Çağımızı iyi tanımak adına onun hususiyetlerinden bahsedelim. “Önce teşhis sonra tedavi” denmiş. Önce müşahede sonra muhakeme usulünü izleyelim.

Her zamandan daha çok içtimaî ilişkilerin karmaşık ve birbirini daha çok etkileyici olması çağımızın bir özelliğidir. Hız çağı deniyor ya, her şeyin birbiriyle etkileşimi artmış olup savaşlar, krizler, ticaret vs. uluslararası boyuta hemen intikal edebilmektedir. Teknoloji de bunu hızlandırmaktadır. Geçmiş çağlarda görülmeyecek bir şekilde insanlar hemen siyasî ve sosyal mevzuların içine girebilmektedir. Artık siyaset bir elit tarafından yapılan bir şey olmaktan çıktı, kitleler çok çabuk politize olabilmektedir. Bu ise mücadelenin geniş bir cephe üzerinde yürütülmesini ve kısmî istek ve çözümlerle ele alınamaz oluşunu göstermektedir. Üstad’ın işaretlediği üzere inkılapların kıtalar çapında olması ve İBDA’nin mücadelenin usûl ve zemini olarak halk ihtilâlini vurgulaması önemlidir. Çağın doğurduğu bu şartlar, bütün alanları kuşatan ve aralarında uyumlu bir işbirliği öngören bir ideolojiye, tüm ifade eden sistemli bir modele ihtiyacı dayatmaktadır. Çağımıza “topyekûnluk” karakteri veren durum bize şunu ihtar etmektedir: “İHTİLALİN GAYESİ OLAN İDEOLOCYA ÇAĞIMIZDA AYNI ZAMANDA İHTİLALİN ARACIDIR DA.” (S. Mirzabeyoğlu, İdeolocya ve İhtilal, 5. Basım, s. 104.)

Yazının tamamı için TIKLAYINIZ