“Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay CNNTürk'te katıldığı canlı yayında Hande Fırat'ın programında, Kürt açılımı konusunda yürüyen yoğun çalışmaları değerlendirirken ilgin bir açıklamada bulundu “ABD zaten bu işin tarafıdır Irak'taki pozisyonu sebebiyle, ABD'nin pozisyonunu biliyoruz. Başından beri içinde. İstanbul'da toplantı var. Bütün bunların içinde olması ABD'nin normaldir.”(09.06.2012 Hürriyet)

Uludere ile yakın ilgili bir mevzu. Taraflar, Uludere üzerinden terbiye ediliyor hizaya çekiliyor. ABD-İsrail üçgeninde “hizmet”e devam etmeleri sağlanıyor. Kimsenin fazla gelişmesine, irileşmesine müsaade yok; her biri diğerine karşı bir denge unsuru olarak güncel ve aktif olarak tutuluyor. Dolayısıyla aslında “bataklığın kuruması” gibi bir olgu mümkün değil, ya da ülkenin Türk-Kürt nüfusunun istikrarlı ve huzurlu bir yaşama göz açması. ABD ve İsrail “Mutlu ve güçlü bir Türk-Kürt Milleti” ne hangi akılla hizmet eder, kendi ülkesinde milyonlarcasının kafa derisini yüzen ve daha birkaç yıl önce milyonlarca Arap, Türkmen, Kürt’ü kıran, katliama tâbi tutan bir kafai Türk ve Kürt mutluluğu için “hizmet” edecek öyle mi? Ya, siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz?

Batı, Ekonomik ve Ruhi krizini Ortadoğu’yu yağmalayarak aşmaya çalışmakta ve Ortadoğu ülkelerine olan yekûnda TRİLYON doları bulan borçlarını ödemeyip üstüne yatarak çözmeye uğraşmaktadır. Hatta daha ötesine giderek Ortadoğu’da kendisini besleyen OLMAZSA OLMAZ türünden bütün yer altı ve yerüstü kaynaklarının güvenliği, uluslar arası deniz ve kara yollarının kontrolü, pazarların el değiştirmesinin önlenmesi ve pazar konumundaki ülkelerin üretimlerinin engellenmesi amacıyla bölgeyi tamamen kuşatma altına almaya, işgalin ötesinde tam bir KAN GÖLÜ oluşturarak kontrolü elinde tutmaya çalışmaktadır... Bugün Ortadoğu tam bir kan gölüdür ve her yanda Müslümanların kanı oluk oluk akmakta, namusuna el uzatılmakta, malları yağmalanmakta, inanç ve değerleri ayaklar altına alınmaktadır. Libya, Tunus, Mısır, Yemen, Sudan, Somali, Suriye, Irak, Afganistan  her yerde Müslümanların kanı seller gibi akmaktadır. Araplar kadar Kürtler, Kürtler kadar Türkler, Türkler kadar Acemlerde bu zulümden, işkenceden ve esaretten pay almakta ve her defasında içteki hain tarafından sırtından vurulmaktadır. “Kardeşi kardeşe kırdırış” en çok bu işi yürüten ve güden ABD ve Siyonist barbarların hoşuna gitmektedir. Bu zevat güttükleri askerî-siyasî-psikolojik harekât vasıtası ile ele geçirdikleri veya yakınlaştıkları bazı Türk–Kürt-Arap Siyasilerini, dava adamlarını, örgüt liderlerini içten içe “tutulmayacak ya da ucuz vaadlerle” avlamaya gayret etmekte, istihbâri bilgi akışı ile istendik davranışları emir-komuta olmadan yaptırarak kendi davalarına hizmet ettirmektedir.