Makaleye göre, tek çocuk politikası döneminde doğan Çinliler, cinselliği, üreme yerine haz odaklı bir deneyim olarak görmeye başladı. Küreselleşme ve Batı kültürel ürünlerinin etkisiyle birlikte, daha önce tabu olarak görülen cinsel davranışlar, evlilik dışı ilişkiler ve LGBT gibi sapkınlıklar yaygınlaştı. Çin gibi kapalı bir toplumun bu şekilde hızlı bir değişim yaşaması ise araştırmacıları şaşırtmış durumda.

Politikanın bir diğer önemli sonucu da, toplumun evlilik kurumuna bakış açısının değişmesi oldu. Evlilik oranları düşerken, ilk evlilik yaşı yükseldi. Çin’de evlilik dışı çocuk sahibi olmak hala zorluklarla dolu olduğu için, bu durum doğum oranlarının düşmesinde önemli bir etken olarak görülüyor.

The Diplomat’taki makalede ayrıca, Çin hükümetinin tek çocuk politikasını teşvik etmek amacıyla başlattığı doğum kontrolü eğitim kampanyasının da toplumsal cinsellik anlayışında önemli bir rol oynadığı belirtiliyor. Ücretsiz prezervatif ve diğer doğum kontrol ürünlerinin dağıtılması, cinselliği üreme eyleminden ayırarak hazza odaklanmayı yaygınlaştırdı.

Ancak, Çin hükümeti şimdi nüfus düşüşünü tersine çevirmeye ve doğum oranlarını artırmaya çalışırken, bu yeni sosyal gerçeklerle yüzleşmek zorunda. Genç nesillerin cinsellik ve aileye dair değişen bakış açıları, hükümetin nüfus politikalarını yeniden gözden geçirmesini gerektiriyor.

Doğu Türkistan'da zulüm ve baskı bitmiyor! Her Türk haneye bir Çinli Doğu Türkistan'da zulüm ve baskı bitmiyor! Her Türk haneye bir Çinli

The Diplomat’taki makale, Çin'in tek çocuk politikasının sadece demografik bir kriz yaratmakla kalmadığını, aynı zamanda toplumsal cinsiyet anlayışını ve cinsellik anlayışında geri dönüşü zor değişimlere yol açtığını vurguluyor. Bu değişimlerin uzun vadeli etkileri ise henüz tam olarak bilinmiyor.