Bu hafta da kapağımızı, önemine binaen, 7 Haziran seçimlerine ayırdık ve “Batıcı bataklık mı? Bağımsız Türkiye mi?” manşetini kullandık…

Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşarak daha bağımsızlıkçı bir politika izlemeye başladığı bu süreçte Batı işbirlikçisi bazı unsurların temizlenmesi de memleket adına ümit verici gelişmelerden. İşte böyle bir dönemece rastgelen 7 Haziran seçimleri, söylediğimiz açıdan diğer seçimlerden daha farklı bir noktada...

Bugün CHP, MHP, HDP gibi siyasî partilerin yanı sıra sermaye, medya ve taşeron cemaat birlik olup Ak Parti’ye karşı safları sıklaştırdı; yani tüm Batıcılar bir safa dizildi. Türkiye’de daha önce böyle bir koalisyonun oluştuğu, birbirine benzemeyen bu hiziplerin bir araya geldiği görülmüş bir durum değil...

Seçimlerdeki ana tartışma ne eğitim, ne ekonomi ne sağlık ne de başka bir husus; üzerinde durulan tek husus, “başkanlık” etrafında rejim değişikliği tartışmaları... Bu rejimden rahatsız olan ve aklî melekelerini henüz kaybetmemiş herkes 7 Haziran seçimleri sonrası Ak Parti’nin anayasayı değiştirecek ve başkanlık sistemini getirecek bir çoğunluğa erişip erişemeyeceğini merak ediyor ve açıkçası bunu istiyor… Tabiî ki, Ak Parti de verdiği sözün ne olduğunu ve sözünü tutmadığı zaman bu milletin kendisini alaşağı etmekte tereddüt etmeyeceğini, yani, “millî irade”nin bir söylemden ziyade bir gerçeklik olduğunu en iyi kavrayan parti; bu bakımdan 7 Haziran, hem milletimizin bu yönde bir iradeye hazır olup-olmadığının ve hem de iradesini teslim ettiklerinin buna lâyık olup-olmadığının bir nevi imtihanı olacağından gayet kritik bir tarih…

Bu seçim bir yönüyle de, “demokratik olmaya” zorlanan ve seçim sandıklarının peşi sıra sürüklenmeye mahkûm edilen bir milletin kendisine dayatılan bu oyunun kuralları içinden yeniden doğuşuna vesile olmuş ve ne kadar Batıcı züppe varsa hepsinin eteklerini tutuşturmuştur.

Seçim neticesi ne olursa olsun bu memleket, bu millet İslâm dâvâsını gütmekten, kendi liderini elbet bulmaktan ve sonunda küfrün bağrına İslâm sancağını dikmekten vazgeçmeyecektir.

Muhtevamıza gelecek olursak;

Ömer Emre Akcebe, “7 Haziran Sonrası Muhtemel Senaryolar” başlıklı yazısında seçimlerden çıkabilecek muhtemel sonuçların siyasete nasıl tesir edebileceğini ele alıyor.

Fatih Turplu, “7 Haziran Seçimleri ve Tayyip Erdoğan” başlıklı yazısında seçim sürecinde partilerin güttüğü stratejileri ele alırken Tayyip Erdoğan’ın seçimler öncesinde kilit bir rol oynadığına dikkat çekiyor.

Faruk Hanedar, “İçtimaî Hafıza ve MİT Tırları Meselesi” başlıklı yazısında Cumhuriyet Gazetesi’nin MİT tırlarının içindeki silahların fotoğrafını servis ettiği haberi ve Türk milletinin bu hadiseye bakışını yorumluyor.

Bu hafta Gazeteci Yazar Ekrem Kızıltaş ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Ekrem Kızıltaş’ın “artık kendilerini bu ülkenin sahibi zannedenler yolcu, millet hancıdır” dediği röportajı alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Çakal Carlos (Salim Muhammed)’in çeşitli meselelere temas ettiği yazısının başlığı “Gönüldaş Erdoğan, Cezaevlerindeki Gönüldaşlarımızı Serbest Bırakacaktır!”

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Baran’da tefrika edilen eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 263. bölümünün alt başlığı “Dünya Bir Stadyum”...

Tayyar Tercan, “İki Millet: Boşnaklar ve Arnavutlar” başlıklı yazısında Avrupa’da zulüm gören iki Müslüman milletten bahsediyor.

Abdullah Kiracı’nın vakıf müessesesi üzerine kaleme aldığı yazı dizisi “Antik Roma’da Vakıf” başlığının dördüncü bölümü ile devam ediyor.

Gülçin Şenel’in bu haftaki yazısının başlığı “Seyyid Ahmed Arvasî’yi Kim Okur?”

Dergimizde ayrıca sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek üzere...

Allah’a emanet olun.