ABD’nin çelik ve alüminyum ithalatına koyduğu gümrük vergisi sonrası yaşanan gelişmeler “ticaret savaşı” olarak adlandırıldı. ABD-Çin arasında tırmanan gerilim üzerinden takip edilen süreci, uluslararası ilişkiler uzmanı Eyüp Kılıç Baran’a değerlendirdi

«Öncelikle ticaret savaşı nedir bunu bir tanımlamak gerekiyor. Ekonomistlerin yaptığı kısa tanımların birisinde; “iki veya daha fazla ülkenin birbirlerine karşı uyguladıkları ticari tarifelerde karşılıklı olarak ortaya çıkan anlaşmazlık ve çatışmalar” diye ifade edilmiş. Bu özet tanıma dayanarak şu anda ABD ve Çin arasında yaşanan gelişmelerin bir ekonomi/ticaret savaşı olduğunu net olarak ifade edebiliriz.

Bu noktada olayın detaylarından çok olası sonuçlarına odaklanmak gerekiyor. Küreselleşen dünyada böyle bir çatışmanın bir domino etkisi oluşturacağını öngörmek zor değil. 2000’li yılların başından bu yana dünya ticaret hacminde ağırlığını arttıran Çin, bu yönüyle bir çok ülke ekonomisini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilecek bir konuma sahip. Çin’e yatırım yapmış büyük sayılarda “çok uluslu” firma var. Trump, Çin’in ABD ile olan ticaret fazlasından rahatsızlık duyduğunu zaten seçim kampanyası döneminden bu yana dile getiriyordu. ABD’nin ilk hamlesine misilleme gecikmeden geldi ve Çin de çeşitli kalemlere ek vergi getirme kararı aldı. Bu adımın arkasından ise her iki ülke yetkililerinden özellikle “Dünya Ticaret Örgütü” kurallarına atıf yapan açıklamalar geldi. Şimdilik söz konusu bu karşılıklı hamlelerin akabinde konunun en azından bir süre soğuyacağını ve iki ülkenin kısa sürede olsa durumu yeniden gözden geçireceğini düşünüyorum.

Yaşadığımız bu gelişmelerin yanında aslında konu göründüğünden çok daha fazla ayrıntı da içeriyor. Çin şu anda dünyanın en büyük petrol ithalatçısı. 2016/2017 yıllarında günde ortalama 7 milyon varil ithalat hacimleri var. Bu yıllık 130 ila 150 milyar dolarlık bir rakam demek. Çin bu noktada petrolün dolar ile satılmasını istemiyor. Nitekim kısa süre önce “Şanghay Uluslararası Enerji Borsası”nda Yuan ile işlem yapmaya da başladılar. Öncelikle Rusya ve İran’dan yapacağı petrol alımlarında Yuan’ı kullanacaklardır. Bu hamle aynı zamanda ABD’nin Rusya ve İran’a çeşitli alanlarda uyguladığı yaptırımların aşılmasını da sağlayacaktır. Dahası Çin orta vadede “swift” yerine alternatif olarak kendi “CIPS” sisteminin kullanılmasını da planlıyor. Bunların hepsi ABD için ekonomik anlamda ayrı ayrı tehlikedir. “Bir yol, bir kuşak projesi”nden ise bahsetmedik bile... Bir ekonomi/ticaret savaşı kesinlikle mevcut. Ve bu savaş kısa vadede bir yeniden değerlendirme süreci yaşansa dahi orta ve uzun vadede bir çok önemli, yeni gelişmeye gebe durumda...»


Baran Dergisi 586. Sayı