Selâm ile…

15 Temmuz’un başarısız darbe ve işgal girişimi, “bir musibet bin nasihatten evladır” hesabı, yaklaşık bir asırdır türlü yasak ve zulümler vasıtasıyla hisleri iptal edilen Müslüman Anadolu insanının bir gecede özüne dönmesine, dalmış olduğu uzun uykudan uyanmasına vesile oldu. Yaklaşık bir asırdır, dini içten çürütülmeye çalışılan, dili kurbağa diline çevrilen, aklıyla alay edilen, kültürünün ırzına geçilen bir millet, “dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı” olarak yeniden meydan yerinde kendini gösterdi.

Bundan tam iki asır evvel, Osmanlı Devleti yıkım rampasından aşağı doğru inmeye başlamışken, Mevlânâ Halid Hazretleri Nakşî sırrını bir ana kol halinde Anadolu’ya taşımıştı. Tabii sadece Anadolu’ya değil; Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak’tan müteşekkil Anadolu’nun güneydeki birincil uzantısı ve manen ve maddeten Anadolu’dan ayırmadığımız coğrafyaya da Nakşiliği yayıp göze görünmeyen ve bu coğrafyayı kuşatan manevi bir hisar oluşturmuştu. Bu sır ile Anadolu, yapılan her türlü saldırıya ve hâkimiyetin bâtıl eline geçtiği görüntüsüne mukabil Ehl-i Sünnet vel Cemaat yolunun kalesi olma hususiyetini korudu. Küfrün Müslümanlar üzerine amansızca saldırdığı demlerde Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nden aldığı ateşle Büyük Doğu idealinin fitilini tutuşturan Üstad Necip Fazıl ve bu idealin tatbiki için İbda Fikriyatını örgüleştiren Salih Mirzabeyoğlu’nun zuhuru, esasında bâtılın bu topraklarda asla hâkimiyet kuramayacağının habercisiydi.

Dolayısıyla bu topraklarda yapılan her operasyonun karşı kutbunda Müslümanlar yer almıştır. Hedefe konulan ve bu topraklardan silinmeye çalışılan Ehl-i Sünnet vel Cemaat yolu; onun cemiyet plânına tatbikini öngören Büyük Doğu-İbda ve diğer yerli-millî cemaatler olmuştur.

O kadar taarruza rağmen, milletin dünyalık hiçbir şeyin hesabını yapmadan canını ortaya koymasıyla, bundan asırlar evvel Mevlânâ Halid Hazretleri’nin ektiği tohum yeşerip meyve vermiştir. Bu meyve, İslâm’ın tekrar önce bu topraklara, sonra da tüm dünyaya hâkim kılınması için yakılan ihtilâl ateşidir.

15 Temmuz gecesi tutuşan ihtilâl ateşi yaklaşık bir aydır meydanlarda muhafaza edilmektedir ve 7 Ağustos’ta Müslüman Anadolu insanının beş milyon ferdinin İstanbul Yenikapı’da, yaklaşık 20 milyonunun da Anadolu’nun muhtelif merkezlerinde meydanlara toplanması bu ateşin çapını gözler önüne sermiştir. Bu millet, artık dünyalık üç beş şey ile ağzına bal çalınacak dönemi geçtiğini ihtar etmekte ve etrafında kenetleneceği ulvî bir ideal için işaret beklemektedir. Kemalizm’e, sekülerizme, modernizme, ılımlı laikliğe, ılımlı İslâm’a hâsılı küfrün her türlüsüne kafa tutan Müslüman Anadolu halkı, İslâm’ı hayatın her sahasına tatbik etmeyi sağlayıcı sistem çapında yerli ve millî bir idealin cemiyete ve siyasî plana nakşını arzulamaktadır. Aksi hâlde bu ihtilâl ateşi önünde durmaya çalışan kim olursa olsun beraberinde yakacaktır.

Şimdi konuşulması gereken halkın içinde hissettiği o ulvî idealin siyasî plana nasıl tatbik edileceğidir. Siyasî iradenin her köşeye sıkıştığında Büyük Doğu’ya sarıldığı günler geride kalmış, sancağın düştüğü topraklar olan Anadolu yeniden şahlanışa geçerken Büyük Doğu-İbda’nın işaret ettiği Anadoluculuk dâvâsı etrafında kenetlenmenin vakti gelmiştir. Anadolu kurtulacak ve kurtaracak olandır.

Kapağımızı bu meseleye ayırdık ve “Doğsun Büyük Doğu Benden Doğarak – Şartlar Türkiye’yi Tarihî Misyonunu Üstlenmeye Zorluyor” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Kurtulacak ve Kurtaracak Olan Anadolu” başlıklı yazısında Ömer Emre Akcebe işledi.

Kâzım Albay, memleketin içinden geçtiği süreci “Batıcılık İlletinden Kurtulmak” başlıklı yazısında değerlendirirken gelecek nesillere ehemmiyet verilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Fatih Turplu, “Eski Türkiye’nin Bittiği Gün” başlıklı yazısında mevcut siyasî figürler üzerinden gelecek süreçte neler yaşanabileceği hususunda bir değerlendirme yapıyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), bu hafta “Ajan Gülen’in İadesi, Erdoğan’a Suikast Tehlikesi”nden bahsediyor. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz...

Bu hafta Posta Gazetesi Yazarı Nedim Şener ile 15 Temmuz darbe girişimini ve Fetullahçı Terör Örgütünü konuştuğumuz röportajımızı dergimizde bulabileceksiniz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya ve kâinat planını farklı bir veçheden ele aldığı eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 325. bölümünün alt başlığı “Murakabe (Derviş Muhammed 442)”…

Baran Demir’in yazısının başlığı “Yollar Büyük Doğu’ya Çıkıyor”…

Abdullah Kiracı, bu hafta “Para Vakıflarının Çalışma Usûlleri”ni işlemeye devam ediyor.

Gülçin Şenel, “Ankara’da Akıncıların Vatan Nöbeti”nden bahsediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun.