Geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen Genel Seçimler neticesinde, Ak Parti %40,9 oy oranı ile 258, Cumhuriyet Halk Partisi %25 ile 132, Milliyetçi Hareket Partisi %16,3 ile 80, Halkların Demokratik Partisi % 13,1 oy alarak 80 milletvekili ile meclise girdi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki saf hâlinde Erdoğan karşısında birleşen unsurlar, bu seçimlerde yabancı basın ve dış güçlerden aldıkları destek ile beraber iyice pervasızlaşarak Erdoğan karşısında tek bir safta buluştular. İçeriden ve dışarıdan dünya tarihinde belki de eşine az rastlanır bir algı operasyonu yürütüldü. Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan “diktatör” diye yaftalandı, Ak Parti IŞİD destekçisi ilân edildi, Başkanlık Sistemi tartışmasında söyleyecek sözü olmayan statükocular değişimi Erdoğan’ın şahsına irca etti, PKK’yı Kobani vesilesiyle modern(!) dünyanın kahraman silahşoru, HDP’yi Türkiye’nin modern(!) umudu ve Selahattin Demirtaş’ı da eşi benzeri görülmemiş beklenen lider olarak lanse etti. Tüm şartlara rağmen, millet Ak Parti’den yana olan tavrını korudu ve gerçekleştirilen algı operasyonuna kapılmayarak, tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde edemese de %41 gibi bir oy ile sandıktan birinci sırada çıkmasını sağladı. Yapılan bunca algı operasyonuna rağmen ancak iki-üç milyon oyun kaymasına sebeb olabildiler. Bu demektir ki, milletimiz artık bu tip algı operasyonlarını da yememektedir. Çünkü bu bahse konu olan kemiyet Ak Parti’nin bir meydanda topladığı kalabalığa denktir. 90 küsur yıllık Cumhuriyet bataklığı, Batıcılar ve Batılılardan müteşekkil bir koro ancak 2-3 milyon oyun kaymasına sebeb oluyorsa, bu en azından onların galib gelemediklerini resmeder.

Seçim sonuçlarıyla alâkalı birkaç hususun altını çizerek devam edelim.

Bunlardan birincisi her ne kadar kemiyet bakımından küçük bir kesim olsa da, ellerindeki hoparlörün büyüklüğünden dolayı sesi çok çıkan ve çok çıkan sesine nisbetle bir keyfiyet sanılan Batıcıların sesinin bundan çok evvel kesilmesi gerekirdi. Ne var ki gereken adım bir türlü atılmadı ve bu ses kesilmedi.

İkinci bir husus, geçtiğimiz sayı kapağımızda “Şer Güçler Erdoğan Şahsında İslâm’a Karşı Seferberlik İlân Ettiler – Batıcı Şer Güçler Karşısında Erdoğan’ın Yanında Olma Vakti!” çıkışımızın ne kadar yerinde olduğu da görülmüş oldu. Bilhassa “Guardian Gazetesi”nin seçim öncesi “Tam Batılılaşmamış Yoksul Müslümanların Kendi Kendilerini Yönetmelerine İzin Vermeyiz” manşeti ile seçim sonrası “La Repubblica” Gazetesinin “Selahaddin Eyyubî Kudüse Sancak Dikmeden Evvel Durduruldu” ve İsrail medyasının “Biz kazandık” manşetleri tezimizin teyidi oldu. Muhtelif kesimlerden de meselenin bir tek bizim tarafımızdan doğru şekilde göründüğü yönünde birçok telefon ve mail aldık.

Bilhassa son dönemde istikametini beğendiğimiz ve destek olduğumuz Ak Parti’nin şahsında Müslümanların “iyiliğini” isteyen vatan evlatları olarak, seçim sonuçları üzerine şu görüş/tavsiyelerimizi iletmek istiyoruz: Ak Parti koalisyon hususunda son derece dikkatli davranmalı ve aceleci olmamalıdır. Koalisyon kendini bir zaruret halinde dayatırsa “en kısa zamanda erken seçim” diyerek girmelidir. Bu arada “mevzuat hazretlerine” fazla kulak asmadan ve “elini korkak alıştırmadan”, artık millet ve memleketin hasımları net bir şekilde ortaya döküldüğüne göre, var gücüyle bu millet düşmanlarının tepesine binmelidir. Cumhurbaşkanı halen görevinin başındadır ve onun bu konulardaki yetkisi anayasamız gereği “sınırsızdır”.

Mücadele daha yeni başlamıştır ve bu mücadele ancak devrimci bir ruhla yapılabilir, öyle muvazaacı bir mizaçla değil.

Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Bir Musibet Bin Nasihatten Evlâdır; Allah, Pervasızlardan Yanadır” başlıklı yazısıyla kaleme aldı.

Seçimlerle alâkalı olarak Fatih Turplu’nun “Blok Muhalefet’in Görüntüsü”, Sezâi Dilbilen’in “Ey Üçbin Aile Siz Yüzde Kaç Buçuksunuz?”, Faruk Hanedar’ın “Ak Parti’nin İdeal Eksikliği” başlıklı yazılarını dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.

7 Haziran seçimlerinin ardından Abdurrahman Dilipak, Cemil Barlas, Merve Şebnem Oruç, Ömer Turan ve Ahmet Kekeç seçim sonuçlarını BARAN Dergisi’ne değerlendirdi.

Seçimler sona ermesine rağmen Doğu’da Müslümanlara baskılar devam ediyor. Diyarbakır’da çıkan olaylarda üç kişi hayatını kaybetti. Bölgede neler yaşandığını Hüda-Par Sözcüsü Said Şahin’e sorduk.

Çakal Carlos (Salim Muhammed)’in bu haftaki yazısının başlığı “Suriye Ordusunun Güç Kaybı ve

CIA Direktörü’nün Doğruladığı Tahlil”...

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Ölüm Odası B-Yedi” eserinin 264. Bölümünün alt başlığı “MÜHÜR (KARAYILAN / TAŞ KOLTUK)”...

Abdullah Kiracı, Antik Roma’daki vakıflardan sonra “Bizans’ta Vakıf” müessesini işlemeye başlıyor.

Ayrıca dergide sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberlerimizi de bulabilirsiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...