Guyana ile Venezuela arasındaki uzun süreli sınır anlaşmazlığı dünya gündeminde kendisine çok yer bulmasa da, Brezilya’nın da dahil olduğu bu gerilim hem sömürgecilik tarihi açısından, hem de sınır anlaşmazlıkları açısından önemli bir yere sahip. 

Guyana’nın Essequibo bölgesinde yoğunlaşan gerilim, aynı zamanda bölgenin zengin yeraltı kaynaklarıyla ilgili. 

Bölge altın, elmas, manganez, boksit, milyarlarca varillik petrol, trilyonlarca kübik doğalfaz, kereste, tatlı su gibi kaynaklara ev sahipliği yapıyor. 

76ea81e0ffbfdd6ca905d05f9b12767d

Dolayısıyla bu bölge, yüzyıllar boyunca Batı’nın sömürgeci politikalarının odağında olan coğrafyalardan biri olageldi. 

Son olarak da, bir süredir yapılan ‘Venezuela’nın işgal planı’ söyleminin ardından, Brezilya ordusunun Venezuela sınırına askeri güç yığdığı iddia edildi. Venezuela ordusunun da, Guyana sınırındaki tatbikatlarını artırdığı biliniyor.

Guyana Dışişleri Bakanı Robert Persaud, konuyla ilgili kaleme aldığı bir makalede Venezuela yönetimini suçlayarak, Caracas’ın eylemlerini ‘benzeri görülmemiş bir zorluk’ olarak nitelendirirken, Venezuela’nın 1899’da Britanya Guyanası’na verilen topraklar üzerindeki hak iddiasıyla ilgili referandum çağrısında bulunan bir kararı kabul ettiğini hatırlatarak, 3 Aralıkta yapılması planlanan referanduma dikkat çekti. 

Bu referandum, Venezuela’nın bölgede atması muhtemel adımlar konusunda halkın iradesini yansıtacak.

Bu arada Guyana, Güney Amerika’da İngiliz Milletler Topluluğu’na (Commonwealth) üye olan ve resmi dili İngilizce olan tek ülke.

Ekim ayında Essequibo’da yapılan bir başka büyük keşif ise, Guyana’nın rezerv miktarını Kuveyt veya Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) üzerine çıkardı ve bölgeye yönelik yeni sömürgeci hevesleri artırdı. 

Yabancı askere yeşil ışık

Guyana Başkan Yardımcısı Bharrat Jagdeo da, yabancı askeri üslerin kabul edileceğini belirterek, “Ülkemizde ve sınırlarımızda barışı korumakla ilgileniyoruz, ancak tüm olasılıkları hesaba kattığımızdan emin olmak için müttefiklerimizle birlikte çalışacağız” demişti.

“Asla askeri üslerle ilgilenmedik, ancak ulusal çıkarımızı korumak zorundayız” ifadeleriyle meşrulaştıran Jadgeo, ‘birkaç ülkeyle savunma işbirliğinin sürdürüldüğünü’ söyleyerek bölgenin eski ‘sömürgeci efendilerine’ yeniden kapı araladı. 

Jagdeo ayrıca, ABD Savunma Bakanlığı’ndan iki ekibin gelecek hafta Guyana’yı ziyaret edeceğini de söyleyerek, “Ülkemizi savunmak için elimizdeki tüm seçenekler değerlendirilecektir. Her seçenek” ifadelerini kullanmıştı. 

Tartışmalı Essequibo’nun geçmişi

Bölgede yaşanan ve Batı kamuoyu tarafından ‘Venezuela’nın işgal heveslerine’ indirgenen kriz, aslında dünya sömürgecilik tarihine dahil bir gerilim noktası. 

Bölgenin geçmişinde Hollandalı, İspanyol ve İngiliz sömürgeciler var. İspanyol sömürgeciler Ezzequibo nehri bölgesini ‘Venezüella Genel Kaptanlığı’nın doğu sınırı olarak kurarken, Essequibo Nehri’nin batısındaki bölge çoğunlukla Hollanda tarafından kolonileştirilmişti. 

İki ülke de, bölgedeki varlığını yerel halkı katlederek sağladı.

Ancak bölge, yeraltı kaynakları nedeniyle aynı zamanda İngiltere’nin de ilgi alanıydı. 

Netanyahu emretti, Amerika müdahale etti! Netanyahu emretti, Amerika müdahale etti!

İspanyol sömürgecilere karşı Simon Bolivar liderliğinde verilen on yıllık mücadelenin ardından, Venezuela 1811 yılında bağımsızlığını ilan etti ve eski ‘Genel Kaptanlık’ topraklarının Venezuela toprağı olduğunu duyurdu. 

O dönemde Bolivar, Venezuela’nın doğu sınırının Essequibo Nehri olarak kabul edilmesi için girişimlerde bulundu. Ancak İngiltere, Bolivar’ın talebini kabul ettiği halde bölgede sömürgecilik faaliyetlerine devam etti. 

Venezuela Analysis’in aktardığı verilere göre de, 1899 yılına gelindiğindeyse sahneye bu sefer ‘hakemlik’ görevindeki ABD çıktı ve Venezuela ile İngiltere arasında sınır anlaşmazlığının çözümüne ilişkin bir anlaşma imzalandı. 

ABD’nin arabuluculuğu ise, hiçbir Venezuelalı üye içermeyen beş hakemli bir mahkemenin kurulmasıyla, 3 Ekim 1899’da tartışmalı bölgelerin neredeyse hepsinin İngiltere’ye verildiği bir kararla sonuçlandı. Venezuela hükümetinin ‘usulsüzlük’ iddiaları ise herhangi bir sonuç getirmedi. 

Tahkim Mahkemesi kararını verdikten hemen sonra, Venezuella’nın avukatlarından, ABD’li avukat Severo Mallet-Prevost’un ölümünden sonra yayınlanan açıklamalarında ise, İngiltere lehinde alınan kararın hukuki olarak alınmadığı, hakimler arasındaki gizli anlaşmanın sonucu olduğu belirtiliyordu. 

Bütün bu adımlar, 1800’lerin sonlarında alınan bu kararın ne kadar tartışmalı olduğunu gözler önüne seren ilk olaydı. 

1899 tahkimindeki usulsüzlüklerin ortaya çıkması, Venezuela’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) mahkemenin kararına itiraz etmesine ve müzakerelerin yenilenmesine neden oldu. 

Şubat 1966’ya gelindiğinde ise İngiliz Guyanası, Birleşik Krallık ve Venezuela hükümetleri arasında ‘Venezuela ile Büyük Britanya Birleşik Krallığı ve Kuzey İrlanda arasında Venezüella ile Britanya Guyanası arasındaki sınır konusundaki anlaşmazlığın çözümüne yönelik anlaşma’ imzalandı, yine aynı yıl Guyana ‘bağımsızlığını’ kazandı ve bölgedeki sömürge ilişkileri ‘iki bağımsız ülke arasındaki diplomatik yakınlık’ görüntüsüyle devam etti.

Böylelikle Guyana, Venezuela ile ilişkilerde İngiltere’nin görevlerini üstlenen bir ülke haline geldi.

Venezuela’nın bağımsızlık rotasında Bolivar’dan sonra ikinci tarihi öneme sahip olan Chavez hükümeti ise, bütün anlaşmazlık noktalarına rağmen Karayipler bölgesiyle dostane ilişkiler geliştirmeye özen gösterdi, bölgenin ABD’ye olan bağımsızlığını azaltacak bölgesel anlaşmaları öne çıkardı. 

Bölgedeki gerilimi son yıllarda artıran ilk adım ise, Guyana’nın Venezuela’ya danışmadan deniz sınırlarını değiştirmeye yönelik tek taraflı girişimi oldu. 

Neredeyse 200 yıla dayanan bir geçmişe sahip olan krizde, taraflar bugüne kadar imzalanan birden fazla anlaşmayı dayanak göstererek diplomatik savaşı sürdürdü. 

Gerilimi tepe noktasına çıkarıp bugünlere taşıyan olay ise, ExxonMobil’in bölgede 10 milyon varilden fazla bir miktarda, devasa petrol rezervleri keşfetmesi oldu. Bu keşif, uzun yıllar boyunca ‘donmuş’ durumda bekleyen krizi yeniden alevlendirdi. 

Bu keşfin arka planında ise, Chavez hükümeti ile, Chavez’in varlıklarını kamulaştırdığı ExxonMobil arasında yaşanan çatışma vardı.

Venezuela, krize ilişkin tutumunu 1966 anlaşmasına dayandırırken, Guyana ise anlaşmazlığın 1899 tahkimi doğrultusunda çözümü için Uluslararası Adalet Divanı’na (IJC) başvuruda bulundu. 

Yargı yetkisi itirazını reddedilen Venezuela ise bu mücadelesinde yalnızlaştırıldı.

Mart 2018’de Guyana, Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) sınır anlaşmazlığının çözümünü talep eden bir talepte bulundu. Maduro hükümeti, UAD’nin dava üzerindeki yargı yetkisini tanımadığını ve 1966 anlaşmasının konuyu ele alacak tek bağlayıcı araç olmaya devam ettiğini defalarca ifade etti. Ancak mahkeme itirazı reddetti.

Batı medyası, krizin çoğunlukla Venezuela’nın Essequibo konusunda planladığı referandumdan kaynaklı ortaya çıktığı görüşünü işlerken, Guyana’nın Venezuela’nın egemenliğini ihlal ederek açtığı petrol sondaj ihaleleri ve 1966 anlaşmasının ihlali gibi gelişmeler ise, hikayenin gri alanlarında tutuluyor. 

Nicolas Maduro hükümeti ise, Guyana ve petrol devlerinin bölgedeki faaliyetleri konusunda uyarılarda bulunmaya devam ediyor. Guyana’nın ABD çıkarlarına hizmet ettiğini vurgulayan Maduro, uluslararası şirketleri de bölgede keyfi faaliyetlerden kaçınmaya çağırıyor.

İlan edilen son referandum, hem Venezuela halkının isteğini, hem de Maduro yönetiminin bu yeni meydan okumaya karşı alacağı tutumu gözler önüne serecek. Yeni sömürgeciliğin hortlatılmaya çalışıldığı bölge aynı zamanda yeni çatışmalara da gebe. Gözler artık 3 Aralık’ta.