1990’lardan bu yana Türkiye Afganistan’da nasıl bir politika seyrediyor? Hangi grupları, hangi maksatla destekliyor?

Türkiye’nin Afganistan politikası, takip ettiğim kadarıyla net çizgilerle belirlenmiş değil. Afganistan’da ABD ile Taliban arasında 20 yıldır devam eden ve imzalanan anlaşmayla sonuna doğru gelinen savaşın geçmiş yıllarında Türkiye’nin bu ülkede etkin bir misyona sahip herhangi bir rolü bulunmamaktaydı. ABD’nin Afganistan’dan çekilme süreciyle birlikte Türkiye ani bir kararla Kabil Uluslararası Havaalanı’nın güvenliğini sağlamak için bir teklifte bulundu ve böylece Afganistan konusu bir anda Türkiye kamuoyunun gündemine geldi. Dolayısıyla Afganistan’ı yeni gündemine almış bir ülke olarak 1990’lardan bu yana izlenilen politikadan bahsetmek pek mümkün değil. Hangi grupları hangi maksatla desteklediği sorusuna ise şu şekilde cevap verilebilir: Türkiye Afganistan’da etnik dinamiklerle hareket eden bir ülke. Dolayısıyla desteklenen gruplar varsa eğer, bunların desteklenme amacı tamamen etnik temellere dayanmaktadır. Mesela Raşid Dostum örneği.

Raşid Dostum-Türkiye ilişkisinden bahsedebilir misiniz? Türkiye bu derece yozlaşmış bir tip ile niçin hala iş tutuyor?

Savaş ağası Raşid Dostum Türkiye ile oldukça iyi ilişkilere sahip olan bir isim. Dostum ailesinin Türkiye ile olan ilişkileri kamuoyunun gündemine gelenlerden daha ileri seviyede. Kendisini takip edenler bu detayları bilecektir. Bir önceki sorunun yanıtında belirttiğim gibi, Türkiye’nin Raşid Dostum ile birlikte hareket etmesinin, desteklemesinin temel nedeni Dostum’un Özbek asıllı bir isim olması. Yani etnik dinamikler. Halbuki Raşid Dostum, Afganistan sahasında dönemine göre neci olması gerektiyse ocu olmuş bir şahsiyettir. Afganistan’ın kuzeyinde kendi taraftarları gibi peşinden gelen kitleler dışında sahadaki dengelere etki edebilecek bir misyona sahip değildir.

Türkiye’nin yeni Afganistan misyonundan bahsederken, Dostum ailesinin bu misyon üzerinde etkili olmuş olabilmesi ihtimalini de eklemek gerekiyor. Nitekim Raşid Dostum’un oğlu Batur Dostum, Ankara’da en az babası kadar tanınmış bir şahsiyetti. Yine de Raşid Dostum’un Afganistan’da birçok savaş suçuna karıştığı iddiaları gündemde. Bu suçların Taliban ile geçmiş dönemde yaşanan çatışmalarda işlendiği ifade ediliyor. Yine Raşid Dostum’un Afgan siyasi rakiplerine yönelik “cinsel istismar” suçlamaları da epeyce başını ağrıtmış, bir dönem bu suçlamalar yüzünden Türkiye’ye kaçmak zorunda kalmıştı. Daha sonra Türkiye’nin arabuluculuğuyla yeniden Afganistan’a dönmüş ve kısa bir süre sonra kendisine “Mareşal” unvanı verilmiştir.

Taliban’ın Türkiye’ye, Türkiye’nin Taliban’a bakışı nasıl? Türkiye ile Taliban arasında geçmişte gerginliğe sebep olan hadiseler yaşandı mı, bunlar nelerdir?

Açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla Taliban, Türkiye’yi NATO üyesi bir ülke olarak görüyor ve buna göre muamele ediyor. Özellikle Türkiye’nin yeni Afganistan misyonuyla birlikte işgal sonrası süreçte bu ülkede kalabileceğini açıklaması sonrasında Taliban’ın verdiği tepki bunu net olarak gösteriyor. Taliban’ın açıklamasında Türkiye’nin Afganistan’ı terk eden diğer NATO ülkelerinin izlediği yolu izlemesi gerektiği belirtilmişti.

Türkiye’nin geçmiş dönemde Afganistan’da Taliban ile doğrudan, kasıtlı bir şekilde yaşadığı herhangi bir gerilimli süreç bulunmuyor. Tabii ki burada savaş sahasının dinamiklerinden kaynaklanan bazı olayları ayrı tutmak gerekiyor. Nitekim geçtiğimiz dönemlerde Afganistan’da Türkiye’ye ait bir askeri helikopter düşmüş (2012) ve bundan Taliban sorumlu tutulmuştu. Yine bir başka helikopter düşmesiyle ilgili olarak da (2010) Taliban sorumlu tutulmuş ancak her iki olayında daha sonraki soruşturmalarda kaza sonucu yaşandığı açıklanmıştı.

Türkiye ile Taliban, Afganistan sahasında şu ana kadar karşı karşıya gelmiş değil. Türkiye Afganistan’da diğer NATO ülkelerinin aksine daha arka planda bir görev yürütüyor. Türkiye bölgede özellikle insani yardım faaliyetleri ve Kabil hükümeti güçlerine verilen askeri eğitimlerle kendinden söz ettiriyor.

Türkiye’nin Kabil Havaalanı konusunda bu kadar ısrarcı olmasını neye bağlıyorsunuz? NATO misyonu içinde hareket ettiği takdirde bu hususta Taliban ile anlaşabilme ihtimali var mı?

Türkiye’nin Kabil Uluslararası Havaalanı’nın güvenliğini sağlama konusundaki ısrarının, en çok ABD ile olan gergin ilişkileri bir nebze de olsa hafifletmeye çalışmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Özellikle Rusya’dan satın alınan S-400’ler konusunda ABD’nin tavrında geri adım atmaması, Türkiye’yi, ABD’yi biraz tavizkar davranmaya yöneltecek hamleler içerisine sokuyor.

Afganistan, Türkiye için öncelikli misyon edinilebilecek bir bölge olmanın çok uzağında. Ayrıca ABD örneği henüz taze bir şekilde ortada dururken Türkiye’nin Afganistan konusunda bu şekilde bir misyon edinme ısrarı içerisinde olması, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum ve askeri kapasite bakımından oldukça ters düşen konulardır. Evet, Türkiye askeri anlamda oldukça güçlü bir konumdadır bu bir gerçek olarak ortada duruyor. Ancak yakın tarihte Sovyetler Birliği ve ABD gibi ülkelerin Afganistan sahasında edindiği sonuç da ortada durmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin bu ülkede yeni bir misyon edinmesi hali hazırda Afganistan’daki yaklaşık 500 askerler mümkün değildir.

Burada Türkiye’nin işgal sonrası süreçte Afganistan’da kalıp güvenliği sağlama konusundaki ısrarına, ABD’nin yeşil ışık yakmış olmasını da ayrıca değerlendirmek gerekiyor. ABD kendi çıkarına bir şekilde hizmet etmediği sürece Türkiye’nin Afganistan’da işgal sonrası süreçte saatler dahi geçirmesinde izin verebilecek bir siyasete ve askeri stratejiye sahip değildir.

Ancak gelinen süreçte Türkiye’nin tek başına olmasa dahi Afganistan’da ABD çıkarları doğrultusunda kurulacak yeni görev misyonunda bir rol edineceği kesin gibi. ABD açısından Kabil Havaalanı’nın güvenliği oldukça önemli. Her ne kadar 20 yılın sonunda yaşadığı askeri yenilginin ardından bu ülkeyi terk ediyor olsa da ABD için Afganistan’daki diplomasiyi sürdürebilmek oldukça önemli. ABD gibi bir ülkenin geçmiş dönem kazanımlarını bir çırpıda yok etmesi düşünülemez. Ancak burada hızlı bir ivme kazanan Taliban etkinliğini de hesaba katmak gerekli.

Daha önce de bahsettiğim gibi Taliban’ın bu konuda Türkiye ile anlaşma ihtimali oldukça düşük. Çünkü Taliban’ın açıklamalarını okuduğunuzda Türkiye’yi net bir şekilde NATO ülkelerinin arasında konumlandırdığını görüyoruz. Tabiî burada Türkiye ile gelecek dönemde iyi ilişkilere sahip olma isteklerini de dile getirmiyor değiller. Ancak Taliban’ın gerek ABD’ye gerekse NATO ülkelerine yönelik şu an söylediği tek şey Afganistan’ı bir an önce terk etmeleri gerektiği.

Taliban’ın Trump döneminde imzalanan Doha Anlaşması’nda üzerinde durduğu en önemli konuların başında, hatta müzakeresi en uzun süren konuların başında tüm yabancı güçlerin Afganistan’ı terk etmesi konusu geliyordu.

Öte yandan ABD işgali sonrası süreçte Türkiye’nin ve herhangi bir başka NATO ülkesinin Afganistan’da asker bulundurması, Taliban ile ABD arasında imzalanan anlaşmanın da ihlal edilmesi anlamına geliyor. Anlaşmada Afganistan’daki yabancı güçlerin tamamen çekilmesi şartı Taliban tarafından özellikle üzerinde durulan bir maddeydi.

Taliban Türkiye’nin bu ısrarı karşısında ne düşünüyor?

Taliban’ın basın ofisinden konuyla ilgili yapılan açıklamalarda Türkiye’nin ismi verilmeden tüm yabancı güçlerin Doha Anlaşması’ndaki taahhütler kapsamında Afganistan’ı terk etmesi gerektiği vurgulanıyor. Aksi taktirde Afganistan’da kalmaya devam eden güçlere “işgalci” muamelesi yapılacağı yani doğrudan hedef alınacağı belirtiliyor. Taliban’ın bu süreç içerisinde bunu gerçekten yapacağı, yani yabancı güçleri yeniden doğrudan hedef alıp almayacağı konusuysa ayrıca analiz edilmeli. Çünkü Taliban, ABD ile imzalanan anlaşmayla birlikte ciddi kazanımlar da elde etmiş durumda ve bu kazanımları kaybetmek istemeyecektir. Bunun yanında Taliban sözcülerinin yaptıkları açıklamalardan da yeniden savaşa girme konusunda herhangi bir çekinceleri olmadığı sonucunu da çıkartmak mümkün.

ABD öncülüğünde NATO’nun Kabil Havalimanı meselesi üzerinden Türkiye ile Taliban arasında onarılmaz yaralar açma hesabı olabilir mi?

Türkiye ile Taliban’ın arasında onarılmaz bir hasar bırakmak için ABD ve NATO’nun bu şekilde bir misyon edinmesine gerek yok bunu çok daha basit konular ve dayatmalar üzerinden de yapabilir. Türkiye her ne kadar Müslüman bir ülke olsa da Afganistan ve diğer birçok konuda Batıyla birlikte hareket etmektedir.

Taliban’ın Çin’e bakışı nasıl, gelecekte yakın ilişki kurabilmesi muhtemel midir?

Taliban’ın içerisinde bulunduğu şu durumda en büyük önceliği ABD öncülüğündeki güçlerin Afganistan’ı terk etmesi ve bölge ülkeleriyle sürdürülebilir ilişkiler geliştirebilmek. Şu noktada Taliban’ın kendi değerlerinden taviz vermeden pragmatist bir siyaset izlediğini görüyoruz. Bu sorunun cevabını daha çok Taliban muhtemel iktidarı döneminin dinamikleriyle değerlendirilmelidir.

Çünkü Taliban, Osmanlı Devleti’nden sonra dünya üzerinde “İslami bir yönetim kurma” amacıyla savaşan tek, merkezi ve halk hareketine dayanan yerel bir yapı olarak ortaya çıkıyor. Bu yüzden gelecek dönemde dünyanın alışık olduğu siyasetin dışında farklı hamlelere de girişmeleri mümkün.

Afganistan’da son durum nedir?

Afganistan’da mayıs ayından bu yana kuzeyden başlayıp güneye doğru artan bir Taliban hareketliliğinden bahsetmek mümkün. ABD’nin çekilmeyi yüzde 50’den fazla tamamladığı bir süreçte Taliban’ın başlattığı bu saldırı dalgasıyla birlikte Kabil hükümeti onlarca ilçede kontrolü kaybetti. Taliban ABD işgalinin başından bu yana hiç giremediği bazı bölgeleri kontrolü altına aldı. ABD buna karşılık olarak sembolik de olsa birkaç noktada Taliban’a karşı hava saldırıları gerçekleştirdi.

Ülkede halen Taliban ile Kabil hükümeti güçleri arasında şiddetli çatışmalar devam ediyor. Özellikle kuzeyde başlayan çatışmalar şimdilik güneyde yoğunlaşmış durumda. Çatışmaların yanında çok sayıda Kabil hükümeti güvenlik personeli de ikna çalışmaları sonucunda Taliban’a teslim oluyor. Özellikle son teslim olma süreci, Taliban’ın ilk iktidara geldiği dönemi hatırlatır nitelikte. O dönemde de kitlesel teslim olmalar yaşanmış, Taliban birçok bölgeyi çatışmasız bir şekilde ele geçirmişti.

Ancak bugün iktidara gelmek Taliban için bu kadar kolay olmayabilir. ABD’nin tamamen çekilmesinden sonra oluşacak dinamikler halen netlik kazanmış değil. Bunun yanında Taliban’ın Afganistan’ın yaklaşık yüzde 70’lik bir kısmını kontrol ettiğini de eklemek gerekli. Ancak 34 vilayet merkezinin tamamı Kabil hükümetinin kontrolünde.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ederim.

Baran Dergisi 755. sayı