Selâm ve duâ ile…

Bu hafta ehemmiyeti nisbetince gözlerden ırak kaldığını düşündüğümüz bir mevzuyu kapağımızda işledik: 28 Şubat dönemindeki yargı kararları neticesinde suçsuz yere hapse atılan ve maalesef bu güne kadar haklarındaki dosyalarda bir değişikliğe gidilmeyen cezaevlerindeki Müslüman tutsakları…

28 Şubat dönemindeki yargı kararları, yapılan hukuksuzluklar, o dönemden bu güne uzanan hukuksuzluklar silsilesi herkesin malumu. Bunları uzun uzun anlatmaya ve yapılan hukuksuzlukları tek tek saymaya sanıyoruz gerek yok… Mevcut hükümet ile paralel örgüt arasındaki çatışma bir noktadan sonra tarafların kendi inisiyatifinden çıkmış ve artık gelinen noktada bu “savaş” neredeyse dış kaynaklı unsurlar ile memleket yanlısı unsurlar arasındaki bir mücadeleye dönüşmüştür; bunu görmek için ayrıca falcıya gitmeye gerek yok. Memleketin herhangi bir yerindeki herhangi bir kahvehanesine gidip herhangi birisine de sorsanız bunu öğrenirsiniz… Bu savaştaki temel problem iki tarafın kendisi de dâhil olmak üzere “yandaş”larının da tam olarak taraflarını, tarafgirliklerini belli edememeleri yahut seçmemeleridir; çünkü bir yanda her şeyi Amerikan, İngiliz ve İsrail çıkarları açısından gözeten ve işlerini buna göre düzenleyen “Paralel Örgüt”ün tüm bu dış unsurlarla bezeli yapısıyla “Müslümanlık” taslaması; diğer yanda ise, “Yeni Türkiye” sloganıyla eski Türkiye’nin karanlığını gidermek istediğini söyleyen ama 28 Şubat’ın bütün kalıntı ve uzantılarını kazımaya yönelik girişimlerde anlamlandıramadığımız bir şekilde çekingen davranan, devrinin, gününün, zamanının geldiğini hâlâ fark edemeyen hali hazırdaki mevcut yönetim…

Memleket ve millet menfaati adına bu durum içerisinde elbette Amerika, İngiltere ve İsrail mahreçli Paralel Yapı’dan yana olmayacağımız aşikâr; fakat hükümetin 28 Şubat’dan bu güne kadar uzanan ve fiilî olarak devam eden hukuksuz yargı kararlarını halen düzeltememiş olması da büyük bir fecaattir… Başta bu mevzu olmak üzere birçok kritik meselenin politik hesaplar güdülmeden bir an evvel çözülmesi gerekiyor; zaten Paralel Yapı’yı bertaraf edersen bu mevzular çözülecek, bu mevzuları çözersen Paralel Yapı bertaraf edilecek! Yani, başta yayın kurulu üyemiz Kâzım Albayrak, yazarımız Yakup Köse olmak üzere, gönüldaşlarımızdan Burak Çileli, Abdüsselam Tutal, Cihad Özbolat, İsmail Uysal, Ethem Köylü, Ali Acar, Zeynel Abidin Danalıoğlu, Levend Dülger ve ismini sayamadığımız onlarca gönüldaşımızla birlikte toplamda 600 Müslüman şu an 28 Şubat’ın hukuksuz yargı kararları neticesinde ya mahpustur ya da aranmaktadır. Bu meselenin bir an evvel çözüme kavuşturulması gerekmektedir…

Söylediğimiz gibi bu mühim mevzûu kapağımıza taşıdık ve manşetimizde “28 Şubat’tan Bu Güne Müslümanlar İçin Değişen Ne? Cezaevlerindeki 600 Müslüman’a Uygulanan Hukuksuzluklar Giderilsin!” dedik…

Kapak mevzumuz etrafında TV 24 kanalının yayın danışmanı Ersoy Dede beyefendi ile önemli bir söyleşi gerçekleştirdik; söyleşide ağırlıklı olarak Paralel Örgüt’ün yaptıkları ve nasıl tasfiye edilmesi gerektiği üzerinde duruldu. Hükümetle giriştiği bilek güreşinde “FETÖ örgütünün” hükümete yönelik olarak gerçekleştirdiği bir hamlenin neticesinde tutuklanan yazarımız Yakup Köse’nin serbest bırakılmasını da isteyen Ersoy Dede mülakatını alâka ile okuyacağınızı umuyoruz…

Kapak yazımızı Ömer Emre Akcebe kaleme aldı. Yazısının başlığı “Adalet Sarayı: Veteriner Tabelalı Kasap Dükkanı.” Fatih Turplu ise yine kapak mevzûumuza bir başka pencereden bakarak “Türkiye’deki Hukuk Ne Kadar Hukûkî?” diyor…

Şükrü Sak’ın nabizhaber.com’da yayınlanan, Fetullahçı yargı tarafından müebbet hapis cezasına çarptırılan yazarımız Burak Çileli’ye reva görülen hukuksuzluk ile alâkalı kaleme aldığı “Fetullahçı Yargının Hukuk Cinayetleri” başlıklı yazısını sizler için iktibas ediyoruz.

M. Taha İnci, “Dergici Geldi Hanım, Dergilerimiz Var” başlıklı yazısında piyasada bir çok dergi olmasına mukabil hemen hemen hiç birisinin “bir dergi niçin çıkar?” sualinin cevabını vermediğini söylüyor.

Carlos (Salim Muhammed)’in EduardoGaleano, GünterGrass ve François Maspero’dan bahsettiği yazısının başlığı “Üç Yazarın Ölümünün Ardından”...

Tayyar Tercan, “Balkan Dosyası” başlıklı yazısında Balkan tarihine kısaca değinip güncel bazı mevzuları aktarıyor.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen Ölüm Odası B-Yedi’nin 259. bölümünün alt başlığı “Dolmabahçe’den Haliç’e”...

Abdullah Kiracı, “Vakıf” ana başlığı altındaki yazı dizisine bu hafta “Eski Yunan’da Vakıf” bölümünün ikinci kısmı ile devam ediyor.

Gülçin Şenel’in yazısının başlığı ise “İslâm Hukukunun Küllî Kâideleri”...

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri ve kültür-sanat sayfalarımızı da bulabileceksiniz.

435. sayımızda görüşmez üzere...

Allah’ın selâmı üzerinize olsun.