ABD halkının İsrail’e yönelik tepkisi 7 Ekim’den bu yana ciddi bir oranda arttı. Data for Progress şirketinin Şubat ayında yaptığı ankete göre, Amerikalıların %67’si kalıcı ateşkes istiyor. Bu oran Demokrat Parti seçmeninde %77, 45 yaş altı seçmende ise %68. İsrail’e askeri yardımların devam etmesine yönelik tepkiler de özellikle sol eğilimli Demokrat ve genç seçmende fazla. Fakat Biden’in kendi seçmeninden gelen bu tepkilere rağmen İsrail’e yönelik şerhsiz desteği hala sarsılmadı. Geçen hafta Michigan’da düzenlenen Demokrat Parti adaylık önseçimleri de Biden’in İsrail politikasını eleştiren seçmenin kendini göstermesi için bir fırsattı. Özellikle genç ve Müslüman Demokrat Parti seçmenleri sandığa giderek “kararsız” seçeneğini işaretledi. 

A screenshot of a voting results

Description automatically generated

Toplam 768 bin seçmenin oy kullandığı seçimlerde ciddi bir rakibi olmayan Biden’in zaferi kesindi. Fakat seçmenlerin Gazze protestosu %13, yani 100 bin tepki oyuna sebep oldu. Özellikle üniversite kampüslerinin veya Arap Amerikalıların bulunduğu bölgelerde tepki oyları Biden’i geçti. 2020’de Biden, Trump’tan 150 bin oy fazla alarak Michigan’ı kazanmıştı. Seçimlerin bu kadar kritik geçtiği bir bir eyalette 100 bin kişinin genel seçimde Biden’a öfke duyarak sandığa gitmemesi veya Filistin’i destekleyen sosyalist üçüncü parti adaylarına yönelmesi durumunda Trump eyaleti kazanabilir, Beyaz Saray için kazanması gereken minimum eyalet sayısına daha rahat ulaşabilir. Böylece Biden’in İsrail’e verdiği koşulsuz ve yoğun destek 2024’teki seçilme şansını yok edebilir. 

Biden’in seçilme şansı sarsılsa da, Amerikalılar sokağa çıkarak tepkilerini gösterseler de Biden’in İsrail’e yönelik yoğun desteği azalmıyor. Özellikle İsrail ile ABD’nin iyi ilişkiler kurması için milyonlarca dolar harcayan, İsrail’i eleştiren solcu Demokratların veya İsrail muhalifi Yahudi Demokratların seçim kaybetmesi için yeni adaylar çıkaran, kampanyalar düzenleyen lobi örgütü AIPAC’in desteklediği Demokrat ve Cumhuriyetçi siyasetçiler İsrail’e yönelik eleştirilerin artmaması için elinden geleni yapıyor. 

AIPAC 2024 yılında İsrail’i eleştiren Ilhan Omar, Rashida Tlaib gibi Müslüman Kongre üyeleri başta olmak üzere birçok Filistin yanlısı solcu ismin seçim kaybetmesi için 100 milyon dolar para harcamayı planlıyor ve İsrail’i destekleyen siyasetçilere parti fark etmeksizin en az 10 bin dolarlık düzenli bağışlar yapıyor. 

Özellikle ana akım medyada da durum pek farklı değil. İsrail eleştirileri cılız, bu tür eleştirileri yapanlar ise diken üstünde. Her ne kadar Jon Stewart, Masha Gessen gibi İsrail’i eleştiren sol eğilimli Amerikalı Yahudiler “iş başa düştü” diyerek İsrail ve Netanyahu eleştirilerinde ipi göğüslese de sessiz kalanların sayısı daha fazla. İsrail’e yönelik askeri destek gibi konular hem Demokrat hem Cumhuriyetçi siyasetçilerin çoğunu birleştiren bir mevzu. Demokrat Parti seçmeninin duyarlılığı seçimlerin finansmanı gibi konular yüzünden seçilmişlerin politikalarını doğrudan etkileyemiyor. Yapılan halk gösterileri, atılan tweetler, çıkılan Youtube programları New York Times, CNN gibi kurumların haberlerinde geniş yer bulmuyor. 2024’te Biden seçimleri kaybederse kendisinden daha fazla İsrail destekçisi olan Trump seçimleri kazanacak, Biden’in Trump karşısında “daha az İsrail destekçisi” gözükmesi merkez, eski Cumhuriyetçi seçmenlerin desteğini kaybetmesine de sebep olabilir. Bu nedenle Biden’in hızlı bir şekilde politika değiştirmesi de pek olası gözükmüyor. Büyük ihtimalle kendisine tepkili genç, solcu ve Müslüman seçmenleri “Ben gidersem, daha kötüsü gelecek, bu son seçim” gibi söylemlerle ikna edip kerhen desteklerini isteyecek. Filistin yanlısı Amerikalılar, seslerini duyurmaya devam edecek, fakat büyük politikaları etkileyecek araçlardan mahrum kalacak. 

Washington’da Moskova rüzgarları mı esiyor?

Bu nedenlerle her ne kadar Sovyetler ya da Çin gibi temel hak ve özgürlükler askıya alınmamış olsa da İsrail’e yönelik desteğin kesilmesini isteyen Amerikalılar, çareyi siyasette veya seçimlerde göremiyor. Nitekim Aaron Bushnell gibi sokakta gördüğü bir evsizden etkilenen vicdanlı bir genç de herhalde çareyi sandıkta veya tweet atmakta görmemiş olacak ki kendi canını feda ederek dikkatleri Filistin’in üzerine çekmeye çalıştı. 

Columbia Üniversitesi öğrencileri tehditlere rağmen eyleme devam ediyor Columbia Üniversitesi öğrencileri tehditlere rağmen eyleme devam ediyor

Kendini yakma eylemleri, bugüne kadar Çin’deki Budist Tibet rahiplerinin veya Sovyetler dönemindeki muhaliflerin başvurduğu bir son çare tepkisiydi. Bugün Putin Rusyası’nda bu tür eylemlere rastlamak mümkün. ABD medyası, otoriter rejimlerdeki bu eylemlere geçmişten bugüne hep ilgi duymuş, insanların başkaları için siyasi saikle kendini feda etmesi, bu sırada kendinden başka kimseye zarar vermeyerek çok büyük bir acı eşliğinde kendini yakmasını “cesaret, kahramanlık” gibi başlıklarla haberleştirmişti. 25 yaşındaki Aaron Bushnell’in kendini feda etmesi ise müesses nizamın dengesini bozdu. Elbette intiharı özendirmek veya kutsamak çözüm değil ve Filistin için en doğru mücadele bu fikirleri uzun ömürlü kılmak adına yaşamak ve yaşatmak. Fakat Aaron Bushnell çoğu medya kurumunun iddia ettiği gibi psikolojik sorunları olduğu için değil, kendisinden daha çok önemsediği bir davası ve büyük bir vicdanı olduğu için kendini yaktı. En önemlisi, İsrail’e yönelik ABD desteğini azaltmak için elinde başka bir çaresi olmadığını hissettiği, sesini başka türlü milyonlara ulaştıramayacağının farkında olduğu için çareyi böylesine korkunç bir şekilde intihar etmekte buldu. Kendi acısını lotus pozisyonunda sessizce yanan Vietnamlı rahip gibi bastırıp 25 yıllık kısacık ömrünün en değerli son dakikalarını dahi Filistinliler için kullandı ve “Özgür Filistin” diyerek can verdi.

ABD’nin İsrail’e desteği gencecik bir Amerikalı’nın da geleceğini yerle bir etti. Biden, Aaron Bushnell gibi gençlerin oyuyla Trump’ı yenmişti. Şimdi bugüne kadar savunduğu ne kadar ilke ve değer varsa İsrail uğruna hepsini bir kenara koydu, hepsini teker teker parçaladı. 2024 seçimlerini kaybetme, Trump’a kendi elleriyle Beyaz Saray’ı teslim etme pahasına parçalamaya da devam edecek gibi duruyor. 

Bu gidişle çok daha fazla Amerikalı kendini Sovyet muhalifi gibi kapana sıkışmış, sesleri bastırılmış ve ötekileştirilmiş hissedecek, ABD dünyadaki ve iç kamuoyundaki mevcut itibarını daha çok sıfırlayacak ve geleceğini kendi elleriyle yakacak. 

Kaynak: Serbestiyet