Kardeşim Vladimir ile aile meseleleri hakkında konuşurken 23 Mayıs 1899 tarihinden bahsettik. Bundan 121 sene önce yaşanan Restauradora devrimi ve devrim sürecinde gerçekleşen restorasyon çalışmalarından... Bundan daha önce de bahsetmiştim. Devrimin başında bir doktor ve hukukçu olan eski milletvekili Cipriano Castro vardı. Kendisi daha sonra asker olarak Kolombiya’dan 60 adamıyla Venezüella’ya geldi. Castro’nun adamlarından birisi de annemin büyükbabası Obito Sanches idi. O beni görmüş bebekken; fakat tabiî ki ben kendisini hatırlamıyorum. Ailemden birisi olması benim için bir gurur sebebidir. Kolombiya-Venezüella sınırından Karakas’a gelene kadar zorlu çarpışmalarla gelmişler. Karakas’a gelmeden evvel büyük bir çatışma patlak verdi ve burada 15 binden fazla insan hayatını kaybetti. Venezüella resmî ordusu modern silahlara ve elbette ayaklananlardan daha fazla askere sahipti. Karakas, Castro’ya kapılarını açtı ve savaşmak istemedi. Castro rejimin yozlaşmışlığını gözler önüne serdikten sonra iktidarını tesis etti ve idareyi ele aldı. Yıldönümü olması hasebiyle daha evvel de bahsettiğim bu meseleden tekrar mevzu açmak istedik. General Cipriano Castro son derece akıllı bir adamdı. Kendisini ailemizden birisi olarak görürüz.

Castro’nun adının geçtiği popüler bir müzik orkestra tarafından seslendirilmişti. Burjuva, dans etmek için onun adının kullanıyor. Tüm yozlaşmışlıklarına ve ihanetlerine mukabil gücü elinde bulunduran bu insanların söz konusu davranışı sadece bir tek misal. Venezüella’da olduğu gibi tüm dünyada yönetici sınıfı saygı duyulması gereken şahıs ve hadiseleri bu şekilde kullanabiliyor. Hiç bir şeye saygı göstermiyorlar.
***
Herkesin malûmu olduğu üzere çok uzun yıllardır cezaevindeyim. Burada zihnimin açık kaldığını, ABD’nin politikalarına kadar her şeyi rahatlıkla analiz edebildiğimi düşünüyorum. Bir gönüldaşımın tutuklandığını biliyorum. Kendisi para için Yemen polisine ve Yemenli olmayan bir başkana satıldı. Bu başkan, Husiler tarafından daha sonra öldürülen Ali Abdullah Salih. Husilerin Şii olduğundan bahsediliyor, esasında Husiler Şii değil Zeydî’dir. Elbette daha sonra aralarında Şiileşenler olmuştur; fakat Zeydîliğin tam anlamıyla Şiilik olduğu söylenemez. Zeydîler saygıdeğer ve vatansever insanlardır. Daha evvel Osmanlı hâkimiyeti altında bu bölgeyi yöneten Zeydîler, Suudilerin Yemen’i işgaline sonuna kadar direndiler.

Gelecekte neler olacağını bilemiyoruz; fakat bence Suudi Arabistan Krallığı kendisini destekleyen İsrail ve ABD’nin gücüne mukabil yıkılacaktır. İslâm’ın mukaddes toprakları bu hainler tarafından kontrol ediliyor. Bir devrimle kaybedecekler. Ben de hainler sebebiyle cezaevindeyim. CIA’dan para almak karşılığında beni sattılar. İllegal bir şekilde Fransa’ya teslim edildim ve senelerdir burada cezaevindeyim. Bu, sürekli bahsedilen demokrasi, insan hakları gibi kavramların laftan ibaret olduğunun kanıtıdır. Demokrasi toplumun çoğunluğunun almış olduğu kararların icra edilmesi olarak tarif ediliyor; eğer böyle ise şu anda ABD’de ve diğer ülkelerde uygulanan ne?

Amerika’da Trump iktidara geldiğinden beri onu desteklediğimi ve ABD’nin bugüne kadarki seçilmiş en iyi başkanı olduğunu söylüyorum. Fakat bu ABD’nin emperyalist bir güç olduğu ve dünyanın geri kalanını sömürebilmek adına katliamlar yapmaktan çekinmediği gerçeğini tabiî ki değiştirmez. Sadece hainler ve manipüle edilerek kendine yabancılaşanlar Amerikan rejimini destekleyebilir. Barack Obama hakkında akıllı ve cesur bir adam olduğu konuşuluyordu. Buna mukabil ABD’nin o başkanken seyrettiği politika ortada. Trump da çok akıllı bir adam ve bizim için “açık düşman” olması bakımından iyi bir Amerikan başkanı. Akıllıca bir strateji seyretti. Evanjeliklerin desteği arkasında. Evanjelizm bir mezhep. Bir çok farklı görüş ve yapı ile kiliseleri var. Siyonist Yahudilerle de birlikte hareket ediyor. Kızıyla evli olan Siyonist damadı Kushner kilit bir role sahip. Trump’ın yozlaşmış bir tip olduğunu kimse inkâr edemez; fakat ABD esasında daha da yozlaşmış elit bir zümre tarafından idare edilmektedir. Amerikan tarihi de bundan bağımsız incelenemez.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi ABD ve NATO’dan bağımsız bir devlet hâline getirmek adına çaba sarfediyor. İslâm âleminde Birinci Dünya Savaşından sonra çizilen sunî sınırlar hâlâ mevcudiyetini koruyor. Türkiye de yeniden Ortadoğu’nun hâkimi olmak için adımlar atıyor ve olacaktır. Böylece Müslümanları ve gayrimüslimleri koruyabilecektir. Tarihî tecrübe bunu gösteriyor. Erdoğan da bunu gerçekleştirecek kabiliyete sahip. Suriye sınırındaki kimsenin kazanamayacağı kargaşanın bir şekilde sona ermesi gerekiyor. Neler olacağını yalnız Allah biliyor. Bizim inancımızı ve ümidimizi muhafaza etmemiz gerekiyor. Suriye meselesinde de Suudi manipülasyonlarına dikkat etmek gerekiyor. Hususiyetle mezhepçi-tekfirci aşırı grupların bir takım faaliyetleri olabilir. Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da öldürmek için bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da çok çaba sarf edeceklerdir. Çok dikkatli olmak lazım.
 
Allahü Ekber
23.05.2020


Baran Dergisi 698.Sayı