200 yıllık tarihi boyunca, barbarlıkta sınır tanımayan, yeryüzü ve gökyüzünü tahrip etmeyi marifet sanan, yüzbinlerce hayvan ve bitkinin neslini kurutan, her gittiği yerdeki insan neslini insanlıktan çıkmışçasına, öldüren, yok eden, soykırıma tabi tutan, Kara Afrika’yı sömürdüğü yetmezmiş gibi türlü biyolojik silahlarla hastalıklara mahkum eden Amerika’yı trajik bir son bekliyor. Sığır çobanları, atlarının üstünde ellerine geçirdikler kırbaçla, çığlıklar arasında işkence ettikleri Kızılderili veya siyah tenli insanların şimdi ellerine düşmekten endişe ediyorlar. Paramparça edilecekleri 200 yıllık katliamların, yağmaların, soykırımlarının hesabının sorulacağı korkusu ile günah çıkarır gibi canhıraş bir şekilde yalvaracakları anın psikolojik etkisiyle, depresyona giriyor, bunalıma giriyor, şaşkın ördek gibi, iflasın son anını “madem son günüm, oda keyifli olsun” diyen idam mahkumu gibi son bir kez hayata bakıyor.
Elbette çöken sadece Amerika değil, Amerika demek İsrail demek, Avrupa demek ve dahi Türkiye demek, Suudi Arabistan demek…
Halihazırda emperyalistler, ekonomik ve siyasi krizi birlikte yaşamaktadır. Bu nedenle Libya, Suriye, Mısır örneklerinde olduğu gibi nüfuz ve yatırım alanları üzerinde hegemonyalarını artırma gayretindedirler. Savaşı bir yatırım aracı olarak gören emperyalistler, saldırdıkları, yıkıp yağmaladıkları ülkelerden elde ettiklerini de “kâr” olarak görmektedirler. 1991 yılına kadar bu oyun tutuyordu. Orta Asya, Uzak Asya, Ortadoğu vb yerlerde etkin bir güç olarak rol oynayabilen emperyalistler çoğu zaman istediklerini aldığından, yani istedikleri kadar “kâr” ettiklerinden herhangi bir ekonomik veya siyasi krizle karşılaşmıyorlardı. Oysa, Salih Mirzabeyoğlu’nun deyimiyle, 1991’de “Saddam’ın Dünyanın tekerine çomak sokmasıyla” sendelemiş, tökezlemiştir. Mahallede kabadayılık yaparak hava atan birinin sıradan zayıf ve çelimsiz bir çocuk tarafından bir çelmeyle düşürülmesine benze bir karizma çizişle Saddam, ABD ve işbirlikçilerinin karizmasını çizmiştir. Oyunu bozmuştur, o dönemden başlayan tökezleme şimdi büsbütün yere serilmeye, tepetaklak olmaya dönmüştür. O gün yediği darbe her geçen gün vücudunun bütününe nüfuz etmiş ve onun ölümün kenarına getirip bırakmıştır.
ABD’nin Irak’a müdahalesinde muhalefetin başını çeken Almanya ve Fransa ittifakıydı. Libya işgalinde görüldü ki AB, ABD’ye karşı hegemonya mücadelesinde geri adım atarak uzlaşma içine girmiştir. Hatta biraz ileri gidelim, roller değişmiş Fransa ve İtalya gibi ülkeler ABD’nin açtığı yoldan yürümeye başlamıştır. Her ikisi de ekonomik sıkıntılar içerisinde olan, siyasi ve ekonomik olarak iflasın eşiğine gelen bu ülkeler için Libya çok “kâr”lı bir yatırımdı. Çok kısa sürede çok “Kâr”lı işler yapacaklardı Libya’da. Elde ettikleri “gelir”le ülkelerini ekonomik iflastan kurtaracak ve onlarca yıl daha idare edecek yatırım araçlarına, üretim alanlarına sahip olacaklardı. Fakat bekledikleri gibi olmadı. Bir koyup üç alacakken üç koyup bir bile alamadıklarından bunaldılar, ekonomik “stres” yaşamaya başladılar.
Şimdilerde Euro bölgesi enflasyon ve işsizlik rakamlarındaki büyümeden endişelenirken, Yunanistan’ın, Polonya’nın, İtalya’nın iflas etmesine izin vermiyor, tüm güçleriyle onları ayakta tutmaya devam ediyor, ama en basit ekonomist bile bilir ki bu psikolojik bir durumdur ve çöken ekonomiyi ancak yeni kâr marjları oluşturarak kurtarabilirsiniz ya da çökmesine izin verip düştüğü nokta itibari ile değerlendirerek yön verirsiniz. ABD için de benzeri durum söz konusu ancak burada fark bir unsur var o da dünya dolar rezervinin ve ABD menşeli tahvillerin neredeyse % 60’ına sahip ÇİN. En büyük dolar rezervine sahip Çin uzun zamandır elindeki dolarları altına dönüştürmeye çalışıyor ancak uluslar arası ticareti neticesinde sürekli ve yeniden dolarla alışveriş yaptığından bu rezerv bir türlü azalmamaktadır. ABD’nin iflası bu manada Çin’de çok ciddi bir ekonomik kriz meydana getirebilir. Çin’i çökertmez hatta, belki çok garip gelebilir, ABD’de yeni bir ÇİN devleti ya da Çin’e bağlı bir eyalet bile kurulabilir. Zaman neyin ne olacağını gösterecektir.
Dünya, ABD ve AB’nin gücünü kaybetmeye başlamasıyla farklı bir yörüngeye doğru hareket ediyor. Net olmamakla birlikte bir başka emperyalist devletler ittifakı olarak Rusya ve Çin bloğu ufukta görünmektedir. Bunlar mücadele alanı olarak seçtikleri Ortadoğu, Afganistan ve Kafkasya bölgesinde ciddi bir karşı tavır geliştirmektedirler. Özellikle her iki ülkede, ABD ve AB’nin bölgedeki nüfuzunu azaltmaya hatta bölgeyi terk etmeye varan bir mücadele içerisine girmişlerdir..
Afganistan savaşında Tacikistan ile Özbekistan ABD’ye üslerini açmıştı. Rusya ve Çin’in baskısıyla Tacikistan ile Özbekistan, ABD’yi askeri üslerinden çıkarmıştır. Kırgızistan üzerinden sürdürülen nüfuz mücadelesi ise hala sürmektedir. İran, Çin ve Hindistan ile birlikte enerji yatırımı ve enerji akış projeleri konusunda anlaşmıştır. ABD, hem İran’ın bu enerji politikasının hem de Çin ve Rusya ile bir kutup oluşturmasının önünü kesmek istemektedir. Yahudi yatırımcılar ABD üzerinden yavaş yavaş Çin’e doğru kaymakta ve paranın gücünün getirdiği yeni roller dünya üzerinde yepyeni oluşlara meydan vermektedir.
Dünya, iflasa giden ABD ve AB karşısında bu tavırlara girerken, Türkiye İzmir’de Haçlılara üs ve komuta merkezi açarak Libya’nın ve dahi Ortadoğu’nun yağmalanmasını sağlayarak ABD ve AB’yi diriltmeye çalışmaktadır. Sonradan görme işbirlikçiler ve görmemişliğin şımarıklığı ile zihnini, hafızasını yitirmiş bir gruba dayanarak yürütülen bu çalışmalar bile ABD-AB’yi diriltmeye yetmemiş olacak ki “ABD tarihinde ilk kez ABD’nin uluslar arası kredi derecelendirme fonu tarafından kredi notu düşürülüyor. Ve gizli saklı köşelerde Obama “İSTİFA ETMEM” diye dilleniyor. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Ve hiçbir şey mevcut haliyle kalıcı değil, keser ve sap dönmek üzeredir.  ABD-AB adına Suriye’ye höykürenler, Libya Müslümanlarının kanına girenler, Iraklı 2 milyon kişinin katline ortak olanları yarın kim kurtaracaktır.
ABD ve Avrupa ekonomisini kurtarmak ve canlandırmak için Türkiye çok şey yaptı, Sonradan görme işbirlikçiler vasıtası ile gerçekleşen otoban yol yapımları milyar dolarları bulan otomobil ve otobüs alımlarına, her öğrenciye bilgisayar denilerek milyar dolarlık teknoloji alımlarına, tarımda ve hayvancılıkta her çeşit kota ile inanılmaz rakamlarda ithal tarıma yönelmeler ve yine ülkenin para getiren ne kadar fabrika, şirket ve maden yataklarını, su havzalarını ABD-Avrupa menşeli çok uluslu şirketlere ikram ettiler. Yine kurtarılamadı, ABD ve Avrupa ekonomisi…
Şimdilerde bir çığlık atıyor en hızlı ekonomistleri, tek kurtuluşumuz var “Savaş” diye… Be adam zaten savaşmıyor musun?Afganistan’da, Libya’da, Somali’de, Sudan’da, Irak’ta ne yapıyorsun? Çözülen ve yenilen sen değil misinin,
Nihai söz, “son dakika” haberi olarak şu: Müslümanları katletmek için hareket halinde olan bir helikopter Taliban Mücahidleri tarafından harika bir operasyonla düşürüldü. 31 Amerikalı ve 7 Afganlı asker murdar oldu.
 
 
 Baran Dergisi, 251. Sayı