Maduro Aralık ayındaki arabuluculuk görüşmelerinde komşusuna karşı askeri harekata girişmeyeceğini açıklamıştı ancak Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) tarafından bugün paylaşılan görüntüler güç yığınağı yapıldığını gösteriyor.

ABD'de Yale Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterisinde 40 kişi gözaltına alındı ABD'de Yale Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterisinde 40 kişi gözaltına alındı

CSIS'in Amerika programı direktör yardımcısı Christopher Hernandez-Roy şunları söyledi: "Venezüella Dışişleri Bakanı'nın Guyanalı diplomatlarla görüştüğü gün, Venezüella ordusu Guyana'dan sadece bir taş atımı uzaklıkta tank tatbikatı yapıyor."

Tartışmalı Essequibo bölgesi

Venezuela, Guyana'nın üçte ikisini oluşturan kaynak zengini Essequibo bölgesi üzerinde uzun süredir hak iddia ediyordu, ancak Maduro son aylarda ülkenin tartışmalı bölge üzerindeki iddiasını artırdı.

Aylar süren kampanyaların ardından Aralık ayında yapılan oylamada Maduro, Venezuela halkının ülkesinin geniş ormanlık alanı ilhak edilmesine destek verdiğini söyledi.

Venezuela-Guyana-Essequibo-dispu

Anlaşmazlık Lahey'deki uluslararası adalet mahkemesinde tahkim ediliyor ancak Maduro Guyana ile doğrudan müzakere etmek istiyor.

Tartışmalı Essequibo’nun geçmişi

Bölgede yaşanan ve Batı kamuoyu tarafından ‘Venezuela’nın işgal heveslerine’ indirgenen kriz, aslında dünya sömürgecilik tarihine dahil bir gerilim noktası. 

Bölgenin geçmişinde Hollandalı, İspanyol ve İngiliz sömürgeciler var. İspanyol sömürgeciler Ezzequibo nehri bölgesini ‘Venezüella Genel Kaptanlığı’nın doğu sınırı olarak kurarken, Essequibo Nehri’nin batısındaki bölge çoğunlukla Hollanda tarafından kolonileştirilmişti. 

İki ülke de, bölgedeki varlığını yerel halkı katlederek sağladı.

Ancak bölge, yeraltı kaynakları nedeniyle aynı zamanda İngiltere’nin de ilgi alanıydı. 

İspanyol sömürgecilere karşı Simon Bolivar liderliğinde verilen on yıllık mücadelenin ardından, Venezuela 1811 yılında bağımsızlığını ilan etti ve eski ‘Genel Kaptanlık’ topraklarının Venezuela toprağı olduğunu duyurdu. 

O dönemde Bolivar, Venezuela’nın doğu sınırının Essequibo Nehri olarak kabul edilmesi için girişimlerde bulundu. Ancak İngiltere, Bolivar’ın talebini kabul ettiği halde bölgede sömürgecilik faaliyetlerine devam etti. 

Venezuela Analysis’in aktardığı verilere göre de, 1899 yılına gelindiğindeyse sahneye bu sefer ‘hakemlik’ görevindeki ABD çıktı ve Venezuela ile İngiltere arasında sınır anlaşmazlığının çözümüne ilişkin bir anlaşma imzalandı. 

ABD’nin arabuluculuğu ise, hiçbir Venezuelalı üye içermeyen beş hakemli bir mahkemenin kurulmasıyla, 3 Ekim 1899’da tartışmalı bölgelerin neredeyse hepsinin İngiltere’ye verildiği bir kararla sonuçlandı. Venezuela hükümetinin ‘usulsüzlük’ iddiaları ise herhangi bir sonuç getirmedi. 

Tahkim Mahkemesi kararını verdikten hemen sonra, Venezuella’nın avukatlarından, ABD’li avukat Severo Mallet-Prevost’un ölümünden sonra yayınlanan açıklamalarında ise, İngiltere lehinde alınan kararın hukuki olarak alınmadığı, hakimler arasındaki gizli anlaşmanın sonucu olduğu belirtiliyordu. 

Bütün bu adımlar, 1800’lerin sonlarında alınan bu kararın ne kadar tartışmalı olduğunu gözler önüne seren ilk olaydı. 

1899 tahkimindeki usulsüzlüklerin ortaya çıkması, Venezuela’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) mahkemenin kararına itiraz etmesine ve müzakerelerin yenilenmesine neden oldu. 

Şubat 1966’ya gelindiğinde ise İngiliz Guyanası, Birleşik Krallık ve Venezuela hükümetleri arasında ‘Venezuela ile Büyük Britanya Birleşik Krallığı ve Kuzey İrlanda arasında Venezüella ile Britanya Guyanası arasındaki sınır konusundaki anlaşmazlığın çözümüne yönelik anlaşma’ imzalandı, yine aynı yıl Guyana ‘bağımsızlığını’ kazandı ve bölgedeki sömürge ilişkileri ‘iki bağımsız ülke arasındaki diplomatik yakınlık’ görüntüsüyle devam etti.

Böylelikle Guyana, Venezuela ile ilişkilerde İngiltere’nin görevlerini üstlenen bir ülke haline geldi.

Venezuela’nın bağımsızlık rotasında Bolivar’dan sonra ikinci tarihi öneme sahip olan Chavez hükümeti ise, bütün anlaşmazlık noktalarına rağmen Karayipler bölgesiyle dostane ilişkiler geliştirmeye özen gösterdi, bölgenin ABD’ye olan bağımsızlığını azaltacak bölgesel anlaşmaları öne çıkardı. 

Bölgedeki gerilimi son yıllarda artıran ilk adım ise, Guyana’nın Venezuela’ya danışmadan deniz sınırlarını değiştirmeye yönelik tek taraflı girişimi oldu. 

Neredeyse 200 yıla dayanan bir geçmişe sahip olan krizde, taraflar bugüne kadar imzalanan birden fazla anlaşmayı dayanak göstererek diplomatik savaşı sürdürdü. 

Gerilimi tepe noktasına çıkarıp bugünlere taşıyan olay ise, ExxonMobil’in bölgede 10 milyon varilden fazla bir miktarda, devasa petrol rezervleri keşfetmesi oldu. Bu keşif, uzun yıllar boyunca ‘donmuş’ durumda bekleyen krizi yeniden alevlendirdi. 

Bu keşfin arka planında ise, Chavez hükümeti ile, Chavez’in varlıklarını kamulaştırdığı ExxonMobil arasında yaşanan çatışma vardı.

Venezuela, krize ilişkin tutumunu 1966 anlaşmasına dayandırırken, Guyana ise anlaşmazlığın 1899 tahkimi doğrultusunda çözümü için Uluslararası Adalet Divanı’na (IJC) başvuruda bulundu. 

Yargı yetkisi itirazını reddedilen Venezuela ise bu mücadelesinde yalnızlaştırıldı.

Mart 2018’de Guyana, Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) sınır anlaşmazlığının çözümünü talep eden bir talepte bulundu. Maduro hükümeti, UAD’nin dava üzerindeki yargı yetkisini tanımadığını ve 1966 anlaşmasının konuyu ele alacak tek bağlayıcı araç olmaya devam ettiğini defalarca ifade etti. Ancak mahkeme itirazı reddetti.

Batı medyası, krizin çoğunlukla Venezuela’nın Essequibo konusunda planladığı referandumdan kaynaklı ortaya çıktığı görüşünü işlerken, Guyana’nın Venezuela’nın egemenliğini ihlal ederek açtığı petrol sondaj ihaleleri ve 1966 anlaşmasının ihlali gibi gelişmeler ise, hikayenin gri alanlarında tutuluyor. 

Nicolas Maduro hükümeti ise, Guyana ve petrol devlerinin bölgedeki faaliyetleri konusunda uyarılarda bulunmaya devam ediyor. Guyana’nın ABD çıkarlarına hizmet ettiğini vurgulayan Maduro, uluslararası şirketleri de bölgede keyfi faaliyetlerden kaçınmaya çağırıyor.

İlan edilen son referandum, hem Venezuela halkının isteğini, hem de Maduro yönetiminin bu yeni meydan okumaya karşı alacağı tutumu gözler önüne serecek. Yeni sömürgeciliğin hortlatılmaya çalışıldığı bölge aynı zamanda yeni çatışmalara da gebe.