İktidar, mevcut ekonomi politikasıyla ne yapmaya çalışıyor? Bu meseledeki fikriniz nedir?

İktidar ne yapacağını bilemiyor… Olaylara siyasî açıdan bakıyorlar, ekonomik açıdan değil! Öncelikleri hep siyasî… Bu açıdan bakınca, kamuoyu yoklamalarında görüyorlar ki bir erime var; “neden” sorusunda da ekonomi gündeme geliyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ortalığa bol para saçar, büyümeyi pompalarlarsa, istihdamı bir şekilde artırırlarsa oy kaybı ve yıpranmanın duracağını varsayıyorlar. Rant hesaplarından vazgeçemiyorlar, üretime de kararlı desteği veremiyorlar! Lafla her şeyi yapıyorlar! Bunu da meseleyi bir tek faize getirerek ele alıyorlar. Büyük bir kumar oynuyorlar. Herkes iktidarı köşeye sıkıştırıyor, başarılı olmasını istemiyor; böyle giderek de “başarılı olacağız” havası yayıyorlar. Bu hikâyeye her şeylerini koyuyorlar. Bu hikâye tutar mı? Belki; ama ekonomik olarak hiçbir değeri yok. Türkiye bu saatten sonra faiz indirse de düşürse de iflah olacak gibi değil.

Yapılanın hiçbir tutar yanı yok mu? 

Gerçekten câri açığı aşağı çekmek istiyorlarsa, üretimi destekleyeceklerse niye üç yıl önce başlamadılar da 140 milyar rezervi erittikten sonra yapmayı düşünüyorlar? Niyetleri bu olsaydı üç yıl önce yaparlardı. Niyetleri bu değil.

Bunun üç yıl önce yapılmaması için bir sebep yoktu değil mi?

Tabiî ki yoktu. Rezervlerde altın oranını artırmışlardı, ABD’nin yaptırım kararlarına karşı önlemler hazırdı, niye yapmadılar? Ben söyleyeyim… İnşaattaki rant hesaplarından vazgeçemediler. Öyle büyük bir zaaf ki onlar için… Doğru kararları doğru zamanda alamıyorlar. 

Şu an uyguladıkları politika iki-üç sene önce yapılması gereken şeyler miydi?

İş işten geçtikten sonra hiçbir şey değişmez… Zamanında doğru kararları veremediler. 

Öyleyse iş nereye doğru gidiyor, öngörebiliyor musunuz?

Cumhuriyet tarihinin en büyük krizini yaşıyoruz. Adım adım daha da kötüleşiyor. Yaklaşık üç-dört yıldır böyle. Daha kötü bir dönemdeyiz. Uçurumdan aşağı yuvarlanıyoruz. Bu koşullarda acil yapılması gereken şeyler ortadayken birileri hala siyasî iktidarı korumak dışında başka hiçbir şey yapmıyor. 

İçinde bulunduğumuz şartlar 1970’lerden yahut 1990’lardan daha mı kötü?

Çok çok daha kötü… Şöyle anlatayım; şu anda üretimde tedarik zinciri parçalandı. Maliyet hesaplanamıyor, fiyatlama yok, hizmet sektörünün önemli bir kısmı batık hâlde, sorunlu krediler patlamış. Korkunç bir manzara ortada. Bu saatten sonra panikleyip bir şeyler yapmak da zarar veriyor. Bir sürü de göçmen var Türkiye’de… Kimi rakamlara göre 6 kimi rakamlara göre 11 milyon… Etnik temelde de birçok nifak tohumu ekilmiş. Türkiye’de aç herhangi bir insan, başka birisine tehdit oluşturabilir. Sosyal patlamayı nasıl önleyeceksin? İçeride işler iyice karışırsa?.. 

Ekonomik gidişatın getireceği şey de sosyal krizler olur yâni.

Tabiî… Ekonomi o kadar kötü ki siyasî ve sosyal kriz kapıyı çalmaya başladı. İktidar siyasî kriz kokusunu alınca zaten panikledi. 

Dediniz ki, “üç sene önce inşaat rantından vazgeçemediler…” Şimdi de kurdaki oyunlarıyla beraber birileri ceplerini dolduruyor, para vatandaşın cebinden çıkıp bunların cebine giriyor… Böyle de bir sıkıntı da var.

E öyle… Yapılan her şey gelir dağılımını hızla bozuyor! Ekonominin taşıyıcı kolonlarını kırıyor! 

Kur yükselmesi ve faizin düşmesiyle beraber ihracatın artacağı, ithalatın azalacağı tezi ne kadar vadede gerçekleşebilir yahut bu politika Türkiye’nin mevcut iktisadî yapısına ne kadar uygun?

Cumhurbaşkanı faiz düşürmeye tutkuyla bağlanmış durumda. Tek ümidi burada görüyor. Birileri de bunu stratejiymiş gibi göstermeye çalışarak minareye kılıf uyduruyor!.. Dünyada her şey normal olsaydı, biz Türk lirasını yıpratıp kur oyunlarından sıyrılabiliyor olsaydık, o zaman her şey farklı olabilirdi. Daha çok ihracat yapabilirdik, fason üretimi artırabilirdik vesaire… Ama dünya bir salgınla cebelleşiyor. Korumacı rüzgârlar giderek güçleniyor. Arz şokları var, dünya kredi krizine gidiyor, herkes gelişme rakamlarından uzak duruyor. Kimsenin bir yatırım yapmayı düşünmediği bir dönemden geçiliyor. Bu konjonktürde o senaryo çalışmaz!

Uluslararası iktisadî düzen nereye gidiyor? Çin’de Evergrande krizi yaşandı geçtiğimiz haftalarda. Arz şokları yaşanıyor dediğiniz gibi…

Evergrande krizini biraz Batı abartıyor. Evet, konu karmaşık… Şöyle söyleyeyim, çok daha büyüğü ABD’de 2008’de yaşandı. Çok çok daha büyüğü, dünyayı salladı… Şimdi Çin dünyayı sallar mı? Evet sorunları var… Fakat Çin demokrasi ile yönetilen bir ülke değil. Çin o sorun ile yaşamasını bilen ender ülkelerden biri. Talimat ile karar alıyor! Piyasaya teslim olmuş bir ekonomi değil. Liberaller orada güçlü değil. Son sözü Çin Komünist Partisi söylüyor. Oranın yapısı bambaşka. Ama şu var, Çin’de salgına sıfır tolerans nedeniyle önlemler alınıyor. Bu dünyaya arz şokları olarak dönüyor. Bu Avrupa ve Amerika’ya enflasyon olarak dönüyor… Gelişmiş ekonomilerdeki enflasyon geçici değil, kalıcı. Ve dünyanın en güçlü merkez bankaları hem balonculuk yapıp hem enflasyonu kontrol edemez. Kredi likidesi sıfırlamaya koşuyor artık. Bu da dünyada sistemin çökmeye başlaması demektir. Sistem çökerse ticaret de olmaz. Herkes sorunlarını çözmek için kendi elindeki imkânları kullanmak zorunda kalır. Jeopolitik hesapların sonuçları da tesadüfe kalır. 

Yâni aslında kaotik bir sürecin içerisine girdiğimizi söylüyorsunuz… 

Aynen öyle. Küresel koşullar bu. Biz böyle bir ortamda sanki bunlar yaşanmıyormuş gibi cari fazla verecek bir modele geçiyoruz. 

Biraz önce söylediğiniz mevzu, mesela Evergrande bazı hisselerini sattı burada Çin devletinin de bir müdahalesi söz konusuydu. Bu dönem devletçi politikaların daha revaçta olduğu ve itibar göreceği bir dönem diyebilir miyiz?

Tabiî ki. Patronlar yaptıklarıyla zengin olacak, bunlar da yanına kâr kalacak öyle mi? Çin, Evergrande şirket hisselerini sattırdı, içeriye para koydurdu, borçlar ödensin diye.

Kesinlikle öyle… Küreselleşme, neoliberalizmin yerini korumacılık almaya başladığında devlet baş aktör olmaya başlar. Yâni, Batı kendi modelini dünyaya pazarlamaya çalışırken, şu an Çin modeli sinsice dünyanın her tarafına yayılıyor. Önümüzdeki yirmi yılda bunu daha rahat göreceğiz. 

Yeni bir soğuk savaş mı bu?

Çıkar çatışmaları olacak, bu olacaksa bölgesel olarak soğuk savaş gerginlikleri de olacaktır. 

Bunun sıcak çatışmaya evrilme ihtimali var mı?

Vesayet savaşları şeklinde kesinlikle olur. Daha büyüğü inşallah olmaz. Yoksa dünyanın sonu olur. 

Son olarak Türkiye ekonomisi için yapılması gereken şey ne şu an?

Bir şey yapılabilecek durumda değil Türk ekonomisi… Küllerinden doğmak, metamorfoz gerekli… Bu kadar borç ile yürümez. Yıkılıp yeniden bina edilmesi lâzım. Ciddi maliyetleri göze almak lâzım. Türkiye’de bu çapta siyasetçi yok. O nedenle kaos giderek büyür. 

Yâni ihtilalci-devrimci bir adım atılmasından bahsediyorsunuz?

Evet, yapılması gerekeni halka anlatacak, liderlik edecek, organize edecek bir siyasî yapı yok Türkiye’de. Hep masal anlattılar, hep haksızlık yaptılar. Duygusal toplumlarda insanlar haksızlığa karşı isyan bayrağı çekiyor. Yapıcı olmuyor… 

Peki temel yapıyı hangi fikre nisbetle kurmak gerekiyor? 

Türkiye’nin doğum koşullarına bakıp, Osmanlı’nın son döneminin ne kadar kaotik olduğunu hatırlarsanız, o kaostan bu ülke doğabildi. Kaos olmadan Kurtuluş Savaşı da yapılamamıştı. Tarihi benzer şekilde yaşamak çok acı. 

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ederim. 

Baran Dergisi 777. sayı