Lağım faresi gibi her deliğe/kılığa girip çıkıyor, kendilerini besleyen güce (inanmak ne kelime) tapıyorlar! Bunların ve onlarla birlikte hareket eden yardakçılarının, hatta mümkünse herkesin 15 Temmuz’dan bugüne yaptıklarına bakarak gerçek kimliğini ve niyetlerinin ne olduğunu deşifre etmek çok kolay...

Sosyal medyada, “şucu/bucu” sıfatı ile görsen “adalet istiyormuş” maskesiyle dolaşan bir sürü niyeti bozuk asalak/ajan/ahmak var...

Bunlar her fırsatta millete darbe yapmaya kalkan hainlerin niyetine uygun iş peşindeler. Gayet sinsidirler ve tek merkezden idare edildikleri anlaşılıyor...

Olabildiğince kaypaktırlar. Dış düşmanların mihmandarlığını yapıyorlar. Aslında kendi ülkesinin liderine hadsiz hudutsuz düşmanlıkları, gerçek niyetlerini ifşa ediyor. “Ülke kazansın, millet kazansın” gibi bir niyetleri yok...

Onlar böyleyken, beri tarafta kimi amir-memur takımı FETÖ ile mücadelede yapılmasını beklediğimiz işleri savsaklıyor. Yetkili dediklerimizin büyük çoğunluğu, geri planda döndürülen dolapların farkında değil. Gayet rahat, mışıl mışıl uyuyorlar. 

Nasıl olsa, “ekmek elden, su gölden”. Mesaini tamamla, maaşını kap! Etliye sütlüye karışma; ama her zaman “mış” gibi yap, işin içinden sıyrıl gitsin. Ne demişti Sayın Süleyman Soylu: “Bizim bildiklerimizi siz bilseydiniz iki saat uyuyamazdınız!” Uyumaması gerekenler bizim gibi sıradan vatandaşlar değil elbet... Bir kısım yetkililer! Uyudukça horluyor... Horladıkça düşmanların tepelendiği zehabına kapılanlar gününü gün ediyor. 

Bugün senin karşında seninle savaşan tek bir güç var: Amerika. Peykeleri ile birlikte -sana/bana/ona/buna- herkese, her vasıta ile meydan okuyor...

Onlar kullanamadığı herkese ve her şeye düşmandırlar... Kendilerinin, müstevlilerin sinsi emelleri için paspas gibi kullanılmasına göz yuman/müsaade edenler, emperyalistlerin içimize soktuğu, kafaları formatlanmış beyinler harıl harıl çalışıyor.

Cephelerde emperyalist Amerikan ablukasına karşı kan pahası/can pahası mücadele eden yiğitler bir bir şehit olurken, düşman üzerine sıktığın kurşundan daha etkili olması gereken fikir ve bunun gerektirdiği hamle, aksiyon yok! 

Yok! 
Olmayan fikrin kavgası verilmez, mücadelesi yapılmaz. Karanlıkta körebe oynar gibi rastgele yöntemlerle de bir yere varılmaz!

CIA’nın Emir Erleri FETÖ’nün Generalleri!
İşin aslı, “F. Gülen’in her şeye hâkim olduğu havası verilerek mevcut işgal rejiminin gevşeyen kimi vidalarını sıkmak ve halkı topyekûn derdest ederek adam(!) etmekti. Başarsalardı, Fettoş hikâyesi son bulacak, yeni bir zulüm devrinin kapıları sonuna kadar açılacaktı. Müslüman halkın üzerine her an tetikte tuttukları malûm kuvvetlerle çullanacaklardı. Kendisine ölümüne bağlı imiş gibi gösterilen darbeci askerlerinin suratındaki FETÖ maskesini yırtıp atarsanız, özü itibarıyla Kemalist hortlaklarla karşı karşıya kalırsınız! Zaten esas mücadelenin gerçek sıklet merkezi bu noktadadır. Fetöcü değilmiş gibi yapan ve bu sayede onlarla yer değiştirenler asıl düşmanlardır.

Darbeci postalı yalamaya teşne alçaklar şunu iyi bilsin:  İBDA erlerinin olduğu her yerde milletin gücü, her zaman tepelerine balyoz gibi inecektir.

15 Temmuz 2016’da söyledik şimdi de söylüyoruz.

“Darbe teşebbüsünün esas faili, FETÖ şeytanını içimize salan ABD’dir. Halkımız, 15 Temmuz direnişi ile onlara kul olmayacağını bütün dünyaya ilan etmiştir. Şöyle veya böyle, bu topraklarda bundan sonra İstikbâl İslâm’ındır!”

Halkın iradesini hiç yerine koyan Amerikan köpeklerine ve dünya domuzlar diktatoryasına karşı kendi devrimimizi gerçekleştirme zamanı gelmiştir. Dünya, İslâm âlemi ve bütün mazlumlar bunu bekliyor.

Darbeye destek veren postal yalayıcısı bütün kapı kullarının ortak bir lisanı var. 251 şehidi görmezden gelerek, “başı kesilen asker masalı” anlatırlar. “Böyle darbe mi olur?” mavalı okurlar.
“Güç kimdeyse ona taparım” mantığı ile hareket edenler...

Kendi halkının iradesine ipotek koymak isteyen alçaklar...
Elindeki silahla halka kan kusturmak niyetiyle hareket eden darbecilerin hepsi ortada ve sirk maymunu gibi açığa çıktı...
... Ve millet, inlerinden çıkan hainleri gördü.

 “Ah bir darbe olsa da kurtulsak!” hayali ile avunanlar, şimdi, “bunlar emir kullarıydılar…” diyerek katillere merhamet dileniyorlar. Millet darbecilerle uğraşırken mesaisinin başlayacağı güne kadar evlerinde manzarayı seyreden bürokratlar hesap vermeli.  

Tehlike Devam Ediyor... Niçin?
Kendi halkına kan kusturmaya niyetli lağım faresi darbecilerin tamamı Amerikan beslemesidir...

Milletimizin birliği ve direniş ile yenilmişler ve şimdi pusuda beklettikleri diğer kuvvetlerini sahaya sürmüşlerdir. Daha sinsi ve derinden gelmeye devam edeceklerdir. Türkiye de mevcut 34 Amerikan üssünün niçin var olduğu asla unutulmamalıdır...

Kendileri ile savaşıp onları bu topraklardan atmadıkça bu mücadele bitmez! Atılan bombaların pimini çeken -perde gerisindeki gerçek katiller- halka, “koyun sürüleri, göbeğini kaşıyan adamlar” diyen alçaklardır!

Kimi milliyetçi, solcu, Atatürkçü,  İslâmcı, kanaat önderi, aydın sanatçı suskunlar zümresi, darbeci katiller sürüsü önünde süt dökmüş kedi rolünde!

Bu halkın evlatları bütün dünyanın gözü önünde en ağır silahlarla taranıp öldürülür, tank paletleri altında ezilirken onlar “lay lay lom” peşindeydi!

 “Ben ne dersem o olacak”çılar, ülkeyi işgal kuvvetleri gibi, gasp etmeye kalktı.

Not Ettik, Bu Meydana “Er Meydanı” Derler
Sindikleri köşede oturup, katledilen halkımızın acısına ortak olmak bir yana, darbecilerin başarısızlığına, “Böyle darbe mi olur?” diye hayıflananları… Başarsalardı, canavarlaşarak onların tetikçiliğini yapacakları her halinden belli olanları… Milliyetçilik, devrimcilik, halkçılık, Atatürkçülük nutukları atarken yol gösterdikleri halkın şanlı direnişi karşısında, şimdi sus/pus oturup bekleyenleri… Beklemekle kalmayıp hâlâ içindeki kini kusmak için fırsat bekleyenleri tanıdık, bildik, anladık ve not ettik!

FETÖ’cüleri teşhis etmekte geç kalan siyasîler, anlı şanlı istihbarat kuruluşları(!), “şu”cular, “bu”cular, hepsinin tamamı; bunların yuvalandıkları mekânlardan köklerini kazımak istiyorlarsa, onların gerçek yüzünü ilk defa ifşa eden İBDA’nın şanlı mazisine baksınlar… Ve en önemlisi, bu davada öncü İBDA erlerinin kıyamından ders alsınlar!  Yönetici pozisyonunda geviş getirmeye devam eden ensesi kalın bukalemunları öncelikle teşkilatlardan ve belediyelerden şutlasınlar.

Selam, şehadet şerbeti içerek bu yolu açan Halil Kantarcı, Ömer Halisdemir ve diğer şehitlere…

Selam, her biri “cesaretin rengini giyinmiş”, “suların akışı gibi küfrün surlarına tırmanışın” destanını yazan yiğitlere!


Baran Dergisi 653. Sayı