Anadolu Akıncıları, 28 Şubat’ın 22. sene-i devriyesinde muhtelif şehirlerin adliye önlerinde basın açıklaması yaptı.
 
İstanbul, Ankara, İzmir, Yozgat, Aksaray, Konya ve Sivas’ta yapılan ortak basın açıklamasında, darbenin ordu ayağına yönelik yapılan yargılamanın yetersiz olduğu, sermaye, medya, yargı ve sivil toplum ayaklarına yönelik de operasyon yapılması gerektiği söylendi. Yetersiz olmakla beraber 28 Şubat davasının, en azından 28 Şubat’ın bir darbe olarak tescillediği belirtilirken “O dönem FETÖ’nün selefi konumunda bulunan ve bugün hâlen beyler gibi bir hayat süren paşalar layığınca cezalandırıldı mı? Devletin ve milletin cebinden 381 milyar doları söğüşleyenler tesbit edilip, yargılanıp, cezalandırıldı mı? Binlerce Müslümanın hayatıyla oynayan hukuksuz yargı kararlarına imza atan hâkim ve savcılar yargılanıp, cezalandırıldı mı? Darbe girişimine zemin hazırlayan medya patronları ve gazeteci kılıklı sermaye tetikçileri tesbit edilip, yargılanıp, cezalandırıldı mı?” diye soruldu.
 
28 Şubat’ın darbe olarak tescillenmesine rağmen 28 Şubat’ın hukuksuz yargı kararlarıyla mağdur edilen Müslümanların haklarının iade edilmesinin talep edildiği açıklamada, “Bu hak mıdır, hukuk mudur? Hangi insaf, hangi vicdan bu yükü taşır. 22 Sene. Söylemesi dile kolay.
Biz, bir sene daha 28 Şubat’ın hukuksuz yargı kararlarının mağdur ettiklerine özgürlük diye haykırmak istemiyoruz. Onların hürriyetini ve dolayısıyla adaleti geri istiyoruz. Unutulmamalı, geçmişle hesaplaşmak, geleceğin önünü açmaktır!” denildi.
 
Açıklama esnasında tekbirler getirildi “Adalet Mutlaka, Mutlak Adalet” sloganları atıldı.
 
Basın açıklamasının tam metni şöyle:
 
28 Şubat sürecinde rol alıp, henüz mutlak adaleti tatmamış olan siyasîler, ordu mensubları, yargı bürokratları, sermayedarlar ve medya mensubları gününü gün ederken, bugün bu süreçte hakları ve hürriyetleri gasb edilen Müslümanların 22 senedir mağduriyetinin sürüyor olması hukuk, ahlâk ve vicdan ile izah edilemez.
 
28 Şubat’ın ordu mensublarına yönelik bir dava görüldü bu ülkede ve onlar her ne kadar yaptıklarının bedelini ödememiş olsalar da kendilerine kesilen cüzî cezalar ile en azından yapmış olduklarının suç olduğu tescillenmiş oldu.
 
Buna karşılık, o dönem FETÖ’nün selefi konumunda bulunan ve bugün hâlen beyler gibi bir hayat süren paşalar layığınca cezalandırıldı mı?
 
HAYIR!
 
28 Şubat sürecinde Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletinden söğüşlenen paranın toplam 381 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’nin 2017 yılındaki Yurtiçi Gayrisafi Yurtiçi Hasılasının bile ancak 871 Milyar dolar olduğunu hesab edecek olursak, o dönem çalınan paranın büyüklüğü varın hesab edin.
 
Peki, devletin ve milletin cebinden 381 milyar doları söğüşleyenler tesbit edilip, yargılanıp, cezalandırıldı mı?
 
HAYIR!
 
28 Şubat sürecinin bir diğer aktörü olan hâkim ve savcılara gelelim. Dönemin paşalarının katıldığı mahkemelerde baskı altında kararlar aldığını itiraf eden, bu kararlarla binlerce Müslümanın hayatıyla oynayan hukuksuz yargı kararlarına imza atan hâkim ve savcılar yargılanıp, cezalandırıldı mı?
 
HAYIR!
 
Yaptıkları yayınlar, hazırladıkları dosyalar, köşe yazıları ve manşetleriyle 28 Şubat post modern darbe girişimine zemin hazırlayan medya patronları ve gazeteci kılıklı sermaye tetikçileri tesbit edilip, yargılanıp, cezalandırıldı mı?
 
HAYIR!
 
28 Şubat sürecinin failleri, azmettiricileri, hırsızları ve tetikçileri aradan geçen 22 senelik zaman zarfında hayatlarına beyler gibi devam ederken, onların mağdur ettiği Müslümanlar bugün nerede? Hâlen büyük bir çoğunluğu cezaevinde.
 
Bu hak mıdır, hukuk mudur?
 
Hangi insaf, hangi vicdan bu yükü taşır. 22 Sene. Söylemesi dile kolay.
 
Biz, bir sene daha 28 Şubat’ın hukuksuz yargı kararlarının mağdur ettiklerine özgürlük diye haykırmak istemiyoruz. Onların hürriyetini ve dolayısıyla adaleti geri istiyoruz.
 
Ve ayrıca, işlenen bunca cürmün faillerinin de adil mahkemelerce yargılanmasını ve işlemiş oldukları suçların cezalandırılmasını istiyoruz.
 
Öyle ümid ediyoruz ki, 28 Şubat süreci de dâhil olmak üzere bu memlekette geçmişe doğru hakiki bir hesablaşmanın önü açılır ve milletimize kötülük edenler yaptıklarının bedelini öderken, etmeyi düşünenler de kendilerini bekleyen akıbet hakkında fikir sahibi olurlar.
 
Unutulmamalı,
 
Geçmişle hesaplaşmak, geleceğin önünü açmaktır!