Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri aynı sınırlara sahip bir ülke ve bugün de kara sınırlarına saygı gösteriyor. Güneyde ve Kuzeyde de deniz sınırlarında sıkıntı görünmüyor. Türkiye tarihindeki ilk ve tek sınır değişikliği Suriye’nin sömürge olduğu dönemde Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın İskenderun-Hatay şehrini Türkiye’ye vermesiyle gerçekleşti. Suriye bu tartışmalı bölgeyi kaybetti; çünkü buranın nüfusunun çoğunluğu Türklerden oluşuyordu.

Türkiye’nin sıkıntısı Batı’daki deniz sınırlarında. Burada da sorun sadece sınırlar değil, varolan tarihî anlaşmazlık. Bir savaşın neticesinde ortaya çıkan sınırlardan bahsediyoruz ve burada kabul edilemez birtakım haksızlıklar var. Deniz sınırları manipülatif bir sahadır. Batı’da Türkiye’nin denizlerde hiçbir hakkı bulunmuyor. Bu da bir deniz gücü hâline gelmesi önünde engel. Türkiye’nin dibindeki adalar Yunanistan’a ait. Bu Türklerin denizde gezmesini bile engelliyor.

Türkiye Karadeniz’de doğalgaz keşfettiğini ilân etti. Öbür taraftan Doğu Akdeniz’de de arayışlarını sürdürüyor ve hatta burada da doğalgaz bulduğu iddia ediliyor. Bundan seneler önce de dile getirmiştim, o bölgede doğalgaz bulunuyor ve Türkiye burada gaz olduğunu çok uzun zamandır biliyor. Onu keşfetmek istiyor. Yunanistan da bunu engellemeye çalışıyor. Bu tabiî bir vaziyet. Fransa bu meseleye müdahale etmemeliydi; fakat akıllı bir adam olan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, buraya çılgınca bir giriş yaptı. Tıpkı Irak’ta, Suriye’de, Libya’da olduğu gibi burada da yanlış tarafı destekliyorlar. Belki Türkiye’de en iyi seçeneği desteklemiyor; ama en azından makul grupları destekliyor.

Başkan Erdoğan’ın, memleketinin tabiî zenginliklerini Türkiye insanı için korumak adına verdiği mücadeleyi sonuna kadar desteklemeliyiz. Deniliyor ki, Erdoğan ülkelere müdahale ediyor, işgal faaliyetinde bulunuyor. Gerçek bu değil. Erdoğan sadece halkının hakkı olan doğalgazı keşfetmek için uğraşıyor.

Türkiye’nin doğalgaz keşfinin niçin önüne geçmek istiyorlar? Bu ehemmiyetli bir soru. Çünkü böylece Türkiye daha bağımsız bir ülke hâline gelecek, Türkiye’nin daha fazla güçlenmesini ve bağımsızlığına kavuşmasını istemiyorlar. Buna en açıktan karşı çıkan ülke ise şu anda Fransa. Tarihî olarak biz Fransızları severiz, Latin Amerika bağımsızlık mücadelesinin sembol ismi ve komutanı olan General Francisco Miranda, Fransız İhtilâli’nin de çok önemli isimlerinden biriydi. Fransa’nın tarihinde çok iyiler olduğu gibi kötüler de oldu. Fransa, Macron kazayla iktidara gelene kadar birçok kötü cumhurbaşkanı gördü. Fakat bu da büyük hatalar yapıyor. Korkuyorum ki yanlış tarafta bulunacak; çünkü Türkleri hiçbir güç mağlup edemez. Sadece Erdoğan hakkında konuşmuyorum, Türkiye’den bahsediyorum.

Erdoğan, Amerikan ajanları tarafından mağlup edilecekti. Bu ajanlar, cemiyetin bir kısmının manevi duygularını istismar eden FETÖ’ydü. Allah, Erdoğan’ı muhafaza etti ve devletin her yerini elinde tutan ajanlar mucizevî bir şekilde mağlup edildi. Aksi takdirde Türkiye’nin ve İslâm’ın düşmanları sadece Türkiye’de değil, bütün bölgede hâkimiyeti ele geçireceklerdi. Köklü tarihe sahip çok ehemmiyetli bir ülke olan Türkiye, Amerikan emperyalizminin ve Siyonizmin öncü kuvveti olarak yoluna devam edecekti.

Erdoğan’ın tüm yaptıklarını ve aldığı her pozisyonu desteklemiyorum. Mesela, bence siyasî mahkûmların hepsini devlete karşı silaha sarılmamaları şartı ile serbest bırakmalılar. Dışarıda muhalefet etmelerine müsaade etmelidir. Özellikle Kürtlerin haklarını savunduğu iddiasında olan siyasîlerden bahsediyorum. Çünkü Kürtler bölgenin bir gerçeği. Suriye, Irak, Türkiye ve İran’da yaşıyorlar. Bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulması mümkün değil; fakat Kürtlerin haklarına saygı gösterilmeli. Kürtleri sever ve saygı duyarım, iyi, çalışkan ve saygın insanlar. Fakat birçok hata yaptılar ve bazı hatalarını da devam ettiriyorlar. Başkan Erdoğan onları bu yanlışlardan döndürmek için siyasî mahkûmları serbest bırakarak işe başlayabilir. Kürtleri siyasî oyunların figüranı olmaktan kurtarmalı.

Öte yandan Türkiye’nin Suriye politikasında da yanlışları oldu. Orada Rusya ile karşı karşıya geldiler. Bu arada Putin yeni bir kanun oluşturmayı ve düzen tesis etmeyi deniyor. Başarılı olup olamayacağını bilmiyoruz. Putin bir asker, eski bir KGB ajanı ve dünyayı çok iyi biliyor. Suriye ile Rusya ilişkisi çok eskilere dayanıyor. Benim de tanıdığım bir en üst düzey Suriyeli güvenlik amirinin KGB ile ilişkisi vardı; fakat KGB ajanı değildi. Rusya rejimi ayakta tuttu. Suriye rejiminin mezhepçi görüntüsüne mukabil devrilemeyeceği anlaşıldı. Bugün Suriye’de barışın tesis edilebilmesi için en önemli aktör ise şüphesiz ki Türkiye. Buna göre bir politika seyretmeli.

Ümidim her geçen gün şartların Türkiye için iyiye gitmesi. Türkiye, tarihî ve coğrafî ehemmiyetiyle birlikte bölgenin yeniden en önemli gücü hâlini gelmeli. Özellikle coğrafî konumu çok önemli. Bugünkü Türkiye-Yunanistan gerginliği de coğrafî tartışmalar çerçevesinde devam ediyor. Yunanistan’a ait olup da Yunanistan ana karasından son derece uzak olan, Türkiye’ye ise çok yakın bulunan adaların tamamı Türkiye’ye ait olmalıdır. Türkiye ile Yunanistan arasında dostane bir şekilde yeni bir anlaşmaya varılmalı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınırlar haklara riayet ederek yeniden belirlenmelidir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin bir kısmı Yunanistan tarafından işgal edildi ve Türklerin büyük kısmı bu bölgeleri terk etti. Yunanistan’ın doğusunda kalan Batı Trakya’dan bahsediyorum. Yunanistan’ın anlaşmaya yanaşmaması onları daha haksız pozisyonlara düşürebilir.

Öte yandan Yunanistan tarihî bakımdan Avrupa’nın en ehemmiyetli ülkelerinden biri. Bilginin ve felsefenin doğduğu ve dünyaya yayıldığı topraklar. Dolayısıyla Yunanistan’ın insanlık için ehemmiyetini de unutmamak gerekiyor. Fakat Yunanistan şimdi küçük ve zayıf bir ülke. Farklı hükümetler sürekli hatalar yapıyor. Bir öncekinden daha iyi işler yapan bir hükümet gelmiyor uzun zamandır. Türkiye ile çatışması Yunan iç kamuoyunda da bir rahatlamaya sebep oluyor. Birçok küçük adanın olduğu deniz sınırları yeniden oluşturulmalı, iki ülke de buna saygı göstermelidir. Aksi takdirde bu sorun uzayıp duracaktır. Elbette savaşa kadar gidebilecek bu süreçte Türkiye kaybedecek değil; çünkü Türkiye’de güçlü bir liderlik var ve en önemlisi Allah inanılmaz bir şekilde Türkiye’yi ve liderini koruyor. Batı’da herkes Türkiye’nin karşısında dururken Türkiye, İran ile iyi ilişkilere sahip, Azerbaycan ile çok yakın. Doğu sınırlarında sadece Ermenistan ile problemleri var.

70 yaşındayım, en çok istediğim şey ailemi ardından ise Erdoğan’ın tarihe geçtiğini, Türkiye’nin Erdoğan liderliğinde bölgeyi kontrol etmeye başladığını görmek isterim. Bir emperyalist olarak, Amerikan emperyalizminin ileri uç karakolu olarak, İsrail’in müttefiki olarak, Müslüman gibi görünen bir Siyonist destekçisi olarak değil, tarihi değerlerinden beslenen bir Türkiye olarak.

Zafer için dua etmeliyiz. Muzaffer olacağız!

Allahü Ekber!

30.08.2020 - Tercüme: Faruk Hanedar

Baran Dergisi 712.Sayı