Başa şunu alarak konuşmak icab eder ki; biz cihad ibadetini yerine getirirken İslam edeb ve ahlakını en baş ölçü olarak alırız. Ve savaşımızın içerisinde bize muhalif olmamış, kılıç çekmemiş, Müslümanların imhasına sebeb ve netice olmamış hiç kimseye karşı kılıç kullanmayı meşru görmeyiz. Hiçbir Müslüman hatasız değildir. Müslümanın her sözü de kıymetli değildir. Ama bu sözler Müslümanlar için geçerlidir İslâm için değil. İslam hatasızdır ve her sözü kıymetlidir. Madem bu böyle ne diye batılı ağızla hareket edilir, küfrün dili kullanılarak İslam’a hakaretler edilir, aşağılanır? Hangi mantıkla İslâm’ın cihad emri terörizmle yan yana getirilerek Müslümanların cihad emrinden uzak durması için çaba gösterilir?
Bunun sebebi açık ve nettir: Emperyalizm ve sömürgeci güçler cihad eden Müslümanlar karşısında artık tutunamıyorlar, saklanacak yer arıyorlar. Artık yapacakları bir şey kalmadığı için iftira atıyor, psikolojik savaş taktiklerine başvurup mücahidleri itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bilhassa Suriye ve Afganistan Cephesinde mücahidler inisiyatifi ele almış durumda. Bir takım müdahale ve askerî operasyonlarla durdurulamayan bu yükseliş, şimdilerde paravan örgütler ya da bazı yanlış uygulamaların stüdyo çekimi filmler vasıtası ile zenginleştirilerek psikolojik savaş malzemesi olarak servis edilmesiyle durdurulmaya çalışılıyor.
Dünya genelinde artan Cihad hareketlerini karalamak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Gerekirse kendileri “askeri şirketler vasıtası ile” gerçekleştirdikleri iğrenç eylemleri Müslümanların üzerine yıkıp, onun üzerinden mücahidleri karalıyorlar.
Cihadın zaruretini ve farklı ülkelerde olan biteni anlamak için şu misal dikkatlice okunmalı ve tefekkür edilmeli. Gerisi kendilinden gelir zaten ; Adamın birisi gelip sizin karınıza kızınıza gözünüzün önünde tecavüz etse, sizde atılıp adama haddini bildireceğinize bekleyip “kanun var nizam var kardeşim, gider şikayet ederim” deyip adamın karınızın, kızınızın üstünden kalkmasını bekleyebilir misiniz? Ya da biri gelip sen tecavüze mani olacağın hamleyi tam yapacakken “aman sakın provokasyona gelme” dese, giden namus mudur? “Provokasyona gelme” diyenin provokasyonuna gelip eşinin, kızının namusunun gitmesine sebeb oldun mu, olmadın mı?
Şimdi düşün Bağdat’tan Şam’a, Kabil’den Somali’ye, Mısır’dan Çeçenya’ya Müslüman kadının ve kızının ne çektiğini ve nelere maruz kaldığını…