İlk müslümanlardan ve aşere-i mübeşşeredendir. İsmi Âmir. Künyesi Ubeyde b. Cerrah. Babası, Abdullah b. Cerrah. Ubeyde b. Cerrah'ın doğduğu yıl 583. Ve Allah Rasûlü o zamanlar 13 yaşlarında.
Ebû Ubeyde b. Cerrah, Harisoğulları kabilesine mensup. Annesi, Ümeyme binti Ğanem b. Cabir b. Abdüluzza b. Amre'de aynı kabiledendir.
Babası Abdullah b. Cerrah, iman etmeden Bedir savaşında ölür. Annesi ise iman edip son nefesine kadar Allah Rasûlüne hizmet etmişlerdir.
Ebu Ubeyde kabiliyetli ve zeki biriydi. Kaynaklarda çocuk yaşından itibaren ticareti, biniciliği, ok atmayı, kılıç kullanmayı ve okuma, yazmayı öğrendiği yazmaktadır. Mekke'de okuma, yazma bilen az kişiydi o zamanlar ve on yedi kişiden biri de Ubeyde b. Cerrah'dır.
Cesareti zekası ve tevazusuyla ünlü olan Ubeyde delikanlılık çağlarında şu sözle özetleniyordu: "Kureyş'in iki dâhisi vardır; bunlar Ebû Bekir ve Ebû Ubeyde b. Cerrah'dır."  (İbn, Asâkir, Tarihu Medinei Dımeşk, c.8, s.734)
Miladi 610 tarihinde Allah Rasûlü 40 yaşlarında ve Hz. Ebû Bekir ise 27 yaşlarında idi. Vahyin ilk zamanları, İslam rüzgarlarının estiği yıllar. Hz. Hatice'nin, Hz. Ali'nin, Hz. Zeyd b. Harise'nin ve ardından Hz. Ebû Bekir'in İslam'a girmesiyle Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Hz. Osman ve Ubeyde b. Cerrah da İslam'la şereflenmişlerdi. Ubeyde b. Cerrah 27 yaşlarında idi Müslüman olurken. Onun için hayat yeniden başlıyordu. Dava yeniden, şuur yeniden ve en önemlisi de Allah Rasûlü'ne hizmeti başlıyordu. Çünkü Nübüvvet mesajının üzerinden altı-yedi ay geçmişti. Mekke'in her tarafı İslam dinini duymaya başlamıştı. Erkamın evi bir medrese olmuş ve İslam'ı öğrenenlerle genişlemeye başlamıştı. (İbn Sa'd, et-Tabakat, III, 298).
Cennetle müjdelenenlerden olan Zübeyr b. Avvam'a, Talha b. Ubeydullah'a yapılan işkencenin aynını Ubeydullah b. Cerrah'da çekmeye, görmeye başlamıştı babası tarafından. Hicretin yolu gözükmüştü yeni Müslüman olanlara. 622 yılında Mekke'den Medine'ye yapılan hicrete katıldı. Ve daha sonra yeniden büyük bir kafile ile hicret etmişlerdir.
Ebû Ubeyde'nin ilk savaşı Bedir Savaşı olmuştur. İki ordu karşı karşıya geldiklerinde, kâfirlerin tarafından Utbe "işte ben Utbe! İşte kardeşim Şeybe ve oğlum Velid!" diyerek kendileriyle dövüşecek kişi istediler. Allah Rasûlü "Kalk ya Hamza! Kalk ya Ali! Kalk ya Ubeyde!" diyerek yiğitler yiğidi üç sahabeyi çağırdı. Üç yiğit meydanda. Hz. Hamza Utbe'yi deviriyor, ardından Hz. Ali, Velid'i deviriyor ve Ubeyde b. Cerrah'da yiğitliğini ortaya seriyor. Bedir savaşı içinde Babası Abdullah b. Cerrah'da oğlu Ubeyde tarafından öldürülür.
"Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun; babaları,oğulları, kardeşleri veyahut akrabaları da olsa Allah'a ve Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, imanı yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak ve orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı, onlar da Allah'dan razı ve hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki kurtuluşa erecek olanlar sadece ve sadece Allah'ın tarafında olanlardır." (Mücadele Süresi, 22. ayet)
625 yılında ikinci muharebesi Uhud'a katıldı. Burada Halid bin Velid yönetimindeki Kureyş ordusu müslümanlara arkadan saldırmış, Müslümanlar zafer içinde bozgun yaşamıştı, müslümanların çoğu ganimet için savaş meydanını terk ederken, Ebu Ubeyde Muhammed'e sadık kalmış ve bulunduğu mevziyi terk etmemişti.Rasûlullah (sav) onun için: ''Her ümmetin bir emini vardır, bu ümmetin emini Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'tır' buyurmuştur. (Müslim, VII, 127; İbn Mâce, I, 136).
İbn Hibbân, Enes b. Mâlik'ten rivâyet ettiğine göre, Rasûlullah, 'Ümmetimin en merhametlisi Ebû Bekir, en şiddetlisi Ömer, en hayalısı Osman en helâl ve haramı bileni Muaz b. Cebel, ferâizi en iyi bilen Zeyd b. Sâbit, en düzgün Kur'ân okuyanı Übeyy b. Ka'b, en emîni Ebû Ubeyde'dir' buyurmuşlardır.
Ebû Ubeyde, Uhud savaşında Allah Rasûlünün yüzüne batan miğfer parçalarını dişleriyle çekerken ön dişleri kırılmış, Hendek'te, Benû Kureyza'da, Rıdvan Beyatinde Hudeybiye'de, Hayber'de, en cesur savaşçılardan biri olmuştur (İbn Sa'd, et-Tabakat, I, 298). Bu savaşta, Eshâb-ı kirâmın düşmanı kovalamasıyla neticelendi. 97 kadar şehîd verildi. Bunların içinde şehîdler şehîdi Hz. Hamza, yeğeni Abdullah bin Cahş ile aynı kabre defnedildiler. Mus’ab bin Umeyr de bu savaşta şehîd olmuştu.
Câbir (r.a.)'ın naklettiğine göre Ebû Ubeyde kumandanlığında keşfe gönderilen sahâbe birliğinin bir dağarcık hurması bulunmakta; bütün gün onlar bir hurmâ ile idare etmekte veya ağaç yapraklarını suyla ıslatarak açlıklarını yatıştırmaya çalışmaktadırlar. Arapça'da bu yapraklara habat denildiğinden, ona izâfeten Habat gazası diye geçen bu olayda, üçyüz kişilik birlik, sâhile vardıktan sonra büyük bir balık ile karınlarını doyurmuşlardır (Buhâri, Bâb-ı Gazveti Seyfü'l Bahr, Tecrid-i Sarîh Tercümesi, X, 364-367).
Hicretin 6. yılında Allah Rasûlü 1400 sahabi ile Umre için Mekkeye çıktılar. Ebu Ubeyde'nin de içinde bulunduğu bu 1400 kişilik kafile Hudeybiye kuyuları önünde konakladılar. Ümmetin emini Ubeyde burada bir ders daha veriyor bize: Antlaşma imzalanmak üzere iken, Süheyl b. Amr'ın  Müslüman olan oğlu Ebû Cendel Efendimiz'e sığınma talebinde bulunur. Süheyl antlaşma maddelerini yeniden hatırlatır Müslümanlara. Allah RasUlü Ebu Cendel'i geri vermek zorunda kalır. Hz. Ömer antlaşmaya uymamayı tercih edip Ebu Cendel'in verilmemesini isteyince, Ebû Ubeyde ona: "Ey İbn Hattab! Sen Resûllah'ın ne dediğini duymuyor musun? Şeytandan Allah'a sığın ve görüşünü kendine sakla!" (Vakıdi, Kitabû'l Meğazi, c.2, s.612)
Ebû Ubeyde aynı yıl, 2. Zü'l Kussa seriyesinin komutanı olarak bu savaşı hakkıyla ifa ediyor.
Komutanlığı yanında tevazusu, fitneye mahal bırakmaması, alttan almasıyla bilinen Ubeyde, şu hadisede de davranışıyla misal teşkil edecektir. Hicretin 8. yılında  Rasûlullah, Beliy ve Üzre kabilelerine Amr b. el-Âs'ı bir grup sahâbînin başında kumandan olarak göndermiştir.Amr, Cüzam mevkiinde 'Zâtü's-Selâsil' denilen bir yerde durmuş, ilerleyememiş ve Allah Resûlü yardım istemiştir. Allah Resûlü, içlerinde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in de bulunduğu bir birliği Ebû Ubeyde kumandanlığında Amr'a yardıma göndermiştir. Allah Rasûlü Ebû Ubeyde'ye: "Ey Ebû Ubeyde! Komutan sensin, ama Amr b. el-As ile aranızda ihtilâfadüşme!" diye de tenbih etmiştir. Hakikaten Amr ile karşılaştığında Ebû Ubeyde Allah Rasûlünün kendisini komutan olarak seçtiğini söyleyince, Amr b. Âs bu hususda tartışmaya girdi. Bunun üzerine Ubeyde b. Cerrahşunları söyledi: "Allah Rasûlü bana 'Amr ile ihtilâfa düşme' dedi. Onun için sen beni dinlemezsen, ben seni dinlerim."  (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 196) (İbn Esir, el-Kâmil, c.2, s.232) Bu hareketinden dolayı Allah Rasûlünün duasına mazhar olmuştur.
 Ebû Ubeyde hicretin 9. yılında Allah Rasûlü tarafından 'Eminü'l-Ümme' diyerek övüldü.Yemenlilerden bir gurup, Allah Rasûlü'ne müracaat edip: "Ya Rasûlallah bizlere bir muallim göndersen de, bizlere kur'an ve sünneti öğretse!" dediler. Allah Rasûlü Ubeyde'nin elini tutarak: "Her ümmetin bir emini vardır, benim de ümmetimin emini Ebû Ubeyde b. Cerrah'dır." diyerek muallimlik için Yemen'e gönderir. (İbn Hacer,el-İsabe, c.2, s.977,978)
Ubeyde b. Cerrah, Necran hristiyanlarından cizye almaya memur edildi. Rasûlullah Necran hıristiyanlarını Medine'ye çağırarak onları İslâm'a dâvet etti; ancak hristiyanlar, İslâm'ı kabul etmeyip sadece cizye verebileceklerini, bunu da alması için 'güvenilir' birini memur etmesini Rasûlullah'tan istediler, Rasûlullah da, "Size hakkıyla emîn bir adam göndereceğim" diyerek Ebû Ubeyde'yi gönderdi. Rasûlullah, Bahreyn ile sulh yaptıktan sonra onlardan toplanacak cizye'yi almaya da Ebû Ubeyde'yi görevlendirdi.
Ubeyde b. Cerrah, Allah Rasûlünün vefatından sonra 7 yıl daha yaşadı. Mekke fethinde, Taif muhasarasında he yanında olduğu gibi, Vedâ Haccı'nda da Rasûlullah'ın yanında bulunmuştur. Allah Rasûlünün vefâtından sonra meydana gelen Benû Saîde sakifesi olayında Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde birlikte hareket etmişlerdir. Hz. Ebû Bekir, Ebû Ubeyde'nin elinden ve Hz. Ömer'in elinden tutarak ortalarında durmuş, sahâbeye bu iki zattan birisine bey'at etmelerini söylemiş; bu sözlerin hemen ardından Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir'e bey'at edince, Ebû Ubeyde de Ebû Bekir'e bey'at etmiştir. Çıkacak büyük ihtilafı hemen çözmüşlerdir. Hz. Ebû Bekir, vefât ederken bu olayı anımsatmış ve, 'Benû Saide sakifesinde Hz. Ömer'i halifeliğe, Ebû Ubeyde'yi vezirliğe lâyık gördüğünü' söylemiştir (Taberî, Târih, III, 430).
Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Hz. Ömer zamanında da savaşlara, Suriye bölgesindeki fetihlere katıldı ve kumandan olarak yer aldı. Ayrıca o, Bisan, Taberiye, Baalbek, Humus, Hama, Şeyre, Maarra, Lazkiye, Antarius, Banyas, Selemiye, Halep, Antakya, Menbic, Delul fetihlerinde bulunmuştur.
634 yılında (H. 13), Humus'ta Roma İmparatoru Herakleius'un muazzam ordusuna karşı Ebû Ubeyde, Yezid b. Ebî Süfyan, Şurahbil, Amr b. el-Âs ve Halid b. Velid gibi kumandanların orduları birleşerek Ecnâdin'de savaştılar. Müslümanlar üç bin şehid vererek burayı fethettiler. 635 yılında Suriye'nin tarihî şehri Humus fethedildi. Ebû Ubeyde birçok yerleri sulh ile ele geçirip Antakya'ya yönelmişken halife Hz. Ömer'in emriyle askerlerini durdurdu ve Humus'a yerleşti. 636'da Herakleios Roma, İstanbul, el-Cezire, Ermenistan gibi Roma vilâyetlerinden gelen askerlerle büyük bir ordu topladı ve Suriye'ye hareket etti. Ebû Ubeyde Humus ve diğer fethedilen yerlerdeki kumandanlara mektup yazarak toplanan cizyelerin iâde edilmesini, geri çekileceklerini bildirdi (Ebd Yûsuf, Kitâbu'l-Harac, 81). Ebû Ubeyde, Şam ve çevresinin fütuhâtı tamamlandıktan sonra 'Şam emiri, adaleti' deyimiyle Rumlar arasında bile hayırla anılmıştır. Hicretin 18. yılında Hicaz bölgesinde kıtlık başgösterince Ebû Ubeyde Medine'ye büyük miktarda yiyecek yardımı gönderdi.
Aynı yıl, veya 17. yılın sonlarında- Suriye, Mısır ve Irak'ı Amvas (Amevas) Tâunu diye tarihe geçen veba salgını istilâ etmiş, birçok sahâbî bu salgında vefât etmişti. Hz. Ömer halifeliği sırasında Şam ve civarında çıkan veba hastalığını yerinde görüp incelemek üzere Şam'a gitmişti. Etrafına toplanan şehrin ileri gelenlerinden, "Kardeşim Ebu Ubeyde nerede?" diye sorduğunda, "Şimdi gelir" dediler. Çok geçmeden Ebu Ubeyde bir deve üzerinde geldi.Hz. Ebu Ubeyde çok sade bir hayat yaşardı. Onun bu husustaki ölçüsü Peygamberimizin, "Sizden en çok sevdiklerim ve en yakınlarım, bana benden ayrıldıkları hal üzere ulaşanlardır" hadîsi şerifiydi.
Hz. Ömer, Ebu Ubeyde Hazretlerinin evine misafir olur. İçeriye giren müminlerin Emîri evin içinde kılıcı, zırhı ve bir kaç parça da ev eşyasını gördü. Bunun üzerine Hz. Ömer, "Senin bunlardan başka bir şeyin yok mu?' diye sorunca, "Bunlar benim ihtiyacım için yeterlidir" diye cevap verdi. Gözleri yaşaran Hz. Ömer, "Ey Ebu Ubeyde, dünya herkesi değiştirdi, ama seni değiştiremedi" buyurdu.
Ebû Ubeyde de, Hz. Ömer'in Şam'dan ayrılması ısrarlarına rağmen şehirde kalmış ve vebaya yakalanmıştır. Yerine Muâz b. Cebel'i bırakan Ebû Ubeyde şöyle vasiyette bulundu: "Size bir vasiyyetim var. Onu kabul ederseniz hayra erersiniz: Namazınızı kılın, orucunuzu tutun, sadakanızı verin, haccınızı ifâ edin, birbirinizi gözetin, emirlerinize itaat edin ve onları aldatmayın. Dünya sizi aldatmasın. Bir insan bin sene de yaşasa âkibet şu neticeye varır: Allah insanların alnına ölümü yazmıştır, onun için hepsi ölürler. İnsanların en akıllısı Allah'a en çok itaat eden, âhiret için çok çalışandır. Hepinize Allah'ın selâm ve rahmetini, lütûf ve bereketini niyâz ederim. Haydi Muâz! Cemaate namaz kıldır."
Hicretin 18. yılı ve Ebû Ubeyde vefat ettiğinde 58 yaşındaydı.Kabri ise Şam'da Anta köyü civarında Gavr Beysan'dadır.
Fazilet timsali şahsiyet ömrünü Allah yolunda geçirmiş, Peygamberimizin eteğinden ayrılmamıştır. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah (r.a.) der ki: “Kureyş halkının içinde üç kişi vardır ki, yüzleri en güzel yüz, akılları, en selîm akıl, kalbleri, en metin kalbdir. Bunlar Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman ve Hz. Ebû Ubeyde’dir.”
Ebû Ubeyde b. Cerrah Müslüman olmadan önceki hayatında da, Müslüman olduktan sonraki hayatında da hep emin olmuştur ve her zaman da emin olarak anılmıştır.
Allah hepimizi emin kullarından ve büyük sahabenin yolundan gidenlerden eylesin. Amin.