Hepinize hayırlı yeni bir yıl diliyorum öncelikle.

Bu vesileyle, Türkiye’deki erkek ve hanım kardeşlerime selâmlarımı ve iyi dileklerimi göndermek istiyorum.

İlk olarak, şu ânda yaşanan karmaşa bakımından, İslâm veya millî haklar adına yaşanan şiddet bakımından konuşmam gerekirse, siyaset sahasında Türkiye’de oynayacağı bir rol bulunan o örnek insana, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’na gönderiyorum selâmlarımı ve iyi dileklerimi…

Umalım ki Gönüldaş Erdoğan, Türkiye’ye barışı yeniden getirmek üzere gerekli ve –ideolojik değil- gerçekliğe uyumlu ve akılcı siyasî tedbirleri alsın, böylelikle Türkiye yeniden “bağımsız” bir büyük güç olabilsin, yâni ABD ve İsrail başta olmak üzere Müslüman düşmanlarının tümünün müttefiği olmasın eskisi gibi…

Türkiye’deki tüm erkek ve hanım kardeşlerime çok daha iyi bir yıl diliyorum.

Dün olanları unutmayın…

(Carlos, 31 Aralık 2016 gecesi İstanbul Ortaköy’deki Reina adlı gece kulübünü silâhla basarak, yılbaşı eğlencesi yapan çoğu yabancı 40 civarında kişiyi öldüren, 70’e yakın kişiyi de yaralayan IŞİD militanının eylemine atıf yapıyor.)

Sanıyorum, yabancılarla birlikte zengin çocuklarının müdavimi olduğu bir gece kulübüydü burası. Saldırgan, burada eğlenenleri öldürdükten sonra kaçmayı da başardı. Gidip kendini havaya uçurmaktan başka bir şey bilmeyen diğer fanatiklerden biri değil, son derece profesyonel biriydi bu eylemi gerçekleştiren. Çok iyi plânlanmış bir eylem bu kısacası.

Sadece bir diskoteğe veya gece kulübüne yönelik olarak gerçekleştirilmiş bir saldırı değildir bu eylem, bundan daha fazlasıdır ve hem Türkiye hükümetini hem de Türkiye Cumhuriyeti ekonomisini hedef almaktadır. Fiyatların düşmesiyle birlikte kışın bile Türkiye’ye gelmekte olan Rus turistler artık tereddüt yaşayacaklardır bu noktada.

Söylemek istediğim şey, bunun gerçekten profesyonel bir eylem olduğudur. Böyle bir yere herkes bir şekilde girebilir, zor olan bu değildir. Asıl zor olan, içeri girdikten ve böyle bir katliamı gerçekleştirdikten sonra sağ salim kaçabilmektir ki, herkesin yapabileceği bir iş değildir. Belli ki tecrübeli bir komandonun, hattâ muhtemelen bir komando liderinin gerçekleştirdiği bir eylemdir.

Her ne olursa olsun, umarım sona erer bu şiddet ve Türkiye yaşanan gerçekliğe uyarlar politikasını. Gönüldaş Erdoğan ve takibçilerinin “Müslüman Kardeşler” ideolojisi bir kenarda bekler ve gerçekliğe uyarlarlar inşallah kendilerini.

Ortadoğu’daki savaş durmalıdır. Ortadoğu’da tek bir hakiki hedef vardır zira ve bu hedef Siyonist İsrail devleti ve müttefikleridir. Başka her türlü şiddet, kabul edilemez niteliktedir.

Olması gereken, Arabların, Türklerin, Farsların, Azerilerin, Kürtlerin, Asurilerin, Süryanilerin, bütün hepsinin bir araya gelmesi ve mukaddes Filistin topraklarımızı kurtarmasıdır. Zira, ABD müdahalesinin olmadığı bir durumda çökecektir İsrail devleti. Dolayısıyla, Filistin Halk Kurtuluş Cebhesi’nin 1969’daki kongresinde aldığı karara paralel olarak, Müslüman, Hristiyan veya Yahudi ama aslen Filistinli olan herkes için –iki değil- “tek devlet” fikrini takib etmemiz gerekiyor.

Gelmek istediğim nokta şurası:

Düşman tarafından, tüm insanlığın düşmanı tarafından başlatılan bir savaş beklemektedir bizi. Ki burada “düşman” derken kasdım, çalışkan ama politik yönden naif ABD halkı değildir. ABD hükümetini kontrol edenlerdir, ABD’deki iktidardır, çoğu hıristiyan bile olmayan suçlu emperyalistlerdir “düşman”dan kasdım.

İşlerin 2017 yılında daha iyiye gitmeye başlamasını dileyelim. Ne var ki, işler iyiye gitmeye başlamadan önce, kanlı hem de çok kanlı hâdiseler yaşanacaktır.

“İslâm Devleti”ne karşı savaşa gelince, “İslâm Devleti” bir devlet ünvanıdır sadece. Bildik anlamda belli toprakları olan bir devlet değil, ideolojik bir devlettir söz konusu olan. Ancak hiç de kolay olmayacaktır kendileriyle savaşmak, zira tarih kendilerinin yanındadır, üstelik Suriye ve Irak’taki Sünnî azınlık yok edilemez vasıftadır, kaldı ki hakları için savaşmaktadır burada Sünnîler.

Sonuç olarak, herhangi bir şekilde dış müdahaleye izin verilmemelidir bu bölgede. Yoksa, Türkiye’de, Paris’te, Berlin’de ve diğer yerlerde gördüğümüz şeyler hep devam edecek, hem de hiç kesintisiz devam edecektir. Üstelik, bunu durdurabilecek hiç kimse de olmayacaktır. Belki eylem tarzlarını tasvib etmeyenlerimiz olsa bile, bu eylemleri gerçekleştirilen kişiler, haklı bir dava için, müslüman olsun olmasın “dış güçlerin” işgalini kaldırıp bağımsızlıklarını kazanmak için savaşmaktadır.

İnşallah Gönüldaş Erdoğan anlar bunu. Gerçi kendisinin bunun gereğini yapması, bizim burada konuşmamız kadar kolay değildir sanıyorum. Çünkü her gün Amerikalılarla, hattâ hükümeti ve partisi içerisindeki kimi pek de güvenilmez adamlarla uğraşıyor aynı zamanda. Önüne bazı “kırmızı çizgiler” de çıkarılmaktadır muhakkak daima. Ne var ki, Türkiye’ye bağımsızlığını yeniden kazandırmak için, silmelidir artık bu kırmızı çizgileri.
Her ne olursa olsun, 2017’de her şeyin en iyisinin olmasını umalım hepimiz. Buna rağmen, yakın gelecekte tam bir karmaşa içerisinde olacağımızı, daha iyi şeyler gelene kadar her şeyin çok daha kötüye gideceğini de bilelim. Bu da, ABD’nin, İsrail’in, münafık Suudî Arabistan rejiminin, tüm bunların ajanlarının ve paralı askerlerinin hatası olacaktır kuşkusuz.

Allahü Ekber.
 
1 Ocak 2017
 
 
 Baran Dergisi 521. Sayı