “Halil Kantarcı’nın şehadetinden sonra onun davasına merakım arttı” dedi. Sonra da ekledi: “Halil abi öyle güzel bir insan ki, yaşarken olduğu gibi şehadetinden sonra bile, insanlara İbda’yı ve Salih Mirzabeyoğlu’nu anlatıyor”… Hepimizin gözleri doldu o ân.

15 Temmuz darbe direnişinin sembol isimlerinden biri, remz şahsiyeti Halil Kantarcı’ydı hiç şüphesiz. Bir dernek yöneticisi de, aynı görüşte olduğunu şöyle dile getirmişti bana: “Kimsenin sokağa çıkın çağrısını beklemeden, “ben varım” diyerek sokağa çıkan İbdacılar, ülkücüler, İsmailağa cemaatinden insanlar, Üstad Necip Fazıl’ın, Büyük Doğu’nun ruhunu 15 Temmuz’da sokaklara taşıdılar. Halil onlardan biriydi ve onun şehadeti bu sebeple tüm Türkiye’yi tesiri altına aldı.”

Remz şahsiyet deyince, Salih Mirzabeyoğlu, Usame bin Ladin’in şehadetinin ardından, hem Kızılderili lider Geronimo hem de Ladin’in “sembol şahsiyet” olması bahsinde şöyle yazmıştı:
- “Biz bir milleti temsil babında, her mevzuun sembol şahsına talib, Büyük Doğu İdeolocyası’nın 9 Prensib faslında mevcut, ŞAHSİYETÇİYİZ: “Hakimiyet Hakkındır!” düsturunu sağlayacak “YÜCELER KURULTAYI”nın şahsiyetlerinin ruh olarak ne olması gerektiği, baştan beri anlattıklarımızın içinde gizli… Siyasî ve askerî cihetle tarihe geçmiş içimizden ve dışımızdan iki kişinin şahsiyetini anlatmışken bu hususu da parlatmış olalım.” (Ölüm Odası B-Yedi, Tarih, s. 25)

Şahsiyetçilik bahsine uzaklık, İslâmcı camianın “Fettoş ve cemaatine aldanmalarının” en önemli sebeplerinden biridir. Hâlâ! Büyük Doğu-İbda çizgisindekilerin neden 40 yıldır “aldanmadığının” sebebi de işte bu “şahsiyetçilik” bahsinin içinde gizlidir. Hâlâ!

Halil Kantarcı’nın şahsiyeti, onu tanıyanlarca malûm. “Ne çok seveni varmış” cümlesini duyuyorum sık sık. Hayatını şiir gibi yaşayan, şiir gibi şehadete koşan ve ardında şiir gibi yetimler bırakan bir adam olduğu için, çok sevildi, çok gözyaşı döküldü, çok gurur duyuldu onunla…

Halil Kantarcı’nın twitter’dan paylaştığı “140 harfle” sınırlı mesajlarını inceliyorum bir süredir. Herhangi bir gazete ve dergide yazmıyordu, ama hiç şüphesiz, çok iyi yazıyordu. Haziran tarihli notlarından bir kaçı onun şahsiyeti hakkında da fikir verecektir:

- “Meşhur bir fizikçi bu ilmin karmaşık teorilerini anlatırken ifadenin çıkmaza girdiği yerde mevzuu şu şekilde özetler:

Birşey kımıldıyor!”

- “Veya şu meşhur filmdeki replikle, daha basit söyleyecek olursak:

“Bir cisim yaklaşıyor!”

Sahiden yaklaşıyor… Nedir, neden gelir, ne ister?”

- “Bazen anlar anlatamayız, bazen anlaşamayız, bazen anlayamayız. Bazen olağanüstü hadiseler bir anda vuku bulur, şaşar, hazırlıksız yakalanırız.”

- “Ülkemizin, ülkelerin hatta topyekûn dünyanın absürd-uyumsuz-tuhaf bir süreçten geçtiğini hissediyoruz. Bir şey kımıldıyor arkadaşlar.”

- “Bir zaman yaklaşıyor. Dev bir kasırga, her şeyi yutan bir hortum yaklaşır gibi yaklaşıyor. Zihnimizi ve cismimizi altüst edecek bir güçle…”

- “Şimdi en kuvvetli bağ ile kenetlenme zamanı sevdiklerimize, güvenip inandıklarımıza. Rüzgar diner, zaman geçer ve biz kurtuluruz! İnanın...”

- “Manyak mısınız? Üç kuruşluk ihtirasınızı göklere çıkarmak basitliğine kapılmış gidiyorsunuz. Normal-gerçek insan olmak gücünüze mi gidiyor?”

- “Çoluk çocuğumun huzurla yaşayacağı bir ülke istiyorum. Öteye dünyada düzgün yaşamış biri olarak gitmek istiyorum. Siz neden istemiyorsunuz?”

- “Ortada bir acizlik durumu varsa buna sevinir gibi tepkiler vermeyin. Üzülmek lazım. Dertlenmek lazım. Laf değil, iş yapmak lazım.”

- “Sanatlarıyla dünyanın köşelerini törpüleyen adamları nasıl sevmez insan?”

- “Bu kaba-çirkin tipler Üstadın “Umulur ki 15. İslam asrının yenileyicisi İSLAM’DA ESTETIK planı başa alır” cümlesinin haklılığını gösteriyor.”

- “Kendinde 5 asırlık ışık vehmedenlere mukabil 60 eserlik İBDA fikriyatına “Yüzyıl Diyalektiği” diyen Mirzabeyoğlu’nun tevazuuna hayranım.”

- “Fotoğraf; hem güzeli ve doğruyu bir karede toplayıp-zarflayıp muhafaza etme sanatı, hem bir karede ne kadar yalan söylenebileceğinin ispatı.”

- “İstanbul’da Allah’ın sevgili bir kulunun ciğeri yanıyor galiba. Haziranda bu kadar yağmurun başka izahı olamaz.”

- “KK [Kemal Kılıçdaroğlu] cezaevindeki pkk ve dhkp-clileri ziyaret edip bunu ilan ederken, bizimkiler 28 Şubatta tutuklanıp 20 senedir içerde olanları yok sayıyor.”

- “Hayatlarını tasavvuf düşmanlığına adamış insanlarda gördüğüm kibri, bugüne kadar hiç kimsede görmedim. Hepsi kibirde dünya markası.”

- “İnsan dostunu KINAR yahu, merhamettendir o da. Düşman kınanmaz, haklanır. Bunu da yanlış anlamışız. En tabiî reflekslerimiz tarumar olmuş.”

- “Her konuşmasına şiddeti yeren, demokrasi, insan hakları zart zurt şablon cümlelerle başlayan siyasileri ciddiye almamak gençlik alametidir.”

- “Aczimizi idrak ettirip Rabbin kudretiyle kuşatıp yücelten müstesna zamanların kıymetini biliyor muyuz? Elbette hayır. Çünkü cihat etmiyoruz.”

- “Halbuki bizim belki en güçlü olduğumuz, aczimizi idrak edip Mutlak Kudret Sahibine en yakın hissettiğimiz zamandır Ramazan.”

- “Yüce dağları tek başına aşar da insan, an gelir mânâda bir adım atmaya, bir yudum su içmeye takat getiremez sebepli sebepsiz…”

- “S. Mirzabeyoğlu’nun bir iktisatçıdan bahsederken “İnsanın insan ihtiyacını karşılayacak biri” dediğini duymuştum. Varlığı yeter bazılarının.”

- “Köprüden geçerken gördüğümüz manzara cennetten bir köşe, bir masal şehri. Şeytan giremez bu şehre sanki. Giriyor ama. Zorla sokuyoruz.”

İnsan, Halil Kantarcı’nın yazdıklarını “devamı yok mu” der gibi bir iştahla okuyor. Sanki yazdıklarının altında üstünde, şehid olacağına dair işaretler görüyor. Bugün meydana gelenleri, geçmişte nasıl da yazabildiğine hayret ediyor.

Şehidimize rahmet, ailesine sabır diliyorum. “Şehidler yolumuzu aydınlatıyor” sözünün anlamını, Halil Kantarcı’nın şehadetiyle “yakîn” olarak bildik; yolu yolumuz, davası davamız…

Baran Dergisi 502. Sayı