Türkiye, daha önce ilişkilerinin iyi olmadığı Yunanistan, Mısır, İsrail gibi ülkelerle görüşmeler yapıyor. Türkiye’nin dış politikadaki bu manevrasının sebebi sizin açınızdan nedir?

Tabiî ilk olarak şunu belirtmek gerekir ki, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinden bu yana, Türkiye bölgesel bir güç olarak çevresinde etkili bir devlet olmaya başladı, bölgesel bir güç haline geldi ve büyük devletlerin bölge hakkındaki politikalarının belirlenmesinde önemli bir faktör olma şeklindeki doğal rolüne döndü. Türkiye’nin geçmiş dönemdeki dış politikalarına nazaran, özellikle Joe Biden’in Beyaz Saray’da yönetime gelmesiyle birlikte büyük değişimler yaşandı.

Türkiye son üç yıldır doğrudan müdahale politikası olarak adlandırabileceğimiz bir politika yürütüyor. Başta Suriye ve Irak olmak üzere, kendi milli güvenliğini buralarda sağlanması ve teröre karşı verdiği bu mücadelede büyük başarılar kazanması; Akdeniz’de haklarının peşine düşmesi ve Libya ile deniz yetki alanlarını belirleyen sınırların çizilmesi doğrudan müdahalelerin örnekleridir. Şimdi ise bu doğrudan müdahale politikasının başka bir şekle dönüştüğünü görüyoruz. Artık Türkiye farklı mesajlar göndermeye başladı. Arap Baharı sürecinde genel olarak devrimcileri destekleyen Türkiye, bunun ortaya çıkardığı kutuplaşmalardan artık kurtulmak istiyor. Bu boklaşmalar Arap Baharı devrimleri başladığından bu yana devam ediyordu ve en son Akdeniz gazı çevresindeki siyaset de bu çerçevede şekillenmişti.

Doğu Akdeniz meselesinde en etkili olan ve doğalgaz çerçevesinde en fazla hak iddiasında bulunan ülkelerden biri de tabiî ki İsrail. Türkiye de bu durumu kabul ediyor ve ilişkilerini de Doğu Akdeniz meselesi etrafındaki krizler yaşanmadan öncesine çevirerek bu bloklaşmalardan kurtulmaya çalışıyor. Mısır ile İsrail birlikte hareket ederken Türkiye karşı blokta yer almak istemiyor. Türkiye ile Mısır ve İsrail ilişkileri açısından durum böyle. Yine Türkiye ile Yunanistan arasında geçtiğimiz hafta yaşanan gerginlikten sonra verilen son mesajlar, tarafların birbirine karşı sergilediği tavrı yumuşatma ve gerginliği azaltma yönünde. Gerek Yunanistan gerekse Mısır tarafı da bu gerginlikleri bitirmek ya da en azından gerginliğin şiddetini azaltmak istiyor.

Türkiye’nin Mısır ile görüşmelerde taviz verdiği Mısır basınında konuşuluyor. Görüşmelerin seyri nasıl ilerliyor, bir tavizden söz edilebilir mi?

Mısır basını yönlendirilen bir basın. İstihbarat birimleri ile birlikte hareket ediyor. Bu bilinen bir durum. Mısır'da her bir basın aracı belirli bir istihbarat birimine bağlı veya onun takibinde. Dolayısıyla Mısır rejimi nasıl isterse o şekilde konuşuyor. Yine temelinde maksatları bu rejimi güzel göstermeye çalışmaktan ibaret. Yani başarılar kazanmış, kahramanlık sergilemiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu hususta da Mısır basını ve Mısır medyası, Türkiye’nin Mısır’ın çıkarlarına mutabık düşecek noktada terbiye edildiğinin propagandasını Türkiye’de bulunan Mısır kanalı Zuyuf üzerinden göstermeye çalışıyor. İstese de istemese de medya bunu yapmak zorunda, çünkü hakikatleri konuşurlarsa maruz kalacakları cezalar medya araçları tarafından çok iyi biliniyor. Özetle; Mısır basını veya rejimin basını diyelim, yaşananları büyük bir zafermiş gibi ve Türkiye tavizler vermiş gibi göstermeye çalışıyor; fakat tabiî ki bu durum gerçek değil. Karşılıklı görüşmeler devam ediyor. Mısır da uzun yıllardır hapiste bulunan bir Türk tutukluyu serbest bıraktı ve ülkesine dönmesine müsaade etti. Dolayısıyla ortada verilmiş tek taraflı herhangi bir taviz söz konusu değil. Bu söylemler büyük ihtimalle Mısır medyasının çarpıtma girişimleri. Mısır medyası tamamen rejim tarafından yönlendirilen bir medya. Türkiye’nin ilişkileri yoluna koymak adına attığı adımları anlatıyor, ancak rejiminkileri anlatmıyor. Öte yandan Mısır Dışişleri ya da Mısır rejimi Dışişleri Bakanı Şükrü, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında konuşarak ilişkilerin iyiye doğru gittiğini açıkladı.

Mısır Türkiye’den ne talep ediyor, Türkiye Mısır’dan ne bekliyor?

Tabiî olarak biz diyoruz ki, bunca süre zarfında rejimler arası ilişkiler kesilmiş olsa da, halklar arasında köklü bir ilişki var ve bu devam ediyor. Mısır halkı ile Türk halkı arasında tarihi bir ilişki, karşılıklı sevgi ve büyük bir yakınlık söz konusu. Hatta bazı adetler, gelenekler, kelimeler, kavramlar yani resmi terimlerde bile aynılıklar var. Yine halk düzeyinde de Türkçe ve Arapça arasında ortak kelimeler oluşmuş. Bu durum köklü, açık ve asla inkâr edilemez.

Devletlerarası ilişkilere tekrar dönersek; Biden’ın yönetime gelmesinin ardından Türkiye ile Mısır’ın yakınlaşması zaruri hâle geldi. Açıkça görüldüğü üzere, Türkiye şu an krizlerini çözmeye ve yoluna kurulan tuzakları yumuşak diplomasi ile imha etmek istiyor. Şu an tüm dünyanın yaşamakta olduğu sağlık krizi, yine tüm dünyanın içinden çıkılması çok zor bir ekonomik krizi de yaşamasına vesile oldu. Tüm devletler iktisadî bir çıkar arıyor, yatırım bekliyor ve ticarete ihtiyaç duruyor. İlişkilerin kesildiği dönemde de Türkiye ile Mısır arasındaki ticaret hacmi gayet yüksek bir bütçeydi. Peki, o halde sınırlar yeniden açıldığında ve her iki devlet arasında resmi surette ticari değişim ve karşılıklı yatırımlar başladığında ne kadar yükselecektir? Mısır rejimi gerçekten Türkiye ile çalışmaya, teknik destek sunulmasına ve yatırım kapılarının açılmasına ihtiyaç duyuyor. Türkiye de aynı şekilde Mısır’ın o büyük pazarına ihtiyaç duyuyor. Mısır’ın nüfusu 105 milyon. Yani çok büyük bir pazar. Yatırımlar geliştirilebilir ve ticaret payı daha büyük hale getirilebilir Türkiye açısından. Aynı şekilde Mısır’ın Türkiye’de üretilmeyen bazı ürünlerinden de istifade edilebilir. Yani Türkiye de genel anlamda Mısır’a ihtiyaç duyuyor. Her iki ülkenin karşılıklı menfaatlerine uygun şekilde krizleri çözmesi ve bireysel problemlerin üstesinden gelmesi gerekiyor.

Türkiye’nin İhvan’a sırtını dönmesi söz konusu olabilir mi?

Yani ilkesel olarak açıkça söyleyeyim ki, Türkiye hiçbir Mısırlı muhalife sırtını dönmez. Sadece İhvan-ı Müslimin için geçerli değil bu söylediğim. Her ne kadar İhvan en etkili, geniş çaplı ve kalabalık olanı olsa da Türkiye'de yaşayan birçok Mısır rejimi muhalifi var. Türkiye başka oluşumları da misafir ediyor. Hatta Türkiye'de misafir edilen bazı oluşumlar organizasyon bakımından İhvan-ı Müslimin’den daha ilerde.

Türkiye'nin tarihine bakacak olursak; buna benzer birçok şey görürsünüz, böyle geçmemiş bir dönem olmadığını farkederseniz. İster yakın tarihe bakın ister daha geçmişe… Mesela bir Türk'e selam verin ve onunla konuşun, geçmiş tecrübelerini ve yaşadıklarını anlatsın size. Mesela Bosna’yı konuşun onlarla veya daha öncesini konuşun. Hatta Ermenileri konuşun... Ermeniler bile savaşlar vs. sırasında Osmanlı devletinde yaşıyorlardı. Türkiye onlara karşı taşkınlık göstermemişti. Türklerin kendilerine sığınanları geri çevirdiğini veya teslim ettiklerini hiçbir gün görmedik ve tarih buna hiç şahit olmadı. Yahut Mısırlıları da bugüne kadar hiç satmadılar. Elbette burada devletin menfaatlerinin de göz önünde bulundurulması gerekiyor. En azından misafirlerin ev sahibinin isteklerine saygılı olması gerekiyor. Yine Mısırlıların genel olarak saygılı olmak âdetidir.

Türkiye'de bulunan Mısırlı muhalifler Mısır halkının elitleridir. Bu muhalifler ve elitler Türkiye’ye saygı duyuyorlar ve koşulları anlıyorlar. Bu nedenle hiçbir gün kendilerine kucak açan Türk devletine yük olmadılar ve ümidim o yöndedir ki bundan sonra da hiçbir zaman sırtına yük olmayacaklar. Hepsi Türkiye'nin Mısırlı muhalifler hakkındaki düşüncesini ve kullandığı ifadelerin manasını anlıyor. Yani konu şu ana kadar Mısırlı muhalifler nezdinde farklı anlaşılmış değil.

Hepsinden öte Türkiye'nin Mısır rejiminden önce Mısır halkıyla daha iyi ilişkiler içinde olma düşüncesini büyük bir anlayışla karşılıyorlar.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ediyorum.

Baran Dergisi 745.Sayı