Bilindiği üzere geçtiğimiz hafta 29. Asliye Ceza Mahkemesi yetkisi olmadığı halde on ayrı sulh ceza hâkimini “by-pas” ederek reddi hâkim kararı verdi. Bu karar, mevcut hükümete karşı Paralel Örgüt’ün yeni bir darbe teşebbüsünden başka bir şey değildi. Bu teşebbüsün ana gayesi “Paralel Yapı” operasyonları kapsamında tutuklanan ve aralarında Hidayet Karaca ile polis müdürlerinin de bulunduğu 75 Paralel Örgüt yandaşının tahliye edilmesiydi. Neyse ki, 10. Sulh Ceza ve İnfaz savcılığı uyanık davranarak Gülen’in emriyle başlatılan bu operasyonu durdurdu. HSYK da ilgili hâkimleri görevden aldı…
 Türkiye’de hukuk bugün değil, dün değil, Türkiye Cumhuriyet Devleti kurulduğundan beri yani işin en başından beri hakiki manada tezahür etmemiştir; her zaman siyasî bir kimlik taşımıştır. İskilip Atıf’tan, Şeyh Said’e, Dersim’den 28 Şubat’a kadar uzanan hukuksuzluklar silsilesini saymakla bitiremeyiz. Paralel Yapı’nın “Amerikan tandanslı” amaçlarının herkes tarafından bilindiği malûm; ancak bizim temel problemimiz, “hukuk”un hiçbir zaman bu memlekette doğru-dürüst bir şekilde tesis edilememesidir. Paralel Yapı ise bugün “gerçek hukuk”un tesis edilememesi için bu memleketin düşmanı bütün unsurlara fidelik etmekte ve bu yapısıyla tehlikeli bir çıbanbaşı olduğunu bir kez daha göstermektedir. Kapağımızda bu mevzuyu işleyerek “Olağanüstü Mücadele Olağanüstü Hukuk Gerektirir” manşetini kullandık; bu tehlikeli çıbanbaşı ile mevcut kanunlar eliyle mücadele etmenin ne kadar zor olduğunu bahsettiğimiz hâdise göstermiştir. Bu hâdise, önümüzdeki seçimlerden sonra yapılacak ilk işin, mevcut köhne kanunlar yerine, memleketimize ve insanımıza, Müslüman Anadolu İnsanı’na yaraşır nitelikte bir Anayasa’ya doğru gidilmesi olacağını göstermektedir. Her tarafa çekilmesi mümkün “elastiki kanunlar” yerine, insanımızı ruhundan kavrayabilen ve insanca yaşamaya imkân sağlayan Mutlak Fikir İslâm’a “bağlanmış” bir anayasa hazırlanmalı ve buna istinaden tüm kanunlar yeniden düzenlenmelidir. Millî veçhenin ağırlıklı olduğu taslaklar hazırlanmalı ve bunlar ehil heyetler eliyle bir forma sokulmalıdır; kimse korkmasın ve çekinmesin, bu millet, kendisini durmadan sömüren Amerikan tandanslı, İngiliz tandanslı ne kadar küfür ocağı varsa hepsinden bıkmış vaziyettedir.
Kapak yazımızı Ömer Emre Akcebe “Mikroba Merhamet, Hastaya Merhametsizliktir” başlıklı yazısıyla kaleme aldı… Fatih Turplu ise “Vay ayı vay!” başlıklı yazısıyla kapak mevzumuz olan Paralel Örgüt’ün son hamlesini bir başka açıdan ele aldı…
İstanbul 1. Bölge Bağımsız Milletvekili adayı Prof. Dr. Mete Gündoğan ile bir söyleşi gerçekleştirdik; siyasetten ekonomiye, insan sağlığından mimariye kadar uzanan birçok mevzuyu ele aldığımız söyleşiyi ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz. 
İHH’nın Diyarbakır’da düzenlediği “Ortadoğu’da Kürtler ve Barış Sempozyumu”na konuşmacı olarak katılan Sosyolog Müfid Yüksel ile sempozyum hakkında bir tele söyleşi gerçekleştirdik. Alakanıza sunuyoruz…
Yazarımız Çakal Carlos (Salim Muhammed)’in bu haftaki yazısının başlığı “Amerika Devletleri Zirvesi, Rusya ve Çin.” Bahattin Yeşiloğlu’nun yazısının başlığı ise “Modernizm: Kendine Taparlık.”
Yeni yazarlarımızdan Farah Nur ise “Hammamizâde İsmail Efendi’nin Evi” başlıklı yazısıyla bu hafta “Bismillah” dedi…
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “Ölüm Odası B-Yedi” isimli eserinin 258. bölümünün alt başlığı “BD-İBDA (Kurtubî Kaş)”…
Sezâi Dilbilen “Kavganın İçinde-İş İçinde Eğitim”, Abdullah Kiracı “Eski Yunan’da Vakıf”, Gülçin Şenel ise “Quantum ve Ötesi” başlıklı yazılarıyla bu hafta dergimizdeler.
Kültür Sanat haberlerimiz ve gündemdeki diğer meseleleri sizler için yorumladığımız haberlerimizle birlikte bu haftanın muhtevası böyle.
Gelecek sayımızda görüşmek üzere Allah’a emanet olun…