Selâm ile…

Geçtiğimiz hafta üzerinde durduğumuz, Suudi Arabistan ve Mısır’ın başını çektiği Arap devletleriyle Katar arasındaki kriz tırmanmaya devam ediyor. ABD’nin uşaklığını yapanlar, biraz daha millî bir politika izlemeye çalışan Katar’ı “terör örgütlerine yardım ettiği” bahanesiyle köşeye sıkıştırıyor. Bu hafta yedi ülke Katar ile tüm bağlarını kopardı. Bu mesele Türkiye açısından da ehemmiyet arzediyor. Çünkü Katar, Türkiye’nin Körfez’deki en önemli müttefiki; ekonomik olarak Katar’dan Türkiye’ye canlı para akışı ve Türkiye’nin Katar’da bir askerî üssünün bulunması malûmunuz. Dolayısıyla Katar’a operasyon yapılırken asıl hedefin Türkiye olduğu görülüyor. Katar’a karşı yapılan bu operasyona Türkiye’den başka kimsenin sesi çıkacak mı ve bu hadise bölge ve dünya çapında nasıl bir tesir uyandıracak önümüzdeki günlerde göreceğiz.
***

Bu haftanın bir diğer ehemmiyetli mevzuu ise İngiltere’de saldırıların devam etmesi…

İnsanın, birçok cürüm işledikten sonra, yaptıklarının yanına kâr kalacağını ve hiçbir zaman bedel ödemeyeceğini beklemesi ahmaklıktır. İnsan -er yahut geç- gün gelir ettiklerinin ezasını, cefasını ve cezasını çeker. Batı’nın şu an içerisinde olduğu durum, bize, tam da “keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” tabirinde olduğu gibi, ceza çekme günlerinin geldiğini gösteriyor. Şüphesiz, “ileri” Batı medeniyeti, bugüne kadar yaptıklarının karşılığını misli ile bulacağını aklının ucundan bile geçirmemiştir; çünkü kendilerinin geri kalan tüm insanlığın üstünde olduğunu ve o insanların kendilerine hiç bir şey yapamayacağını düşünüyorlardı. Fakat 2015’ten bugüne Avrupa’nın en önemli şehirlerinde toplam 14 saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırılarda toplam 341 kişi öldü. Bu sebepten olsa gerek, bugün havai fişek patlamasında dahî panik içerisinde, ne yapacaklarını bilmez vaziyette hareket ediyorlar.

Sömürgeciliğin hız kazandığı süreçte, dünyanın geri kalan bölgelerini sömürmeye başlayan ve I. Dünya Savaşı sonrasında, dünyanın en bereketli topraklarına sahip olan İslâm coğrafyasının da üzere topyekûn çullanan Batı’nın barbarlık ve mezalimlerle dolu hatıraları anlatmakla bitmez. Güney Amerika’da, Kuzey Afrika’da, Asya’da yaptıkları katliamlar ve soykırımları duymayan kalmadı. Bilhassa Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından İslâm dünyasını tam mânâsıyla bir kan gölüne çevirdiler. Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve Yemen’in durumu ortada… Sadece dünyanın geri kalanına değil kendi insanlarına yaptıkları zulüm de artık haddini aşmış vaziyette. Batı’nın insana insanlığının hakkını vermeyen düzeni iflas etti ve tüm insanlık yeni bir nizam için arayışta…

İngiltere’de gerçekleştirilen son saldırılardan sonra bir broşür hazırlanarak her yere yayılması sağlandı. Bu broşürde, herhangi bir saldırı şüphesiyle karşılaşıldığında yapılması gereken üç şey yazıyor. “Run, held, tell (kaç, saklan, söyle)”… “Herhangi bir saldırı ile karşılaşıldığında kaçın, güvenli bir yere saklanın ve ihbar edin” deniliyor. Bugün Batı’nın yapması gereken şey bir muhasebeye girişerek nerede yanlış yaptıklarını anlayıp hatalarını telafi etmeye çalışmaktır; fakat Batı’dan bunu beklemek safdillik olur. Kapağımızda Batı’nın içine düştüğü bu korku denizini işliyoruz ve diyoruz ki: “Bunca senedir işlediğin zulümden kaçamazsın, asırlık zulmün bedelinden saklanamazsın ve yardım için arayacak kimseyi de bulamazsın! Sizin için her şey çok daha kötü olacak!”

Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Artık Batı da Bir Varlık-Yokluk Savaşının İçinde” başlıklı yazısında işledi.

Çakal Carlos (S. Muhammed), bu haftaki yazısında Panama eski devlet başkanı “Manuel Noriega ve Paris İklim Anlaşması”ndan bahsediyor.

Fatih Turplu, “Gazâ ve Rahmet İnsicâmı Ramazan” başlıklı yazısında Ramazan’ın pek az bahsedilen gazâ kısmını ele alıyor.

Abdullah Kiracı’nın iktisad mevzuu ile kaleme aldığı yazı dizisi “Devlet ve İktisad” alt başlığı ile devam ediyor.

Bu hafta Doç. Dr. Mehmet Lütfi Arslan ile bir söyleşi yaptık. İçtimaî meselelerden siyasî hadiselere birçok hususu konuştuğumuz söyleşide Arslan, “Yine Batı’ya Gideceğiz; Ama Bu kez Bir Şeyler Vermek İçin” diyor.

Bahattin Yeşiloğlu, “Ramazan Geldi Yavaşla” başlıklı yazısının ikinci bölümüyle dergimizde.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya ve kâinat planını farklı bir veçheden ele aldığı Ölüm Odası B-Yedi’nin 368. bölümünün alt başlığı “Derviş Muhammed (Nefs Muhasebesi)”…

Osman Temiz’in “Acb-üz Zeneb’in Peşinde” başlıklı yazısı ikinci bölümüyle devam ediyor.

Gülçin Şenel’in bu haftaki yazısının başlığı “Fikrî Körlük ve Sağırlık”…

Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…