Hilary Clinton’un, Libya’dan döndükten sonra Kaddafi’nin ölüm haberini alınca kahkahalar ve “waaoww” nidası eşliğinde bu kelimeler dökülmüş ağzından: “Geldik, Gördük, Öldü”. Muhabir, Clinton'un yaptığı ziyaretle Kaddafi'nin ölümü arasında bir ilişki olup olmadığını sorunca, Clinton, kıkırdayarak, "eminim ki etki etmiştir" demiş.
Acaba, Kaddafi ölümüyle Hillary’yi bu kadar neşelendirecek ne yapmıştı?
Kaddafi, iktidarı boyunca Batı’yla arasındaki köprüleri atmış, petrol kuyularını millîleştirmiş, Libya’daki İngiltere ve ABD üslerini kapatmış, halkına petrolü sudan ucuz, doğalgazı bedava vermişti. Sağlık ve ilaç hizmetleri de ücretsizdi. Evlenen çiftlere, yurt dışında okuyan öğrencilere devlet yardımı yapılıyordu. Libya’yı, dünyadaki tüm devletlerden daha az borcu olan bir ülke hâline getirmiş, ülke içindeki aşiretler arasında dengeyi korumayı başarmış, Arab birliği hayâlini yaşatmıştı. Osmanlı’dan sonra Batılılar tarafından sömürülen Libya’yı kendi kendine yeten bir ülke hâline getirmeye çalışıyordu. Türkiye ile ilişkileri her zaman öncelikliydi. Kıbrıs Barış Harekâtı döneminde, hiçbir karşılık beklemeden, ABD’ye kafa tutarak, askerî yardım yapmıştı.
Buna karşılık Amerika birkaç kez Kaddafi’nin yaşadığı çadırı bombalamış, kızını ve karısını öldürmüştü. İtalyanların idam ettiği Ömer Muhtar’ın resmini göğsüne takarak İtalya’ya gitmesi, çadırını kurması, elini öptürmesi de basında yer almıştı, vesaire...
Şimdi Türk basını Kaddafi’nin sözde “muhalifler” tarafından gaddarca şehid edilmesine alkış tutuyor. Dün ABD’ye karşı Türkiye’ye yardım gönderen Kaddafi, bugün ABD’nin yanında Kaddafi’yi öldürenlere alkış tutan Türkiye. Çok şahsiyetli(!) bir dış politika gerçekten!..
Batılı devletler, Libya’ya ait olan 168 milyar dolarlık mal varlığını “ulusal geçiş hükümetine” vermeyi reddediyorlarmış şimdi. Meselâ, İtalya’da Libya’ya ait olan 11 milyar doların yanında, Fiat’ın yüzde 7’si ve Juventus’un yüzde 3’ü bile Libya Devleti’ne aitmiş. Türkiye’de de 600 milyon doları olduğu söyleniyor. Ulusal Geçiş Hükümeti adı altında Kaddafi’yi işkence ederek öldüren, üstelik naaşını vahşice sergileyip fotoğraflar çektiren ama neticede bir avuç çapulcu olarak görülenlere şöyle deniyor anlaşılan: “İşte diktatörünüz de öldü, bakın başınızın çaresine!”
Medyada yer alan haberler bir yana, bir köşe yazısı dikkatimizi çekti, Zaman gazetesinden edebiyatçı Nazan Bekiroğlu şöyle yazmış:
- “Ve bir şeyi gözden kaçırdı. Zaman değişmişti ve imajı artık halkına yetmiyordu. Libya halkı özgürlük istiyordu. Her şey bir anda değişti. Bu değişimin sonuçlarını ilk anda kavramaktan uzaktı. Yolun sonunun nereye varacağını tahmin edebildiğinde ise sonuçlarına razıydı çoktan. Dudak uçurtan servetine ve gidecek yerlerin varlığına rağmen, "Ülkemden kaçmayacağım" dedi. Kaçmadı. Son kalesi doğduğu yerdi, son anına değin onu destekleyen bir kitleyle oraya sığındı. Orada da öldü. Bu altın tabancanın sonunun gelmesi kaçınılmazdı. Batı öyle istediği için. Öyle olmasa bile koca tarih, zıddı yönde bir ima bile taşımadığı için. Ama keşke böyle olmasaydı. Şimdi, ölümüne dair malum görüntüler internette pervasızca ve sansürsüzce servis edilirken televizyonların iyi niyetlileri resmin odağında debelenen bedeni hafif bir buz tabakası ile çerçeveye almakla yetiniyor. Bu resimlerde onu buzlayan karenin dışında kalan net bir yüz var. Kefiyesine bürünmüş Müslüman bir Arap. Toplumsal histerinin insanı insanlıktan çıkardığı yerde duruyor. Ve Tekbir getiriyor. Zulme başkaldıran mücahidin haklı mücadelesinde kasılan onurlu yüzüyle, savaşmanın yolunu yöntemini şaşırmış çapulcunun şiddetin şehvetinde hazlanan yüzü arasında incecik bir sınır çizgisi vardır. Batı'nın seve seve kullanacağı bir resim bu. Keşke olmasaydı, keşke "Allahuekber" nidaları arasında olmasaydı.”
Hillary’nin şen kahkahalarına eşlik edenlere, Kaddafi’nin ölümüne bu kadar sevinen ABD’nin yanında, Ortadoğu’ya “demokrasi ve laiklik” ihracına alkış tutan kitlelere, ne denilebilir ki?
“YUH”...
 
DAVET
"KARINCA FİKİR-SANAT PLATFORMU
TANIŞMA TOPLANTISI

Karınca, Hz. İbrahim'e damla damla su taşıyan...
Küçücük ayaklarıyla Kâbe yoluna revan olan, “varamasam da o yolda ölürüm” diyen...
“Başı koptuğu hâlde ısırdığı yeri bırakmayan”...
Yiyeceklerini toplayan, üretip depolayan, yavrularını gözeten, kolonilerini koruyan ve savaşan...
Hattâ terzilik yapan, tarımla uğraşan, hayvan yetiştiren, inşaatçı, işçi, asker olan...
Karınca Fikir-Sanat Platformu, karınca kararınca, Büyük Doğu-İBDA'ya gönül vermiş bir grub hanım gönüldaş tarafından kurulmuştur.
Amacımız, bulduğu her yiyeceği, asla vazgeçmeden yuvasına götürmeye çalışan karınca misâli, bulduğu her irfan yemişini, hiç vakit kaybetmeden yuvasına, davasına mâletmeye davrananlardan olma arzusuyla yola revan olmaktır.
Yeni şekillenmekte olan kolonimizde, Ağustos böceklerinin ortalıktan çekilmesini beklemeden, “Karınca'nın Türküsü”nü söylemek isteyenlerle bir araya gelmek arzusuyla, 30 Ekim Pazar günü “Tanışma Toplantısı” tertib ediyoruz.
Tüm hanım gönüldaşlarımızı bekliyoruz.

Tarih: 30 Ekim Pazar
Saat: 14.00
Yer: Ahmediye Mahallesi, Gündoğumu Caddesi, No: 17, Büro: 11, (Ayedaş Veznesi üstü), Üsküdar / İstanbul
Yol Tarifi: İskeleden yürüyerek Üsküdar PTT'yi geçtikten sonra, aynı istikamette kavşaktan yolun karşısına geçilen sokakta.