Selâm ile...
Bu milletin öz bünyesine mutabık bir zeminde teşekkül eden son sistemli yapı Osmanlı devletinin ardından, modernleşmek adına Batılılaşmayı şiar edinerek kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk icraatı reddi miras oldu. Yeni devlet, milletimizin Müslüman olduktan sonra asırlar boyunca elde ettiği tüm kazanımları bir çırpıda sildiği gibi bin yıllık kültürünü de reddetti. Yapılan devrimlerle toplumun geçmişle bağları koparıldı; buna mukabil tam olarak Batılılaşma da gerçekleşmedi. Kendi kültüründen koparılmış ama tam anlamıyla da Batılılaşamamış, idrakleri iğdiş edilmiş kof nesiller peydâ oldu. Muhtemelen Kemalizm’in maksadı da buydu zaten.

20. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle kitle iletişim vasıtalarının yaygınlaşması ve kültür emperyalizmi silahının Batı tarafından daha etkin kullanılmaya başlanmasının ardından cemiyetimizin bir kesimi öz bünyesine daha da bir yabancılaştı. Düşmanları gibi yaşayan, düşmanları gibi dünyaya bakan, düşünmekten ve fikretmekten azade bir insan tipi ortaya çıktı.

Zira bugün başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere gerek siyasîler, gerekse de cemiyetin bir çok kesimi tarafından en fazla “yerli” ve “millî” kelimeleri kullanılıyor. Bu kelimelerin bu kadar dillerde pelesenk olmasına rağmen gerçek mânâda millîleşmeye yönelik bir adım ise maalesef göremiyoruz. Hülasası şu ki yerli ve millî bir insan tipi oluşmasını sağlamak kuru lafla olmuyor; bunun yolu kendi kültüründen aldığı ilhamla yeni bir idrak zemini oluşturmaktan geçiyor.

Kapağımızda toplumumuzun içinde bulunduğu vaziyeti “Ülkemizin En Büyük Meselesi: Yabancılaşmış Adam” manşetiyle tenkid ediyoruz. Kapak mevzumuzu “Kültürsüz Yerli ve Millî” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, cemiyetimizin yabancılaşma sürecinden, yabancılaşmış insan tipinden, yerlilik ve millilik meselesinden bahsederken kültür, anlayış, ahlâk ve fikir, dil, sanat gibi kavramları ele alarak bugünkü manzaramızı ortaya koyuyor.

Bu mevzuda bizim en büyük zaafiyetimiz, Batı'da eğitim görüp ayran budalası gibi Batı hayranı olan gençlik. Bu meseleye dair en kesin çözüm önerisini, temel düsturumuz olan İdeolocya Örgüsü'ndeki "Başyücelik Emirleri: Batıda Tahsil" bahsinden sizlerle paylaşıyoruz.

Kapak mevzumuz ile alâkalı görüşlerini aldığımız Prof. Dr. Sami Şener, cemiyetin çöküş tehlikesi yaşadığını belirtirken bu durumun ortaya çıkmasında “aydın”ların büyük bir mesuliyeti olduğunu söylüyor. 

Kâzım Albay’ın “Ahmed Cevdet Paşa ve Islahat Görüşleri” başlıklı yazısı ikinci bölümüyle devam ediyor. Albay, yazısının bu bölümünde Cevdet Paşa’nın iktisad görüşü ve tarih görüşünü işledikten sonra ıslahatlar üzerine düşüncelerine temas ediyor ve iki bölümden oluşan yazının hülasasını yapıyor.

Terör devleti İsrail’in ve en büyük destekçisi ABD’nin hedefi konumunda olan Filistin’in Ankara Büyükelçisi Dr. Faed Mustafa ile Filistin’de yaşananları, İsrail ve Amerikan zulmünü konuştuk. Faed, Filistinlilerin asla teslim olmayacağını söylüyor.

Geçtiğimiz hafta kapağımızda "Türk askeri İdlib'e" manşetini atmıştık. Bu hafta Soçi'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında gerçekleştirilen görüşmenin ardından, İdlib'e yapılacak muhtemel operasyonun önüne geçildi ve Türkiye'nin tezleri kabul edildi. Türk askerinin güvenliği tesis etmek için İdlib'e girmesi kararı alındı. İdlib meselesi etrafında son bir haftada yaşanan gelişmeleri 12 ve 13. sayfalarımızda bulabileceksiniz.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), bu haftaki yazısında ABD’nin 11 Eylül taarruzu hakkında yapmış olduğu manipülasyonlar özelinde, emperyalistlerin insanların beynini ve idraklerini iğdiş etmesinden bahsediyor. Yazısının başlığı, “Duyduğuna Değil, Gördüğüne İnan!”

Fatih Turplu, teknolojik gelişmeler etrafında ilerleme ve gerileme meselelerine değinip günümüzde teknolojik gelişmelerin kısır döngüsüne saplanılarak insan faktörünün gözardı edildiğini anlattırken, teknoloji kelimesinin kendisinde niçin “Nadia Elena Comaneci” ismini tedai ettirdiğinden de bahsediyor. 
Bahattin Yeşiloğlu, Muharrem ayına girmiş olmamız vesilesiyle “Sünnî ve Şiîlerde Aşure Anlayışı” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Osman Temiz’in “Kadüse veya Ahenk Helezonunda Görünen Horoz” başlıklı yazısı dördüncü bölümü ile devam ediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...