Darbeci domuzlar sadece Mısır’da değil her yerde karargâh kurmuş. Kendilerinin istemediği hiçbir şeye asla müsaade etmezler, müsamaha göstermezler.  Muhammed Mursi, 12 Ağustos 2012'de Genelkurmay Başkanlığı’na Mursi tarafından atandı ve bu yanlış tercih onun sonunu getirdi.

“Sert bir subaydan öte, karizmatik, sık sık gülümserken görülen ve duygusal konularda konuşmalar yapan biriydi.

Hatta Nisan ayındaki bir konserde yaptığı konuşma sırasında, sahnedeki sanatçılar gözyaşlarını tutamamıştı.

Hükümete ve muhalefete krizin çözülmesi için 48 saat süreli bir ültimatom verdikten sonra, askerî helikopterler Kahire'deki Tahrir Meydanı'nda toplanan kalabalığa havadan binlerce Mısır bayrağı dağıttı.

Meydandaki kalabalık bu jeste, “Ordu-millet el ele” sloganlarıyla cevap verdi.

Ordu yanlısı el Ferayin televizyonunun sahibi ve sunucusu Tevfik Ukaşa, Sisi'yi “Müslüman Kardeşler'in Konsey’deki adamı” olmakla suçladı.

Eşinin de, yüzü tamamen örten nikap giydiği söyleniyordu.

Bütün bu söylentiler, Abdulfettah Sisi’yi pazarlama yöntemlerinden başka bir şey değildi tabiî. Mısır’da onun namazlarını kılan bir Müslüman olduğunu bilmeyen yok gibiydi. Omuzu kalabalık general bozuntusu Mısır halkına şirin görünmek gayesiyle elinden gelen gayreti göstermişti.

Mursi bu adamı tercih etmişse elbette bir bildiği olmalıydı!

Ama bugün buradan bakınca Eli kanlı katil Sisi’nin, “emperyalistlerin çıkarları için özel yetiştirilmiş bir ajan” olduğunu, Mursi’nin çok büyük bir hata yaptığını anlıyoruz.

“24 Temmuz 2012'de Mursi Cumhurbaşkanlığını kazandı, 30 Temmuz 2012'de yemin ederek görevine başladı. Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın (İhvan) siyasî kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi’nin Başkanlığını da yapan Mursi, 2000-2005 yılları arasında Mısır parlamentosunda milletvekilliği yapmıştı.”

Temmuz 2013'te askerî darbeyle görevinden uzaklaştırılan Mursi, bilinmeyen bir yere götürülmeden önce 25 Ocak 2011’de Mısır halkına seslenerek, "Hakkı ve hukuku korumanın bedelini gerekirse hayatımla öderim!" demişti.

Muhammed Mursi, “hak ve hukuku” korumakla görevlendirdiği kişinin kurbanı oldu ve bu hatasının bedelini hayatıyla ödedi!

Muhammed Mursi  yanlış bir tercihle iş başına getirdiği Sisi alçağının suçuna da –bir anlamda- ortak oldu!

“Bilmiyordum.” mazareti onu kurtarır mı?

“Beni kandırdı!” savunması onu aklar mı?

Bunları bilmiyoruz; ama hepimiz onun şehadetine tanık olduk. Samimiyetini ispat ettiğini gördük. Yoluna baş koyduğu davası için şehadet şerbetini içti gitti!

Ama bugün biz, Abdulfettah Sisi gibilerinin “girdiği her ortamın rengini almasını bilen bir bukalemun” olduğunu öğrendik.

Şimdi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında “ondanmış gibi görünen” kimi bukalemunlar da olabilir mi? Kuyusunu kazarken şirin görünme maharetinde, üstün meziyetlerini sergilemekten de geri durmayanlar olabilir mi?

“Olabilir.” ne demek? Hep varlar ve hep olmaya da devam edecekler!

15 Temmuz’da atanmış yaverlerin yedikleri nanelere bakarsak durumun vahametini daha iyi anlarız.

Mısır’ın Sisi’leri bugün için orada işbaşındalar. Türkiye’nin Sisi’leri acaba kimler? Bunu biliyor muyuz?

Onlar da Sisi’nin geçtiği yollardan gelmeye çalışacaklar, çalışıyorlar!

Son zamanlarda parti pırtı hikâyeleri ile milletin önüne düşerek kurtarıcı rolü kasanlara bir bakın. Hepsi “Tayyip Erdoğan” düşmanlığında rol kapma yarışındalar.

Ne diyorlar? Hiç! “Kem/küm”. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu meseleler hakkında çıkış yolunu gösteren bir demeçleri var mı? Yok. Ama, HDP/PKK’nın hâkim olduğu belediyelere kayyum atanır, bunlar koro halinde demokrasi havarisi kesilir. Amerika ile savaş durumu söz konusu, bunlarda çıt yok. Diyarbakırlı anneler umurlarında bile değil. CHP ve İP’in durumu gözler önünde. HDP’nin taşeronluğunu yapmaktan başka bir vazifeleri yok gibi!

Dikkat: İçine Ahbes kaçmış her yaratık potansiyel bir Sisi adayıdır!

Mısır halkı ne yaparsa yapsın, içindeki Sisileri tanıyacak bir fikir sistemine sahip değilse yenileri diğer kuklaların yerini alır. Aynı şeyler Türkiye için de geçerlidir. Fikrî anlamda kurtuluş yolunun ne olduğu tezatsız bir bütün halinde izah edilmeden/anlaşılmadan bir yere varılamaz…

Bunun için İBDA!

Baran Dergisi 663. Sayı