LEVHA: 7 Haziran 1984… Harun Yüksel, Üstadım’ın birisine verdiği cevabı anlatıyor… Cevab, meselâ “Hayır olmadı!” denilecek yerde, “Alçak!” gibi iki mânâlı; yâni hem “Hain!” hem de yükseğin tersi. (…) Sonra bir oda… Harun ve Neclâ Yüksel ile Babam… Üstadım, Harun Yüksel’in bana naklettiği cevabı aynen anlatıyor ve sonra kendisi ile ilgili olarak, “Dudaklarımı beğenmiyorum!” diyor… Oysa ben beğendiğini biliyorum ve güzel olduğunu söyleyeceğim ama Babam’ın bana riya etiğimi sanmasını istemiyorum ve bu yüzden söylemiyorum… Neclâ Yüksel, Üstadım’ın kendisi hakkında söylediği söz için, “Bunu ifade edebilmek de bir şey!” diyor… Yâni cesaret ve kıymet… Bu sırada aklıma, “İstikbâl İslâmındır!” isimli eserimi imzalatmak ve onun Takdim yazısını istemek geliyor ama, bu eserin onun ölümünden sonra neşredildiğini düşünüp susuyorum!..
*
LEVHA: 7 Haziran 1984… Oruçluyum… Yerden börek gibi bir şey alıp ağzıma atıyorum… “Orucum bozuldu!” derken, kazaen yenilince bozulmayacağı aklıma geliyor!..
*
Kürtçe, MÜHR DEHAN-Sükût. Oruç. (Sükût-Susma. Konuşmama: 486: Derviş Muhammed-442 mührü. “En küçük ebcedle”… Li Küllî Emrin Fehîm-Küllî işlerin anlayışında mevcut / olan için: 486: Hatif-Gaibten haber veren cinnî; sesi işitilen ve kendisi görülmeyen seslenici, verici, çağırıcı… Hütaf-Çağırma. Seslenme: 486: Hüfat-Nazar etmek, bakmak… Müt’eme-İkiz doğma: 486: Atiye-Büküp büküp atan. Azgın. “Taği-Azgın: 1020: Bahzec-Yaban sığırının buzağısı”… Atiyye-Hediye, ihsan. Lütûf. “Mührüm”: 412: Atiya-İstikbâlde, gelecekte. “2014 senesinin son ayının son gecesinde”… Kıpçak dilinde, Tağ-Damga. Mühür: 1401:Tağ-Kıpçak dilinde, “Dağ”… Savm-Oruç. “20 Aralık 1998’de başlayan Ramazan’ın sonu, 18 Ocak 1999; tutuklanmam ve Metris Cezaevi’ne girmem. 9 Aralık 1999 Ramazan’ın başlangıcı, 7 Ocak 2000 son günü”: 136: Mü’min-Allah’ın “Emin kılıcı” mânâsında 99 güzel isminden biri… Mühr: 245: Masduka-Doğru söz… Kavl-Anlaşma. Sözleşme. İtikad, delâlet. Tarif. İlhâm. “Yevmiye: Seni ben yetiştireceğim”: 136: Vasil-Birinden asla ayrılmaz kimse… Nuf-Yankı. “Yevmiye: Yankı kelimesini severim”: 2136: Süleyman Mahzumoğulları-Süleyman bin Hâlid… Dehan-Dudak: 58: Hikem-Hikmetler… Meymum-Denize atılmış olan. “Kelimullah lâkablı Hazret-i Musa hatırda; kendisinde Çocuk hikmeti tecelli eden; Firavun emriyle, O olabilir diye doğumunda 70.000 çocuk şehid edilen ve Allah’ın onların gücünü kendisine verdiği Peygamber”: 136: Asile-Bir şeyin tamamı, bütünü. Akşamüstü. Ölüm, mevt; zamanın maksatlılığı… Mate-Öldü: 441: Kısakürek-Necib Fazıl… Tâmme-Tamam. Bütün: 1441: Salih Mirzabeyoğlu… Leb-Dudak. Kenar. Sahil. Kıyı. “Küst”: 32: Leb-Lâzım olmak. Akıllı… Lebbeste-Sükût eden: 499: İstibhal-Azad etme. Serbest bırakma… Üstadım’ın Çocuk isimli şiirinden: “Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür / Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür!”… Çocuk kuvveti: Ana-baba’nın şefkatini cezbederek, kendisine baktıran, hizmet ettiren. “Müceddid”… Sabavet-Çocukluk, sabilik: 499: Tasallut-Tahakkümane hareket etmek… Mühr Dehan: Konuşmak ve susmak, dudakla ilgili bir durum. “Sükûtu konuşmasından daha natık” hikmetiyle ilgili, Kökler’den, Dedi ki: Sükûtumuzdan hissesi olmayanın, konuşmamızdan alacağı bir şey yoktur!”… Burada “Mühr’ün iki yüzlü olduğu anlaşılıyor: Dudağın mühürlü olması, sükût. Diğer taraftan, “Kâinat, lisanla çerçevelendi ve İnsan, lisanla mühürlendi!”; Üstadım’ın, “Konuşalım öyleyse!” dediği… Mührüm’ün hususiyeti, sanırım “Konuşmadan kasdı” da anlatıyor… İnsan, inansa da, inanmasa da Allah’ın kulu ve Sevgilisi’nin kadrosu… Bu cümleden olarak, “Dudak-Konuşma” ile ilgili, Fuzuli’den: “Yokluktan yaratıldıklarına inanmayanlar, görmüyor mu ki, konuşurlarken ağızlarından çıkanlar, hep yokluktan varlığa gelenlerdir!”… Yemek malûm, Savm-Oruç: 136: Samu-İyi olma,  afiyet bulma… Çocuk yetiştirmeyle ilgili: Adem Aleyhisselâm’ın, Süryanice kelimelerle çocuklara konuşmayı öğretirken, yiyeceklerle birlikte çevresindeki şeyleri tanıtıcı isimlerini çok kullandığı söylenir. Tabiî ki, Rab ile ilgili… Üstadım’ın, Rüyâ’da iki mânâya gelen söz kullanması cümlesinden, Tecnis-İki mânâya gelen söz. İki şeyi birbirine benzer şekle sokma: 523: Kelime-i Tevhid… Hırka-i Tecrid: 1523: Ta’cim-Noktalama, noktalatma… Dedektif-Hafiye: 523: İstibtan-Gizliliğe, bir kimsenin iç işlerine vakıf olma… Süryanice, Tranoyay Sukole-İki mânâlı: 885: Kusuyo Setro-Süryanice, “Gizli Sır”… Süryanice, Qfiso Hoşubuto-Mücerret Fikir: 1885: Yatiruto B’zaminito Şuhudo-Süryanice, İfrat hâlde tecrid): 305: BÜYÜK ZARF. (Rüya’da gelen mânâ, Büyük Zarfın içinde Takdim yazım ve üstünde “Hatay” diye bir kelime… Hatay: 1417: Necib Fazıl Kısakürek)… Arnavutça, KERKESE-İstek. Taleb: 1305: HGOYO GABORO-Süryanice, “Fikir Kahramanı”… KANKANE-Yol göstermek: 305: FÜSUS-ÜL HİKEM-Lâtif hikmetler. (Ebu Bekir Muhammed bin Ali-Muhyiddin-i Arabi: 485: Ta’cib-Hayrete düşürme… Süryanice, Elforo Mnasyo-Tecrübeli Denizci: 485: Kaptan Gusto Müslüman… Hudare: Deniz… Hudaret-Yeşillik. Sebze… Hudara: Karanlık gece. Siyah bulut… Hudara: Allah için. Allah aşkına… Özbek dilinde, Sutcho’p-Marul. “Yevmiye: Marulun göbek yapraklarından olmak isterdim!”: 485: Hostia-Lâtince, “Kurban”; şehid… Dağdaki Değişim: 485: Kaptan Mirzabeyoğlu… Levha: 10 Mart 1999… Kumandan’la Hastahâne’ye gidiyoruz. Tedavi olacak. Tedavi sonunda Kumandan’ın ayağı kesiliyor; kangren olmasın diye. Biz gönüldaşlar son derece üzgünüz. Kumandan’ı Hastahâne’den alıp eve götürüyoruz, ben koluna giriyorum. Kumandan hiç üzgün değil. Odada yanıma oturup bana müjde veriyor: “Hastahâne’de yeni eserim bana verildi. Adı da ilham edildi, sana söyleyeyim: Dağdaki Değişim” diyor. Ayağı kesildiği için, lütuf olarak Allah tarafından veriliyor. Bunu bana, çok üzgün gördüğünden ve maneviyatım düzelsin diye müjdeliyor. Ben çok duygulanıyorum ve iki gözüm iki çeşme ağlıyorum. –Kitab’ın ilk kelimesinden emin değilim!– Kumandan salonda benim oturduğum halının üzerine gelirken gayet rahat yürüyordu, ayağından dolayı sekmiyordu, sanki bir şey yoktu. “Bandırma Cezaevi-Kazım Albayrak”… Kuhî Tahavvül-Dağdaki değişim; Tebdil olunmak, bir hâlden başka hâle geçmek: 485: Tesayüf-Kılıçla vuruşmak…. Ameliyat-Ameller, işler. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Tıbb. Cerrahlık: 551: Maguse-Medet gelmek, yardım gelmek… Esrar-engiz: 551: Müstevliye-İstilâ eden, ele geçiren. Zabteden. Galib olan. Yayılan. Her tarafı kaplayan… Dağdaki Değişim: 2485: Seyyid Fehim Arvasi. “Üstadım, Derviş Muhammed hakkındaki rüyâyı, onun Muhammed isminden dolayı ona yormuştur”… Tecdi’-Vücudun bir tarafını kesmek. “Ced’-Zındana koymak. Birinin burun, kulak, el veya ayağını kesmek: 77: Müzekka-Allah adı anılarak kesilmiş hayvan. Zekâtı verilmiş. Temizlenmiş, ıslah edilmiş”; cihad ameli, amelsiz olmaz diyenlere bir hatırlatma: 1487: Feth-Açma, başlama. Zaptetme. Ele geçirme. Zafer. Nusret. Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açmak… Süryani harflerinin ebced toplamı: 1495= 496: Derviş Muhammed-442 mührü, en küçük ebcedle)
*
“DUDAKLARIMI BEĞENMİYORUM!”: 1700: ZEL Harfi’nin ebcedi; bu harf, Allah’ın “Müzill-Uzağa atan, zelil kılan” ismi, Hayvanlar mertebesi ve Kamer menzillerinden Sa’du’l Suud’a işaret eder; Yıldızlar, nurlu yıldızlar, mertebe almaya… Basmakalıp madde-ruh karşılaştırmasında, “mânâ ve ruhu” tutma adına devamlı harlanan madde ve bedeni asli mânâsına kavuşturmuş olmam bir bedahet… Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nden işaretlediklerim ve tabiî ki yeri geldikçe diğer İslâm büyüklerinden işaretlediklerimden sonra, işte yazdıklarımın senedi, İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nden: Bu dünya’da beden olmadan, ruhun varlığı düşünülmediği gibi, salih amel olmadan kalbin selâmetini düşünmek de imkânsızdır!”… Tan-ı Hulk-Nakşiliğin, eksiksizlik ve kemalin mutlaklılığı karşısında, yâni kulun Allah karşısında daima nefsindeki eksiklikleri düşünüp bulması ve gidermeye çalışması mütemadiliğinde, bu tâbir “Halkı-Yaradan karşısında yaradılmışı” suçlu görmeyi ifâde eder. Malâyani bir yakınma ve kötüleme değil, bir tekâmül mecburiyetini yerine getirme usûlü… Tan-ı Hulk: 869: Mektubat-İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin, Hadîsler’den sonra ümmetin en büyük kitabı… Üstadım’ın, rüyâ’da söylediği “Dudaklarımı beğenmiyorum!” sözünün verdiği bir işaret bu; ikaz niyetine gördüğüm bir tâbir… Diğer taraftan, aynı şekilde, Cin Hastalığı-Bilgi, bilinmezden devşirilen olduğuna göre, mütemadi bir açlık: 525: Heme ez ost-Farsça, “Herşey, O değil, O’ndandır!”; Allah’tan… Zulu dilinde, Ulethisi-Marul: 525: Qeloyto Qeso-Süryanice, “Ölüm Odası”… Metalun-Madenler. “Zı harfi, Allah’ın Azîz ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’z Zabih’e işaret eder; Boğazlayan, kesen, pir, kurban kesene yakınlığa”… İbranice, Pir-Kuyu. Maden Ocağı: 212: Bir… Yevmiye: “Elime bir genç geçti, pir geçti!”… Lâtince, Latibulum-Saklama yeri. “İrca”: 525: Şmo Menyonoyo-Süryanice, “Sayı”… İmam-ı Azam Hazretleri: “Allah, şiddetli Bir’dir!”… Şah-ı Nakşibend Hazretleri: “Mutlak Tevhid mümkün değildir!”; ezelden ebede… İmam-ı Rabbanî Hazretleri: “Allah, ötelerin ötesinde, ötelerin ötesinin de ötesinde, onun da ötesinde…”; sonsuza kadar!
*
“BUNU İfade Edebilmek de Birşey!” - Onca eser ve aksiyondan sonra!: 1803: HAZHAZ-Sütü çoğaltan nesne. (Rüya’da görülen süt, ilim suretidir!)… IHDIRAR-Yeşillik: 1802= 803: HARAC-Beyazdan ve siyahtan meydana gelen şey, iki renk. (Cevn-Beyaz, kara: 59: Mehdi… Havme-Tasarruf dairesi: 59: Gonca-Tomurcuk… Üstadım’ın, Çocuk isimli şiirinden: Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk / Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk!)
 
DAİM
(MENZİLE GİDEN OK)
           
LEVHA: 24 Mayıs 1983… Hafif aralık bir göz kapağı… Dikkat edince, tam gelişmemiş bir kuş yavrusunun yayvan gagası oluyor… Uykuyla uyanıklık arası hâlde ve müthiş bir zevk istilâsı altında, bir yazı okuyorum: “Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, cemden işarettir!”… İşaretten sonraki “tir” ekini, ben içimden tamamlıyorum! (Üstadım’ın vefatından bir gece evvel)
*
Süryanice, QALİL KONUN QDİM TOMRO-Hafif aralık gözkapağı: 999: MOŞE ANTAR-Süryanice, “Musa Anter”; rüyâ’da gördüğüm bir Sahabî’nin ismi… SENE: 1999: LO KTİBO METHO-Süryanice, “Bomboş Devir”; fetih ve kendinden zuhur, zıddında davasını isbatlayan. “Salih Aleyhisselâm’da tecelli eden hikmetler”… Süryanice, ŞRORO AĞFO-Hakikat Aşkı: 1999: ŞAHİS-Büyük Cüsseli, iri yapılı kimse. (Levha: 20 Ağustos 1983… Tasarruf ediliyorum… Kıvranıyorum, sırtüstü hâle getiriliyorum… Gayrı iradî bu hâlden sonra, şuurum yerinde ve gözüm açık… Baş gözüyle gördüğüm: Kafası sarıklı ve sırtında gri-siyah benzeri cübbesi olan bir adam, kitablığın bulunduğu ayak ucumda ayakta dikilmiş… Normal boyuna nazaran, ne kadar da iri görünüyor… Kanım, iliğim, kemiğim, ne varsa, bütün mevcelerimle cezbedilirken, heybetinden yanıp kül olacak vaziyetteyim… Dehşet, dehşet, dehşetler içindeyim… Siyah sakallı, hafif kemikli ve uzunca yüzüne dikkatli bakınca, iki kaş arasına bakmam gereğini hatırlıyorum… Uzun, yay gibi inceden kaşları… Unufak olmak üzere iken, korkuyla fırlıyorum… Elektrik düğmesine korkudan basamıyorum… Pencereden, uzakta patlayan bir silâhın ışığını görüyorum ve sesini duyuyorum... Vücudum yerli yerinde… Peki, olan biten neydi? Dahm-İri cüsseli, kocaman cüsseli. “Dahm: Cemaatin kuvvetli olması. Şiddetle defetme. Dahme: Mezar. Kabir. Türbe”: 1440: Hiyuto-Süryanice, “Hüviyet”… Kısakürek-Necib Fazıl: 1441: Salih Mirzabeyoğlu… Heybet-Azamet. Hürmetle beraber korku veren hâl: 1417: Necib Fazıl Kısakürek... Sabsaba-Ateş etmek. Dövmek. Kahramanlık etmek, bahadırlık göstermek. Çok inceltmek: 1184: Abdülhakîm… Ebedd-Gövdeli, iri vücutlu kimse: 7: Bed’-İslâm içinde kazanılan kuyu, derinlik. Başlangıç. Hisse, nasib, başlama… Dab-Şan, şeref, haysiyet: 7: Şahaser-Üstün ve büyük eser. “İz, işaret, alâmet”… Metris Cezaevi: 739: Turfanda-Mevsimden önce yetiştirilen sebze ve meyve)… HAFİF ARALIK GÖZKAPAĞI: 1508: QADEM TAHEM- Süryanice, “Önceden belirlemek”… DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-442 mührü: 1508: SEVB-Elbise. Kaftan… Süryanice, QALİL KONUN QDİM TLİFO-Hafif aralık gözkapağı: 863: HAZERMİH-Bin yerinden yamalı derviş hırkası. Çok süslü. Gök yüzlü.
*
 “KUŞ GAGASI’nın Bir Ân Yoğunluğunda DUDAĞA Benzerliği, Cemden İşarettir!”. (Mühür Dehan: Mühürlü Dudak… Hatm: Mühür. Kuş gagası. İleri uç. Son… Dehan: Dudak… Beste-leb: Dudağı kapalı. Sükût eden… Üstadım’ın Veda isimli şiirinden: “Elimde sükûtun nabzını dinle / Dinle de gönlümü alıver gitsin / Saçlarından tutup, kor gözlerinle / Yaşlı gözlerime dalıver gitsin!”… Garb-Batı. Güneşin battığı taraf. Mekke’ye göre Şam ve Rum yönü. Gece. Yürüngen at. Nasır acısı; gözde olur. Gözyaşı: 1203: Bir Kuş Yavrusunun Yayvan Gagası… Sümer dilinde, Bar-Nisan: 203: Msalyona-Süryanice, “Dua”… Lâtince, Par-Eşit: 203: Rab-İbranice, “Fazlalık”; her şeyde parçaların toplamından fazla birşey vardır… Boşnak dilinde, Par-Çift: 203: Par-Boşnak dilinde, “Kanat”… Süryanice, Muziqo-Gaga: 74: Yedeyn-İki el… Süryanice, Nuqomo-Gaga: 1112= 113: Salih İzzet Erdiş… Ân: Yoğunluk… Süryanice, Tavro-Ân: 613: Derviş Muhammed… Boşnak dilinde, Autor-Besteci: 613: Kaptan Kusto Müslüman-Dünya çapında bir hâdise. “Sükûtun nabzı”… Süryanice, Remzo D’şacto-Ân: 1976: Mahzumoğulları-Hâlid bin Velid ve Süleyman bin Hâlid’in mensub olduğu Kureyş Kabilesi… Seyyid Abdülhakîm Arvasî Üçışık: 976: Necib Fazıl… Süryanice, Refto-Ân: 691: Salih-Karayılan. “Gece hayatı”… Süryanice, Fudito-Ân: 506: Vakt-Boş zaman. Fırsat. Muayyen zaman; belli, zaman. Saat. Mevsim… Erdiş: 506: Nakşbend-Nakış işleyen. Ressam… Üstadım: Zaman keyfiyetlerin, mekân kemmiyetlerin ressamıdır!): 6924: VAZİHA-Apaçık, meydanda; “Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, cemden işarettir!”… Süryanice, TAŞİ ROZO-Gizli sır: 930: TAFNGUTO AĞFO-Süryanice, “Hakikat Aşkı”… DEST BE DEST-El ele, elden ele. Birbirine bitişik olan: 930: MUNZAM-Zam edilen, ilâve edilen. Birbirine bitişik olan. (İdeolocya Örgüsü’ne Ek-İslâmı Yenilemek: 1450= 451: Salih Mirzabeyoğlu)… MÜFİZ-Feyz veren, feyzlendiren: 930: FURSO TUKOSO-Süryanice, “Vasıta Sistem”… Süryanice, HADUSO MYAKRO MALQUTO-Başyücelik Devleti… Lâtince, INTEORASCERE-Lâtince, “Her zaman baştan başlamak”. (Derviş Muhammed. “Büyük ebcedle”: 1832: Başyücelik Devleti): 930: PTSATSO-İbranice, “Bomba”. (Derviş Muhammed Semerkandi-442 mührü. “Büyük ebcedle”: 2218: Yeni Dünya Düzeni… “Başyücelik Devleti / Yeni Dünya Düzeni” isimli eserimin 1995 tarihli ilk baskısından itibaren takdimi’nden: Aslında “Başyücelik Devleti” bahsi, Büyük Doğu İdeolocya Örgüsü’nün işleniş gayesi ve bütün mevzularını toplayan ana sütunu; İdeolocya Örgüsü’nün tâ kendisi… Ne var ki, gözönünde duran eşyanın kayıp olması gibi, etrafında işlenen mevzuların içinde gaib oldu ve uyudu kaldı… Bahsi alıyorum ve malûmu meçhullükten kurtarmak ve elbette kullanılmak üzere yapılmış bombayı cemiyet meydanında patlatmak şeklinde işliyorum… Umulur ki, meselelerin seyri ve İslâmcı mücadelenin müşahhas hedef ve gayelerinin tesbiti hususunda yepyeni bir bakış getirmiş olsun.)
*
DAİM-Devam eden. Daimî. Daimen: 45: HEM-Birlikte. Beraber… TİR-Ok. (… cemden işaret-tir… “Tir” ekini, okurken kendim ekliyorum… Süryanice, Malvoşo D’qeşto-Ok/Yay Burcu. “Yay Burcu’nun unsuru Ateş, tabiatı Kuru-Sıcak, türü Birleşik, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Uyluk ve Kalçalar, cinsiyeti Erkek, simya’da İbda safhası”: 2108= 110: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü. “Büyük ebcedle”… Lâtince, Saggitarius-Yay Burcu. “Kusto”: 2777: Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram-Li Küllî Emrin Fehim. “İsmi ile beraber, Seyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin mühründeki yazı”… Süryanice, Mşalto-Hükümdar: 1777= 778: Tasarruf… Tir/Kavs-Ok/Yay Burcu: 1775= 776: Nigaşte-Resmolunmuş. Musavver; tasvir. Yazılmış; kaydolunmuş… Büyük ebcedle, Derviş Muhammed Semerkandi: 1776: Salih bin Şerif bin İzzet bin Musa bin Mirza): 610: MUTTASIF-Vasıflanmış, vasfı bulunan… Lâtince, BOLU MONTIS-Bolu Dağı. (Levha: Mayıs 2006… Birinin elinde MÜNŞEAT / Önsöz-Bayramlık isimli kitab var, ona bakıyor. Sonra kitabı kapatıp, “Salih Mirzabeyoğlu’na Bolu Dağı kaftanı giydirildi!” diyor. —Neslihan Erdiş… Bolu Dağı: 1059: Mehdî… Münşeat-Şiiriyet: 1790: İzzet Mirzabeyoğlu… Bayramlık-Süslü elbise: 314: Harika-Ateş, nâr, od… Şehav-Açmak. Feth: 314: Yavuz Sultan Selim): 610: USM-Zeytin Ağacı. (Usm-Her nesnenin bakiyyesi, artığı: 200: Müna’am-Nimete nail kimse… Nesif-İki kişi arasındaki sır: 200: Akl-Ölüm. İp; “Allah’ın ipine sımsıkı sarılma”; zamanın maksatlılığı… İbranice, “Rab”-Fazlalık: 203: Cerr-Kendine doğru çekmek. Cezb. Para almak; hisse. Kale hendeği; Kuşatan hakikat… Münekki-Temizleyici: 200: Ebu Süleyman-Hâlid bin Velid ve Süleyman bin Halid Hazretleri’nin “Kabadayı” mânâsına gelen lâkabı… Zeyyat-Zeytin Ağacı: 1418: Musa Mirzabeyoğlu… Zeyt-Zeytin Yağı: 1417: Necib Fazıl Kısakürek… Te’cic-Tutuşturup alevlendirme: 417: Hatay… Selit-Zeytinyağı. Zeytinyağı kandilinin ışıklandırma yapması gibi, –zeytinin Cennet meyvesi oluşu hatırda–, sultan kelimesinin aslı selit’tir; herşeyin yavuz, şiddet ve satvetine denir; yâni, Sultan, “selit”in cem’idir; Allah’ın kudret, kuvvet ve hâkimiyetinin tecellisidir. İnsan’da, yeryüzünün gölgesi. Hüccet ve delil: 1109: Ehakk-Daha haklı, pek haklı. En hakiki… Hapishane: 110: Heyneme-Gizli ses… İdgâh-Bayram yeri: 2108= 110: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü, büyük ebcedle; 2014 senesinin, Aralık ayının son gecesi bilindi!)… REŞİK-Boyu, endamı lâtif ve güzel olan. (Levha: 10 Nisan 1983… Bir bayi’nin önüne geldim… Bayi ve dışarıda duran bir adam… Birden görüyorum ki, özel günlere mahsus büyük puntolar ve siyah başlıklı bir gazete… YENİ DEVİR gazetesine benziyor… Yılana bakarken içimize kurbağa imiş hissi doğması ve o suretin bu mânânın olması gibi, başlıkta içime ŞERİAT doğuyor… Gazeteyi aldım… Bayi, memnun ve mesut… Ben oradan uzaklaşırken, benim hakkımda yanındaki adama muhabbetle “Şunun boyuna bosuna bak; işim olmasa ben de onunla giderdim!” diyor… Eskişehir’de, sokak aralarında dolaşıyorum!): 610: TİR-Ok. Yayla fırlatılan… MÜ’ŞİR-Haber veren: 610: MA’ŞER-Cemaat. İns ve cin topluluğu. Bölük, topluluk. (Rüya’da gelen mânâ; Necib’in “Cim” harfi, “Mim”dir… Cim: 53: Cinn… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler-Gizliler, gizli varlıklar” mertebesi, Kamer menzillerinden Mukaddem min-ed delâl’e işaret eder; öne alınmış delile, Takdim’e… Mim harfi, Allah’ın Câmi ismi, İnsanlar mertebesi, Kamer menzillerinden “Fer’ul muahhar”a işaret eder; sonraya bırakılmış, tehir olunmuş’a… Takdim yazım: Kaptan Kusto Müslüman / Dünya Çapında Bir Hâdise)


Baran Dergisi 587. Sayı