Üstad Necip Fazıl “Benim Gözümde Menderes” isimli eserinde Celal Bayar’ın şu sözlerine yer verir:
“Fakat kaderin ne acı bir oyunudur ki, bütün hayatında meşruluğu bu ölçüde savunmuş, kanun içinde kalmak konusunda bu ölçüde titizlenmiş, milletten başka baskı kaynağı olmayacağına bu ölçüde iman etmiş bir devlet adamı, Anayasayı çiğnemek iddiasıyla darağacında can verdi!..”
Üstad Necib Fazıl’ın tarih görüşünü “keramet çapında” olarak değerlendirir İbda Mimarı. Üstad’ın “Benim Gözümde Menderes” isimli eserinin her cümlesinin de, “bugüne” ışık tutan keramet çapında değerlendirmeler olduğunu görebilirsiniz. Menderes’in iktidara gelmeden, iktidara geldikten sonra ve idam edilmesine kadar yaşanan süreci, tüm teferruatlarıyla anlatmakla kalmaz, her biri bir fikir, siyaset ve aksiyon dersi olan değerlendirmeler yapar. Bu değerlendirmeler, o günleri sanki bugün değerlendirmiş gibi tazedir ve her kesimin alacağı pek çok dersi muhtevidir. Mesela, Demokrat Parti iktidara gelmeden evvel tesadüfen Maraş’ta karşılaştığı iki genç DP’liyle ilgili şunları yazar:
 “Bir aralık Fevzi Lûtfi ve Samed’i alarak kimsesiz bir odaya çekildim ve tepeden inme sordum:
— Demokrasi bir ideal değil, bir metottur. Sizin bu metot içinde güttüğünüz dünya görüşü nedir ve insanlarla mezhepler arası dost ve düşman kutuplarınız kimler ve nelerdir? Ve acaba bizim dost ve düşman kutuplarımızla alâkanız ne merkezdedir? İşte müzakere usulünü tâyin edici biricik vazediş budur! Demokrat Partiye fikir ve (doktrin) rengi verebilecek gençler arasında bu ikisinden daha yeterli bulunamayacağına göre, bana verdikleri cevabın sığlığı, onların da Celâl Bayar’dan ileriye bir fikir sahibi olmadıklarını ve partilerinden fazla bir şey beklemeye yer bulunmadığını gösterdi.”
Üstad’ın DP’ye ve iktidar olduktan sonra Menderes’e bakışı, ne menfaat, ne ikbal, ne de başka bir şeydir: Bir dava adamının, davasının istikbali ve hali gereği, gerektiği yerde şiddetle tenkid, gerektiği yerde de yol göstericilik yapmasından ibarettir. Her karşılaştığı durumu davası lehine semerelendirme…
Demokrat Parti’yi üç devreye ayırır ve şöyle değerlendirir Üstad:
“Demokrat Partinin 14 Mayıs 1950’de başlayıp 27 Mayıs 1960 darbesiyle sona eren tam 10 yıl 13 günlük iktidar hayatını, seçimlerle sınırlı üç devre içinde mütalâa etmek, son derece ayrıntılı çizgileri bakımından riyazi bir görüş olur.
Birinci devre: 1954 seçimlerine kadar 4 sene... Hedefsiz Gayret Devresi...
İkinci devre: 1957 seçimlerine kadar üç sene… Boşuna Zahmet Devresi…
Üçüncü devre: 1960 baskınına kadar üç sene… Boyuna Gaflet Devresi…”
Bu devreleri tek tek inceler ve bugün ders alınması gereken müthiş değerlendirmelerde bulunur. Bence en can alıcı bölüm şudur:
“Adnan Menderes, iktidara erdiği ilk günden itibaren, halkın kendisini öc alıcı olarak gönderdiğinden habersiz, kusuriyle «inkılâp» dediği şeyin ne olduğundan ve onun başında Halk Partisini tasfiye memuriyeti bulunduğundan gafil, ona normal bir muhalefet partisi mahiyetinde hayat hakkı tanımıştır. Milletin, bir silkelenişte boynundan söküp attığı yılana, Adnan Menderes hiç bir hamleye aklı ve gücü yetmez demokrasi softalığı içinde, sadece uslu durmasını şart koşarak kafeste yer vermiştir. Böylece, ilk günden itibaren kaatilini beslemeye ve onunla demokrasi prensipleri üzerinde anlaşmaya yönelmekle intiharını kendi eliyle imzalamış; üstelik 14 Mayıs 1950 zaferinin bir inkılâp değil, basit bir seyr içinde hazin bir muvaaza getirdiğini, 7 yıl sonra anlaşılmak ve Onuncu sene nihayetinde de kafalara dank diye çarpmak üzere o günden belli etmiştir.”
Nihayet, eserin sonunda, Üstad Necip Fazıl’ın yine bugüne hitap edici maddeler halinde sıraladığı değerlendirmeler:
 “Nazik anlarda bir dostuna demişti ki, Adnan Bey:
“— Kardeşim! Şu Ankara’ya bak! Şu ufka bak! Şu Mehmetçiğe bak! İhtilâl olacak diyorlar! Bu Mehmetçik mi bana ateş edecek? Ben ki, onun köyüne yolu götürdüm, suyu götürdüm, makineyi, işi, parayı götürdüm... Onun için, onun Ayşe’si için, Fatma’sı için, anası için, babası için neler yapmadım? Ben gecemi, gündüzümü, bunlara adamadım mı?... Bunlar mı ihtilâl yapacaklar?...”
Bilmiyordu ki, sam yeli eserken sapsarı bozkırlara bakıp iç geçirerek köyünü ve tarlasını düşündüğü Mehmetçik, kılıç gibi, hançer gibi, balyoz gibi bir şeydir; ve anadan, babadan devralınan mutlak itaat, sorgusuz baş eğme hasleti yüzünden, kimin eline geçerse onun işini yapar... Ah Menderes, daha neler bilemedin sen, neler!..
Birincisi: Üzerinde toplanan bütün hıncın tam mânasıyle sivil olmandan ileri geldiğini bilemedin ve ona göre davranamadın!
İkincisi: Harbiye’den başlayarak ordunun içine girmek, oraya yeni bir mâna, bir çift göz ve kulak yerleştirmek gerektiğini, yoksa orduyu müdahalesiz ve kendi başına bırakmanın onca bir nevi düşmanlık sayılacağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..
Üçüncüsü: Tanzimat’tan beri gelen sahte inkılâplara “dur!” demeyi, bu dâvada asıl sorumlu Halk Partisini topyekûn eseri ve tesiriyle iptal etmeyi, Allah’ın sana biçtiği memuriyete göre Türk’ün ruh köküne dayalı gerçek inkılâbın ne olduğunu göstermeyi bilemedin ve ona göre davranamadın!..
Dördüncüsü: Toprak ve köylü sermayesine yönelici millî bir iktisad politikası takip etmenin, mason, Yahudi ve kozmopolitler elindeki karanlık sermaye merkezlerini kudurtacağını ve aynen olduğu gibi, seni zaif düşürmek için partini hiziplere böldüreceğini ve seni zıtlarınla halkalayacağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..
Beşincisi: Hesap sormayanlara mutlaka hesap sorulacağını, üstelik, aynen olduğu gibi, kendisinden hesap sorulmayanın kendi öz suçuna hesap sormayana devr ve havale edeceğini, onu aslında kendi suçiyle suçlandıracağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..
Altıncısı: Ruhlara hâkim olunmadıkça ve orada bir imar sahası açılmadıkça madde imarının basit ve haris gözlere mirasyedilik gibi görüneceğini ve içtimaî sınıfları yeni refah şartları istemeye doğru tahrik edeceğini, ortalığa bir açgözlülük havası yayılacağını ve bazı sınıfların bu hava içinde müthiş yağmacılık hissine kapılacaklarını ve haklarını gasbedilmiş sayacaklarını bilemedin ve ona göre davranamadın!..
Yedincisi: Tepeden ve etrafındaki zıt kutupları tasfiye ve tevsiye edip partini yekpâreleştirmeyi ve bu yekparelikle bütün aykırılıkların üstünden silindir gibi geçmeyi, tezatsız bir kadro kurmayı bilemedin ve ona göre davranamadın!..
Sekizincisi: Partisine bağlı milliyetçi ve mukaddesatçı gençliği kendi elinle boğmak yerine, ne yapıp, dere, tepe, bunları dörtlü ümit yaprağı ararcasına bulmak ve demetlemek icap ettiğini bilemedin ve ona göre davranamadın!...
Dokuzuncusu: Sana hesap soranlara “asıl hesap soracak benim!” diye ölmeyi bilerek kahramanlaşmayı bilemedin ve ona göre davranamadın!..”
Adnan Menderes’e Allah’tan rahmet, 27 Mayıs darbe sürecinde yaşananların da bugüne ibret olmasını dileriz.
* Üstad Necib Fazıl’ın Adnan Menderes’in idamından sonra yazdığı şiir.


​Baran Dergisi 558. Sayı