Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni Anayasa çalışmaları içerisinde olduklarını, hazırlanan Anayasa’da halkın her kesiminden bir parça olacağını bildirdi. Tabiî bunun üzerine insanların gündemi de değişti, özellikle sosyal medyada Anayasa mevzuu etrafında tartışmalar yaşandı. Erdoğan’ın dediği gibi herkes Anayasa’da kendisinden bir parça olmasını istiyor, kendi ideolojilerinin hâkim olması yönünde yeni “bir şey” oluşmasını talep ediyor. Bu durum, bir yemeğe her türlü baharatın atılması gibi. Acı, tatlı ve ekşi birbirine karışacak, ne tadı geldiği pek kestirilemeyecek!

Yeni Anayasa gündeminde en çok konuşulan mevzu: Laiklik ve Şeriat. Ülkenin bir kısmı yıllar önce laikliğin geldiğini, bir daha asla kimsenin bu maddeyi anayasadan çıkarmayı telif dahi edemeyeceğini belirtirken; bir kısmı da nasıl ki “Devletin dini din-i İslâm’dır” ibaresi önceki anayasalarda vardı, bu anayasada da olmalı, dedi. Bir kısım da var ki; Anayasa tartışmalarında ne diyeceğini şaşırmış ne yapacağını bilemez bir duruma düşmüş olan saftirik muhafazakârlar.

Muhafazakarlık, sözlükte ne manaya gelir çok önemli değil ama şahsımın nazarında, günümüzde “kâr”ı muhafaza edenlere denilir. Eminim ki, birçok Müslüman da bu şekilde düşünüyor. “Kâr”ını muhafaza etmek adına, yeni Anayasada olmamasını arzu ettiğimiz lâikliğe râzı olan satılmışlar tayfası…

Ayasofya Camii Baş İmam-Hatip’i ve İslâm Hukuku Profesörü Mehmet Boynukalın hocamızın lâikliğe karşı sözlerine “fitne çıkarma!” diye karşılık veren bazı muhafazakârlar, kraldan çok kralcılık oynamada gerçekten başarılılar.

TV programlarına taşınan yeni Anayasa tartışmasında “Şeriat akıl dışıdır, özgürlüğümüzü laikliğe borçluyuz.” diyen solcu gazetecilerin karşısındaki muhafazakar gazeteciler “Yeni anayasadan laikliğin çıkarılması söz konusu değil zaten.” diye karşılık verdiler. Solcu dinsizlerin gösterdiği dik duruşu, muhafazakâr gazeteciler gösteremedi; “Evet, sizin dediğiniz doğrudur!” şeklinde pısırık kaldılar.

“Şeriat gelince özgürlüğümüzü kaybedeceğiz.” diyenlere “Evet, şer’i devlette fuhşiyat da, fuhşiyata giden yol da yasak!” diyecek yiğitler aradı gözümüz. Hamd olsun, Mehmet Boynukalın hoca dik duruş sergiledi, böyle yiğitlerin daha çok ortaya çıkmasını diliyorum… Peki Boynukalın hocaya karşı solculardan pek ses çıkmazken, “muhafazakâr” gazeteci Hadi Özışık’ın “Sen işine bak hoca” diye karşı çıkmasına ne demeli? Hangi kefeye koymalı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İBB başkanı iken söylediği, “Hem Müslüman hem laik olunmaz! Ya laik olursun ya Müslüman.” ifadeleri, yeni Anayasa çalışmalarında hatırlanacak mı? Sayın Erdoğan, Aziz Nesin’e gösterdiği şeriatçı tavrını yeni anayasa hazırlarken tekrardan gösterecek mi?

Yıllardır “Fırsat yok, güç yok, zamanı değil.” diyenlerin laikliğin çıkarılması tartışmalarında üç maymunu oynadıklarını görüyoruz. İşte fırsat, işte güç, işte zaman! Tekrardan ifade ediyoruz, etmeye devam edeceğiz ki: “Fabrika ayarlarına dönülsün” Elbette buradan maksat da bir değişimin ortaya çıkması; yoksa fabrika ayarlarındaki mevzubahis 1921 ve 1924 Anayasaları da bizim için yeterli değil.

Baran Dergisi 736.Sayı