Selam ile…

I. Dünya savaşı sonrasında Batılılar eliyle demografik yapısı şekillendirilen ve Batıcı totaliter rejimlerle Müslümanların  baskı altına alındığı Ortadoğu’da düzen, yakın bir geçmişe kadar ufak-tefek rötuşlarla Batılıların istediği istikamette devam etti. Bu süre zarfında hem İsrail’in güvenliği sağlandı, hem de gerek nüfusun yoğunluğu sebebiyle eşsiz bir pazar gerekse de ham madde açısından zengin kaynaklara sahip İslâm milletinin toprakları iliklerine kadar sömürüldü.

Dönemin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in 1990’larda Amerika’nın kafa tutulamaz olduğu algısını zihinlerde yıkması, Amerika’yı sahaya inmeye zorlaması ve İslâmcı hareketlerin uyanışı sosyolojik bir dönüşümü beraberinde getirdi. Bu sosyolojik değişim, gölete düşen damlalar misali siyasete de tesirini yavaş yavaş göstermeye başlayınca, Batılıların zihninde, Ortadoğu’da yeni bir düzenleme yapılmasının zarurî olduğu kanaati hasıl oldu.

Diğer taraftan Irak ve Afganistan işgalleriyle sahada hakimiyet kurma çabasına girişen ABD’nin ve NATO’nun katliamları-insanlık dışı muameleleri, Müslümanlardaki Batı nefretini körükledi. Müslümanlar daha mücadeleci bir anlayış benimsemeye başladı.

2010’un sonunda başlayan ve “Arab Baharı” olarak adlandırılan isyan dalgaları ile beraber bölgede her açıdan büyük bir boşluk oluştu. Bu durum Batı için bölgenin yeniden dizaynı istikametinde bir fırsat sağladı. Bilhassa Suriye’de savaşın beş yıldır devam etmesi için her şey yapıldı ve bölge kevgire çevrildi. Burada ise Batı’nın çıkarlar açısından tek tehdit, Türkiye’nin belli bir ritimde politikalarını sürdürmesiydi.

Böyle bir süreçte Türkiye 7 Haziran seçimlerine gitti. Seçimler öncesinde Türkiye’de müthiş bir algı operasyonu ve manipülasyonlar silsilesine şahit olduk. Çünkü ülkede belli bir istikametteki istikrarlı sürecin devamı Batı’nın Ortadoğu planlarının önündeki en temel engellerden biriydi.

Türkiye’deki seçimler sırasında Suriye-Türkiye sınırında hemen bir operasyon başlatılarak daha önce IŞİD vasıtasıyla yapılan bölgedeki Türkmen, Arab ve muhafazakâr Kürtleri boşaltma planı uygulamaya devam edildi. Tel Abyad’ın PYD tarafından ele geçirilmesi ile Türkiye-Suriye sınırı boyunca uzanan PYD kontrolündeki kantonlar arasındaki boşluk ortadan kaldırıldı ve Siyonist-Haçlı destekli Kürt devleti için büyük bir mesafe kat edildi. Türkiye’de “koalisyon mu kurulacak, erken seçim mi olacak?” tartışmaları etrafında “cambaza bak” oyunu oynanırken Batı, büyük plandaki yeni bir aşama için düğmeye bastı.

Bu hamle ile hem Kürt petrolü kontrol altında Akdeniz’e ulaştırılabilecek, hem de tehdit gördükleri Türkiye’nin Ortadoğu ile olan bağı Şii hilâlinden sonra bu kez de Batı destekli Kürt devleti ile kesilecek.

Batı her ne kadar bu planı hayata geçirmek için seferberlik ilân etse de kaos yüklü süreçlerde dizginleri elde tutmak mümkün olmaz. Netice olarak bölgede tarihî ve kültürel bağları olan ve aynı hisleri taşıyan İslâm milleti üzerinde oynanan bu oyunun tutması, hadiselerin aktığı yön göz önünde bulundurulduğunda imkânsız gözükmektedir.

Baran Dergisi’nin 440. sayısında bu mevzuyu kapağımıza taşıyor ve “Kürtler Üzerinde Büyük Oyun - Hedef: Amerikan Mandası Kürdistan” manşetini atıyoruz. Kapak mevzuumuzla alâkalı olarak Ömer Emre Akcebe’nin “Batı, İslâm Âlemi Üzerindeki İnisiyatifi Kaybetti”, Sezai Kırlangıç’ın ise “Kürdistan’ın İçine Düştüğü Fitne; Fikirsizlik” başlıklı yazılarını dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.

Yine kapak mevzuumuzla alakalı olarak Türkiye’nin dış politikasını ve Ortadoğu’nun manzarasını Milat Gazetesi dış politika yazarı Hüsamettin Aslan’la konuştuk. Bu röportajı alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Fransa’da cezaevinde bulunan Müslüman direnişin sembolü yazarımız Çakal Carlos (Salim Muhammed)’in bu haftaki yazısının başlığı “Suçlu Arayan Batı Kimlerle Kolkola?”

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 265. sayısının alt başlığı “Nar Nur Oldu”...

Tayyar Tercan, “Nasır Oriç Olsaydı Srebrenitsa Katliamı Olmazdı” isimli makalesinde Boşnak kahraman Oriç'in İsviçre'de Sırp iddiaları üzerine gözaltına alınmasını ele alıyor.

Abdullah Kiracı, Vakıflar yazı dizisine “Bizans’ta Vakıflar” mevzuu ile devam ediyor.

Dergimizin bayilerde olduğu 18 Haziran Perşembe günü itibariyle Ramazan ayına girmiş bulunuyoruz. Tüm İslâm âleminin Ramazan’ını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederiz. Yazarımız Fahri Özcan, Ramazan ayına girmemiz vesilesiyle kaleme aldığı “Bu Ramazan Başka Ramazan” başlıklı yazısında Ramazan ayını dualarla karşılamamızı öğütlüyor.

Ehemmiyetine binâen derleyip yorumladığımız haberlerimizle birlikte bu haftanın muhtevası böyle. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun..