Meçhul Şaheser (Le Chef-doeuvre inconnu), dünya edebiyatında sanat konulu hikâyeler arasında önemli bir yere sahib. Emile Zola’nın “Eser” isimli romanını hatırlatıyor. Meçhul Şaheser, ilk olarak 1831 yılında Fransanın önemli edebiyatçılarının bir arada bulundukları LArtiste isimli dergide Üstad Frenhofer ismiyle neşredilmiştir. Aynı yıl içerisinde bu eser Catherine Lescault, Fantastik Bir Hikâye (Catherine Lescault, conte fantastique) ismiyle yeniden yayınlanır. Son olarak da 1837de Honore de Balzacın İnsanlık Komedyası isimli eserinde yerini almıştır. Balzac, Meçhul Şaheser’inde on yedinci yüzyıl Parisinde genç ressam Nicolas Poussin, IV. Heinrich ressamı olarak ün salmış Porbus ve on yıldır Catherine Lescault isimli meşhur bir kadın portresi üzerinde gayret sarf eden ressam Frenhofer’i bir araya getirir. Şule yayınları tarafından Türkçe’ye 3. kez tercüme edilen kitab, sonunda yer verilen Picasso’ya ait, bu eser için çizilmiş resimlerle oldukça zengin bir baskı olmuş.
Frenhofer resimlerini sergilemeyen, atölyesinden dışarıya pek çıkmayan biridir. Bir gün genç bir şair ve ressamla tanışır, uzun zamandır üzerinde çalıştığı şaheserinden ve onu tamamlamak için hayal ettiği masummiyete ve güzelliğe uygun bir model aradığından, o modeli bulmak için doğuya doğru yolculuğa çıkmak istediğinden sözeder. Genç ressam kendi kız arkadaşının Frenhofer’a model olmasını teklif eder. Bunun karşılığında resmi görmek istediğini belirtir. Anlaşırlar, resim bittiğinde genç ressam büyük bir merakla atölyeye girer, karşısında gördüğü tablo onu hayal kırıklığına uğratır: Resim tümüyle siyahla kapatılmıştır bir yerde muhteşem bir dokuyla işlenmiş bir kadın bacağı parçası görülebilmektedir ama karaltının ardındaki resme dair bu parçadan başka hiçbirşey sezilememektedir resimden. Frenhofer resmini anlatmayı bitirince genç ressam ve şair birbirlerine bakarlar. “Burada hiçbirşey yok ki” der genç ressam. Frenhofer deliye dönmüştür, onun gördüğünü diğerlerinin görememesinin yarattığı hayalkırıklığı ve öfkeyle anlaşılmaz sözlerle onları kovar atölyesinden. Tüm resimlerini yakar ve intihar eder. Görünenin ötesini, varolanın ardında olanı göremeyenler için ressamın resmi de “yok” hükmündedir çünkü...
Bu kısa romanında resim sanatını mevzu olarak işleyen Balzac, genel anlamda bir sanat eserinin ortaya çıkma sürecinin ve bu süreçte sanatçının yaşadığı çileyi anlatır. Edebiyatçılardan ziyade ressam ve düşünürlerin büyük bir alâka gösterdiği bu eser, Picasso ve Cezanne için hayatî bir öneme sahib olmuş. Türkiye’de ise Abidin Dino’nun etkilendiği kitab, Enis Batur’a bir kitab yazdırmıştır: “Frenhoferolmak”.
Picasso, Guernica isimli eserine çalışma aşamasında iken bir atölye aramaktadır, arkadaşı ona Grand Augustin sokağında bir atölye bulur. Balzac’ın daha önce bu  atölyede Meçhul Şaheser isimli eserini yazdığını tesadüf eseri öğrenirler. Resim hayatının yirmi yılını orada geçiren Picasso, yaptığı tahta baskılarla bu eseri resmetmiştir.
1831 yılında kaleme alınan eser 45 sayfadır fakat sanatçılar tarafından mücerret sanat anlayışının ilham kaynağı olarak karşılanmıştır. Eserde Frenhofer’ı şöyle konuşturur Balzac:
- "Tabiat, birbirinin içine giren yuvarlaklardan oluşur. Kelimenin gerçek anlamıyla desen yoktur. Gülmeyin genç adam. Bu söz size ne kadar tuhaf gelirse gelsin, günün birinde nedenlerini kavrarsınız. Çizgi, ışığın nesneler üzerindeki etkisini vermek için insanoğlunun bulduğu bir yöntemdir; ama doğada çizgi yoktur, orada her şey doludur.
(...)                 
Ne!.. Yarattığım kadını, eşimi, size göstermek mi? Tertemiz mutluluğumun üstüne örttüğüm örtüyü yırtmak mı? Korkunç bir ahlaksızlık olmaz mı bu? 10 yıldır bu kadınla yaşıyorum ben. Yalnızca benim o; ve beni seviyor. Vurduğum her fırçada bana gülümsemedi mi? Bir ruhu var onun, benim ona verdiğim bir ruh!"
Geç kalmış bir hatırlatma da olsa, Balzac’ın bu eserini okumanızı tavsiye ediyoruz. Kitabın sonunda yer alan ve eserin ressam üzerindeki tesirini gösteren Picasso çizimlerini de...
 
BURKADAN BİKİNİ’YE YALANLARI
Habertürk'ün haberine göre; “Afganistan’da Taliban rejiminin hüküm sürdüğü bölgede yaşayan ve burka giymek zorunda kalan Zühre Esmaeli, ailesiyle birlikte Almanya’ya göç ettikten sonra ülkenin en ünlü modellerinden oldu. Hessen Eyaleti’nde düzenlenen güzellik yarışmasında birinci seçilen 26 yaşındaki Zühre, şu anda en çok aranan mankenlerin başında geliyor. Ünlü mücevher markalarının yüzü olan Zühre, bikini defilelerine çıkmaktan da çekinmiyor.”
Baskıyla giydiği Burkasını çıkarıp Bikini giymeye koşan “müslüman kız imajı”, haberin kaynağını araştırdığımızda fos çıkıyor. Çünkü “kaynak” yok. Klasik “yönlendirme” haberi görüntüsünde ve muhtemelen ABD kaynaklı. Aslında heber de şöyle: Aslen Afganistan’lı olan Zühre, doğma büyüme Almanyalıdır ve Afganistan’da bulunmuşluğu yoktur. Newyork’ta yaşamaktadır. Hasbelkader model olup da meşhur olunca, Afgan kökenleri habercilerin iştahını kabartmıştır. Üstelik bizim kaynağımız da var:
Burada Zühre, müslüman ve Afgan kökenli olmasından kaynaklanan eleştirilere cevab bile veriyor. O da “afgan kökenlerini”, kendi iğrenç kariyeri için bir “ilgi çekme malzemesi” olarak kullanıyor.
İşin içinde “Afganlı kız” olunca, hemen hikaye yazılmış, “burka” da habere iliştirilmiş. Pes diyoruz!