Başbakan Tayyib Erdoğan, Uludere bahsini kapatmak adına medyanın önüne iki top yuvarladı… Bu toplardan birisi kürtaj meselesi, diğeri ise sezaryenle doğum…  Medya da elindeki işi - gücü bırakıp bu topun ardı sıra koşmaya başladı.

Başbakan, Uludere bahsinin medyada yer almasından son derece rahatsız olmuş olacak ki, bu konuyu gündemden kadıracak bir polemiği ateşledi. Medya zaten düşünme hasletinden yoksun kişilerden müteşekkil olduğundan herkes yuvarlanan topun ardı sıra koşmaya ve unutmaya davrandı.   Buna mukabil ortaya atılan bahislerden, özellikle kürtaj bahsi, AK Parti için hiç de olumlu geri dönüşleri barındırmayacak bir bahis. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; biz de kürtaja kesinlikle karşıyız, buna mukabil, kürtajın kökünün kurutulması için evvela bataklığın kurutulması gerekliliğini de bileniz. Bataklıktan bahsetmeyen ve bataklığı görmezden gelen AK Parti, mesele sinek olunca ortalığı ayağa kaldırıyor. Öyle ki, 9,5 yıllık Ak Parti iktidarında, kürtajın en temel sebebleri arasında gösterilebilecek olan zina ve zinadan uzaklaşmakla alâkalı olarak yapılmış hiçbir çalışma söz konusu değil.

Kürtaj bir sondur, önce zinaya sebeb olacak şartların hazırlanması, ardından zina ve nihayetinde istenmeyen çocukların cerrah(!) maharetiyle ana rahminden kazınması işlemi. 

Zina, AK Parti iktidarı döneminde, Yargıtay içtihadı olarak suç olmaktan çıkartıldı. Çünkü bu kanuna göre kadında ilk sefer, erkekte ise süreklilik aranıyordu ve bu adil değildi. Düzenleme, erkekte de ilk sefer aranması şeklinde olması gerekirken, AB’ye uyum olsun diye nihayetinde zina serbest bırakıldı. AK Parti iktidarıysa bu meseleyi 9,5 yıllık iktidarı döneminde seyretmekle yetindi tabiî.

Modernleşme(!), Batılılaşma, medenîleşme(!) adına Müslüman aile hayatının köküne 90 yıldır kibrit suyu dökülüyor. Batılının, soysuz nesillerin ardından neden koştuğunu anlamaksızın, bunu kendi Müslüman insanına bir bakıma dikte eden bir devletten bahsediyoruz. Bu devlet yapısı içerisinde kim rol alırsa alsın, bir; sermaye el değiştirmiyor, iki; bu ahlâksızlaştırma faaliyetleri hız kesmeden devam ediyor.

Görüntülü medyada filmler, diziler ve programlar sürekli insanlara bunu pompalıyor. Gazete ve dergiler erotik dergilerden farksız. Ahlâkî olanla olmayanın ne olduğu dahi birbirine girmiş vaziyette ve herkes seyretmekle yetiniyor.

Okul sıralarında demokratikleşme adına din derslerinde her din okutturularak çocuklara seçme imkânı sunuluyor güya. Seküler Batı’nın nesli dinsizleştirmek adına başlattığı bu faaliyeti, devlet bize demokrasi adı altında dikte ediyor.

Başbakan topu yanlış ayağa doğru yuvarladı aslında. Ancak medyada köşesini ve makamını namusundan, ahlâkından, vicdanından ve hakikatten üstün tutanlar olduğu sürece, bu kaleye gol atma ve maskeleri düşürme vazifesi bize düşüyor. Koltuk ve köşe sevdalılara atılan yeme doğru koşarlarken Uludere’yi de, bataklığı da unuttular.

Sineklerden bahsederek bataklığın kurutulmayacağını çok iyi bilenlerdeniz. Sinekten bahsederek bataklığı saklayabileceğini sananlar, yozlaşmanın bizzat mahsulleridirler.

Biz bu mübarek toprakların nasıl ve kim tarafından bataklığa dönüştürüldüğünü de, kim tarafından bu bataklığın, hangi maksatla muhafaza edildiğini de, nasıl kurutulacağını da en iyi bilenleriz...

Pazarlıksız Allah ve Resûlü davası olan İBDA bu pislikleri üreten rejime karşı dur diyecek yegâne aksiyondur. Timsah gözyaşı ile değil, toplum projesi ve bunun tatbiki yolunda sistemli mücadelesi ile…

Hiç kimse dur diyemez artık bu gidişe, yalnız mutlak bir için, yalnız mutlak fikirle!..