Yeniçağ Gazetesi yazarı Sabahhattin Önkibar, 13.05.2011 Tarihli yazısında bir iddiada bulundu.İddia şu; Boğulan 600 Libyalıyı kurtarmak isteyen TSK’ya Başbakan Erdoğan dur! Demiş. Haber doğru mu yalan mı bilmiyoruz.Yazının,somut bilgilerden çok  yoruma dayalı olduğu da görülüyor.Ancak,yapılan yorumla  yazarın vardığı netice de kafaları karıştırmıyor değil.
Başbakan Erdoğan’ın başında bulunduğu hükümetin,yurtdışına(Libya’ya) asker gönderme konusunda  T.B.M.M.’den tezkere çıkmadan 6 gemimizi NATO emrine vererek yola çıkardığı malumunuz.Malum olan bir husus daha var ki tezkereye B.D.P. dışında diğer muhalefet partilerinin destek olması.Neyse konumuza dönelim.Sabahattin Önkibar’ın iddiası henüz Dışişleri Bakanlığı veya hükümet kanadınca yalanlanmadı.
Bununla birlikte NATO emrinde Libya sularında görev yapan  savaş gemilerimizin de 600 Libya’lının açlıktan ve susuzluktan öldüğü gemiden gelen yardım çağrılarını(feryatlarını) duyup duymadığı,duymuşsa niçin yardım etmediği  telsiz kayıtlarının incelenmesi suretiyle acilen tespit edilmeli ve kamuoyuna  açıklanmalıdır.
Yazıyı yazanın hükümet aleyhtarı olması önemli değil.Ciddi bir iddia da bulunuyor ve soruyor.Libya gemisinde bulunan 600 yolcu Hrıstiyan veya Musevi olsaydı kurtarılır mıydı,kurtarılmaz mıydı.Devamını biz getirelim.Hatta bu 600 yolcu Müslüman olmasaydı,kurtarma operasyonu şova dönüştürülür ve Libya’yı işgal için gerekçe diye kamuoyuna sunulur muydu,sunulmaz mıydı.Cevabı tahmin ediyorsunuzdur.
Mazlum Der’in ,Suriye’deki olayları yerinde tespit ve rapor etme isteği Suriye Devleti tarafından reddedildi.Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad babasının izinden giderek,reform ve insanca yaşama isteğinde bulunan kalabalıkların isteklerini,onları topluca imha ederek çözme yoluna gidiyor.Kendi insanına taviz vermeyi reddeden,ancak iktidarını korumak için Batı’ya yaltaklanan ve her türlü tavizi vermeyi kabul eden  devlet adamlarına tipik bir örnek Beşşar Esad.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in Suriye’deki göstericilerin katlinin helal olduğuna dair fetvası basına yansıdı.İran,Hafız Esad’ın  Hama’da ve Suriye’nin diğer şehirlerinde 100.000 insanı katletmesine de destek vermişti.Sünnilerden nefret eden tipik Şii politikası.İran’ın katliamlara destek vermesinin sebebi belli de,Türkiye’ye ne oluyor? Onu anlamıyorum.
İsrail’le savaşma cesareti ve becerisi olmayan,İsrail’le mücadele de sadece Şii yapılanmalara destek veren ve bu terör devletine karşı açıkça mücadele veremeyen,Suriye’deki Kürtleri vatandaş kabul etmeyen ve Türk Vatandaşlarının Suriye’de kalan arazileriyle ilgili ihtilafı bugüne kadar çözmeyen ve Türkiye’nin başına çorap örülmesine sebep her işe atılan Hafız Esad ve onun ölümünün ardından iktidarını devam ettiren oğul Beşşar Esad’dan Türkiye’nin beklentisi,çıkarı ne bulamıyorum.
 Suriye’de,Türkiye’nin menfaatlerine uygun yeni bir yönetimin daha faydalı olacağı görülmüyor mu?% 10’nun tahakkümü altında inleyen Suriye Müslümanlarına veya vatandaşlarına ne zaman el atmayı düşüneceğiz.Türk Devleti , İslam coğrafyasından yayılan imdat çığlıklarına kulaklarını tıkayarak mı  bu coğrafya da söz sahibi olacak.Bununla birlikte Suriye’de kan akmaya devam ederse,Libya’da  Batı’nın her isteğini kabul eden ve onlarla anlaşan muhaliflerin yaptığı gibi Suriye’deki  muhaliflerde Batıyla anlaşmak zorunda kalır  böylece hem İran’ın hem Türkiye’nin sınırlarında yeni batılı komşularımızın olması kaçınılmaz hale gelir.
Türkiye, kaygılarını bir tarafa bırakarak İran’la birlikte veya İran’sız bu konuyu derhal halletme yoluna gitmelidir.Suriye’ye müdahale edememenin sebebi Türkiye’nin izlediği veya izleyeceği “Meydan boş değil,görecekler” sözüne mütevellit  Kürt politikasıysa eğer eyvahlar olsun.Çevremizde yaşanan yangın o zaman bizi de saracak.
Kırgızistan’na yaklaşık 3 yıl önce iltica eden ve orada yaşamaya başlayan Kaide Dergisinin eski genel yayın yönetmeni Ali Osman Zor birkaç gün önce Kırgız istihbaratı tarafından gözaltına alındı.Gözaltına alınma gerekçesi El Kaide Örgütünün ideoloğu olma ve 2003 saldırılarını planlama.Bu iddia Türk Dışişleri’nin hazırladığı İade Talepli fezleke de yer alıyor.Ali Osman Zor 2008 yılına kadar Türkiye’de yaşıyordu.El Kaide’nin yaptığı söylenen İstanbul’daki bombalama eylemleri hakkında açılan hiçbir davada Ali Osman Zor’un ismi dahi geçmiyor.Bununla ilgili tek bir soruşturma geçirmediği gibi 5-6 yıl boyunca ifadesini alma ihtiyacı dahi duyulmamış.Kaide Dergisi sebebiyle El Kaide arasında bağlantı kurmak ve iade isteğini böyle dile getirmek Türk Dışişlerine yakışmamıştır.Yakışmayan başka bir husus ise yalana dayalı sahte belge düzenlemedir.
Ali Osman Zor,2010 Yılında Kırgızistan’da meydana gelen olayların bir Kırgız-Özbek savaşına sebep olacağını öngörmesi ve bunu önlemeye yönelik ikazlarda bulunması  en önemlisi Kırgızistan’ın (bölünmesine sebebiyet verebilecek )Fergana Vadisi’ne yerleşen ve  yeni bir” uyuşturucu yolu” kurmaya çalışan şebekeleri teşhir etmesi  sebebiyle  önemli bir isimdir.Türk Dışişleri Bakanlığı’nda sahte belgeyle fezleke hazırlayanlar da kanaatimizce Türk Devleti yerine bu kirli şebekelere hizmet edenlerdir.Bakanlığın acil çözmesi gereken işlerden biri de budur.
Kuzey Irak’ta başımıza geçirilen çuvalı çıkaramayan,Mavi Marmara gemisinde yaşananların karşılığını veremeyen belki ikinci ve daha kötü bir Mavi Marmara vakasına da sessiz kalacak, yaşanan Müslüman katliamlarına sessiz, One Minute’li, Neo Osmanlı (Yeni Osmanlıcı) hayalli,güçlü,kararlı ve hakkını koruyucu Türk Dış politikası bu mudur,sormak zorundayız. Cevabını alamayacağımız çok zor sorular sormuyoruz.Dış işleri Bakanı sayın Ahmet Davutoğlu’nun hayalindeki dış politika bu olmasa gerek.Sayın Bakan,seçim çalışmalarından ziyade bu hususları araştırarak kamuoyunu tatmin edecek somut cevaplar vermeli ve bazı hadiseleri deşifre etmelidir.
 


Baran Dergisi, 227. Sayı