Gençliğinden beri Kumandana sadıkane hizmet eden bir gönüldaşımız 42 yaşında öte âleme göçtü.
1991’lerde Taraf dergisinden itibaren münasebetimiz oldu.
Allah yolunda bir dostluk, neredeyse 20 yıl. 2012’de genç sayılacak bir yaşta Allaha yolcu ettik kendisini, 12 Şubat’ta vefat etti. Ertesi gün Okmeydanı’nda namazını kılıp Sarıyer-Yeniköy’de aile mezarlığına defnettik.
Gönüldaşlar arasında sevilen-sayılan ve karşılık beklemeden davaya hizmet eden bir kişi idi. Zaman geriye gitmeyeceğine ve her şeyin şerefi ilklere ait olacağına göre yeri doldurulamayacak bir kişi idi.
Hastalığı göğüs kanseri idi ve iki sene sürdü. Göğsünü aldırmak istemedi, tedavinin olumlu ilerlediği zannedildi, fakat sonra geç kalındı. Allah rahmet etsin, mekânı cennet olsun.
1999 yılında Kumandan Mirzabeyoğlu’nun öncülüğünde İslâm inkılâbına ramak kalmıştı. Yol doğru ama muvaffak olamadı. Doğru Yol çizgisi ise halen devam ediyor. Bu davanın Nuray gibi, Sancar gibi örnekleri her zaman olacaktır.
Bu kardeşimiz 90’lı yıllarda fedakârane çalıştığı gibi, 1999’dan sonra da ümitsizliğe düşmeden Doğru Yol çizgisini korumuş ve en son 25 Ocak 2012’de Bolu Cezaevi önündeki gösteriye hasta haliyle de katılmıştı. İstikamet çizgisini sürdürmese idi daha önce yaptıklarının kıymeti olmayacaktı. Şimdi ise bereketli bir ömür yaşayarak göçtü gitti. Allah şefaatini nasip etsin. Ben, şefaati olacağına inanıyorum.
Dünyaya doğrulamaya geldik Allah’ı, Resûlünü doğrulamaya geldik. Bu kardeşimiz ömrü boyunca doğrulayıcı oldu, Allahın güzel kullarından oldu. Hiçbir zaman da sızlanmadı. Ardından güzelleme yapmıyorum, hakikati tesbit etmek istiyorum.
1995 yılında uzun cezaevi hayatımda da hem içeride bize destek oldu, hem dışarıda aileme ve çocuklarıma yardımcı oldu. Hâlbuki aramızda hiçbir akrabalık bağı yok. Kan kardeşinde bile görülmeyecek gönüldaşlık bağı idi bu. Allah için kurulan dostluklar böyledir. Modernizmin bencilliği devrinde ve dünya telâşesi içinde, öteler için olan böyle dostlukların kıymeti bazen unutuluyor. Ama kara günlerin dostudur önemli olan.
Cenazede bir araya gelen gönüldaşlar, zaman ve mekân üstü bu gönüldaşlık bağını, şu tatsız dünya içinde gösterdiler, birbirleriyle kenetlendiler. Cenaze vesile oldu buna. Almanya’dan uçağa atlayıp geleninden, Yozgat’tan, Adana’dan, Doğudan-Batıdan gönüldaşlar birlik oldu, Nuray Zor gönüldaşın cenazesinde omuz verdi. “Cenaze bizim cenazemiz” diyerek sahip çıktılar ve gözlerinde ahret kardeşliğinin sevgisi ve derinliğiyle, üzgün ve dingin halleriyle yürekleri yanarak onu yolcu ettiler.
Şu fânî ve denî dünyanın tek zevki şu olsa gerek:
Allah için sevmek ve Allah için nefret etmek, dünya sevgisinin üstünde bir duygudur. Bu duyguyu yabana atanlar bencillik ve menfaat ilişkisi içinde yabanîleşirler.
Kumandan Mirzabeyoğlu Nuray gönüldaşın hastalığının ağırlaştığını öğrenince şunu demiş:
“Onlar benim sadıklarım. Kendisi ve bizim için hayırlısını dua etsin.”
Tilki Günlüğünde “kızlarım” diye bahsettiği kişilerden biri idi Nuray Hanım.
Bizi yıllardır yedirip içirmiş, en zor günümüzde yanımızda olmuş, cezaevlerinde gözükara destek vermiş Nuray Zor’u musalla taşında görünce duygulandım, gözlerim doldu. Yanıma İbrahim gönüldaş yanaştı ve koluma girerek şöyle dedi:
“Abi, gece rüyamda sizi gördüm. Nuray Zor’u konuşuyorduk. “İnşallah şehiddir” diyordunuz.”
Söyleyene değil, söyletene bak, demişler. Şehidlik şuuruyla yaşayıp davranışta bulunan vefat ederse şehid olur. Bu şuuru taşımayan ise kurşun yese de şehid olmaz. Ayrıca bacımızın hastalığı da var. Sadık yaşayıp sadıkça ölmesi ne güzel. Ayrıca başka rüya görenlerde olmuş, güzel bir yatak içinde görenler olmuş.
Kabristanda konuşmamda bu hususları dile getirdim. Çoğu gönüldaş olan kalabalıkla paylaşmak istedim. Nuray Hanımın şansına o gün güneşli bir hava vardı.
Kumandan Mirzabeyoğlu’na sadık bir gönüldaştı Ünsal Zor’un eşi Nuray Zor.
Ali Osman Zor’un eşi Emel hanımın çocukluk ve dava arkadaşı idi. Ne güzel bir arkadaşlık!
Pazarlıksız Allah ve Resûlü davası güttüğü için Kumandanın peşinden gidiyordu ve son nefesine kadar ayrılmamıştı. Her Cuma günü tesbihatı toplar, avukatlar vasıtasıyla Kumandana ulaştırırdı. Dünyada bir şey beklemedi. Zaten gönüldaşlık dünyada ikbal beklememektir. İnşallah ahrette Mevlâsından umduğu muameleyi görür. Allahın rahmetine ulaşır.
Gıpta edilecek bir hayatı, bir istikameti vardı.
Haklarımızı helal ettik. İnşallah o da bize helâl eder ve de şefaat eder.
Baran Dergisi 266. Sayı