Bir işsiz vatandaş böyle dertleniyor.
İşsizlik kötü bir şey… Öyle ki, enflasyonla yatırım arasında tercih zorunda kalınsa, ikinci lehinde tercihte bulunmak gerekir. Tabiî ki her ikisini dengede tutmak esastır, yönetimin vazifesi de budur.
AKP, altı yıllık iktidarı boyunca işsizliği geriletemediği gibi artırdı. Kapanan kepenkler, işsiz kalan insanlar; alım gücü devamlı düşen insanlar.
Resmî rakamlarla vatandaşın cebine yansıyanlar aynı değil! Güya enflasyon düşüyor! Bir üç kağıt ekonomisi dönüyor. Hükümet, vatandaşın ağzına bir parmak bal çalarken, aslında üçkağıt sistemini yaşatıyor, çarkları yağlıyor.
Milliyetten Hurşit Güneş yazısına şöyle başlık atmış:
“Koca Cumhuriyeti gençliğe emanet ediyoruz, bir iş bile veremiyoruz.”
Şöyle diyor Hurşit Güneş:
“Türkiye’de genç işsizliği uzun yıllardan beri yetişkin işsizliğin en az iki katı. Üstelik 18-24 yaş grubundaki işsizlerin yüzde 18,5’i üniversite mezunu. Yani AB’de olduğu gibi eğitim düzeyi yükseldikçe iş bulma kolaylaşmıyor.”
İşsizliği çözmek için yatırım gerek; fakat dişe dokunur yatırım yok. ithalata dayalı üretim söz konusu; bundan dolayı cari açık veriliyor.
Özelleştirme ile ülkenin kaynaklarını satıp savarak ve de iç ve dış borçları artırarak, ekonomide biraz canlılık sağlanıyor, fakat gerçek bir üretim ve kalkınma söz konusu değil. Bu iktisadî tablo ile de işsizlik çözülemiyor. “Yüksek faiz, düşük kur politikası işsizliği artırıyor, üretimi azaltıyor. Vatandaşlara bazı hizmetler veriliyor, belediye hizmetleri türünde, ilaç firmalarını kayırma amaçlı sağlık hizmetleri türünde, fakir fukaraya yardım türünde, fakat  iaşe dağıtılmaktan ziyade halk iş istiyor.
AKP, açık kapılar önünde “milletim, milletim!” diyor ama, kapalı kapılar ardında sermaye çevreleriyle iş pişiriyor. AKP, küresel sermayeye eklemlenmiş ve ekonomiyi de onların güvencesine havale etmiş gidiyor; bunun adına da “reel-politik” diyor. Reel-ekonomi ise başka türlü söylüyor. İşsizlik ortada, enflasyon içinde durgunluk ortada, borç batağında siyasî, içtimaî ve iktisadî krizler ortada.
Nasıl %47 ise bu? Yüzde 20 ile iktidar olanlardan böyle işsizlik görmedik, böyle iç-dış borç görmedik. Küresel sermayeye (emperyalist güçlere) uyum sürecinde AKP kadar başarılı (!) iktidar olmadı.
Kukla Irak yönetimi ve Celal Talabani’nin peşinde koşalım bakalım! AKP Hükümetinin kukla Irak yönetimini ziyareti pastadan pay kapma hevesiyle alakalı. Irakta katledilen 2 milyon müslümanın kanı üzerinden pastadan pay kapma? Bu iğrençlik, değil Türk milletine hiçbir millete yakışmaz. Zaten milletimiz de %90’lara varan Amerikan düşmanlığı ile kendine bunu yakıştırmıyor, AKP hükümeti yakıştırsa da!
Times gazetesi şu iddiaya yer veriyor:
“İngiliz ordusunun, ABD’nin bombaların anası, Rusya’nın da bombaların babası olarak nitelendirdiği atom bombasından daha fazla tahrib gücüne sahip termobarik bombaları Taliban üyelerine karşı kullandığı ortaya çıktı.”
İnsanlık suçundan kurtulmanın yolunu da şu hileyle bulmuşlar:
“Times Gazetesi, silahın üreticisi Amerikan “Lockheed Martin” şirketinin bunları “termobarik bomba” olarak pazarladığına dikkat çekti. Gazete, İngiliz Savunma Bakanlığı yetkililerinin, 18 ay boyunca yürütülen tartışmaların ardından, uluslar arası hukuku çiğnemekten kurtulmanın yolu olarak bombaların tanımını değiştirmeyi tercih ettiğini yazdı.”
AKP, dünya ile bütünleşsin bakalım, Afganistan’a asker göndersin bakalım! “İnsanlık suçu” haberi, AKP yanlısı Yeni Şafak gazetesinde ancak 8. sayfanın altında küçük bir yer bulabildi. “Ilımlı İslâm-Ilımlı Laiklik” bu, aslında “Ilımlı Gavurluk” dense yeridir. 



Baran Dergisi 84. Sayı