Doğu Türkistan’da Çinliler, hukuk tanımıyor. İşlerine ne geliyorsa o şekilde ceza verebiliyor. Mesela tişörtünde Doğu Türkistan bayrağı olan birini görseler anında hapis cezası veriyorlar.

Doğu Türkistan’ın işgal tarihini kısaca anlatabilir misiniz?

Türkistan kelimesini duyduğumuz an Orta Asya geliyor aklımıza. Türkistan coğrafyası büyük bir coğrafyadır. Türkistan, Batı Türkistan ve Doğu Türkistan olarak ikiye ayrılır. Batı Türkistan; Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan olarak Orta Asya cumhuriyetlerini kapsar. Doğu Türkistan ise biz Uygurların yaşadığı yerdir. Tarihe baktığımızda orada, Karahan Devleti, Uygur Devleti, Kaşgariye Devleti gibi birçok devlet kurulmuştur. Çin Seddi Türklerden korunmak için yapılmıştır. Buradan biliyoruz ki, Çin Seddi’nin bir tarafı Çinlilere, diğer tarafı Türklere aittir. Fakat işgal sürecine baktığımızda bu işgali üç merhalede ele alabiliriz. İlk olarak 1759 senesinde Çin, Doğu Türkistan’ı işgal etmeye çalışıyor. Fakat tam anlamıyla işgal edemiyor. 1759’dan itibaren tam 110 senelik bir zaman zarfında -ki bu asra kıyam asrı denir- Çin’e karşı mücadele veriliyor. 1869 yılında Yakup Bey büyük bir mücadeleye girişiyor. Yakup Bey, Çinlileri Doğu Türkistan’dan kovarak bağımsız Doğu Türkistan devletini kuruyor. Devlet kurulduktan sonra Abdülhamid Han’a elçi gönderiliyor, biat ediliyor ve sultanın adına para bastırılıyor. Doğu Türkistan, Hilafete bağlılığını ilan ediyor. Bu 18 sene kadar sürüyor. Yakup Bey, 1887 yılında Çin tarafından zehirlenerek öldürülüyor. Öldükten sonra oğlu başa geçiyor. 1887’den 1933’e kadar da ikinci işgal süreci başlıyor. 50 yıllık zaman zarfında Çin işgal etmeye çalışıyor ama tam manasıyla başarılı olamıyor. 1911’de Çin devrimi olduğu için Doğu Türkistan kendi topraklarını koruma mücadelesini daha iyi bir şekilde sürdürüyor. 1933’te Kaşgar’da Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ilân ediliyor. Tam anlamında bir devlet kurulmuş oluyor. Çin ve Rusya İslam devletinin kurulmasını istemediği için ikisinin iş birliğinde 1934’te tekrar yıkılıyor. 1944’te tekrar Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ilan ediliyor. Bu cumhuriyet 1949’a kadar devam ediyor. Üçüncü işgal de 1949’da başlıyor. Kızıl Çin, Doğu Türkistan’ı 1949’dan 2023 yılına kadar hiç kesintiye uğramadan tamamen işgal etmeye devam ediyor.

Toplumda söz sahibi olan insanlar katledildi

1949’a kadar sadece yönetimi elinde tutmaya çalışan işgalci Çin, 1949’dan itibaren ideolojik işgale başladı. Komünist rejimle yönetmeye başladılar. İlk başta Kur’an-ı Kerimler ellerinden alındı, camiler yıkıldı, dini kitaplar yakıldı. İnsanların mal varlığına el konuldu. Toplumdaki söz sahipleri öldürüldü ve hala öldürülüyor. 1952’de çoğu din alimlerinden oluşan, toplumda sözü geçen 120 bin insanı katlettiler. Maocu rejim, rötuşlarla hala devam ediyor ve bu zulme rağmen Doğu Türkistan milleti bir şekilde dinini koruyor.

Doğu Türkistan halkı dinini, kültürünü hiç mi öğrenemiyor?

Doğu Türkistan’da din öğretimi gizli yapılır. Küçüklüğümde köydeki hocalardan gizlice öğrendik dinimizi. Ben bu şekilde Kur’an-ı Kerim’i ezberledim. Bazı yerlerde binlerce çocuk yer altlarında, güneş görmeyen yerlerde dinlerinden haberdar oldu.

Siz bunları anlatırken, aklıma İstiklal Mahkemeleri devri geldi. Müslümanlara yapılan zulümler, baskılar, Kur’an’ın yasaklanması, ezanın aslî dilinden koparılması, toplumun din öncülerinin idam edilmesi vs. Kemalist jakobenlerin devriyle şu anki Doğu Türkistan işgaline baktığımızda arasındaki fark sizce nedir?

Kemalizm devrinde ne yapıldıysa Doğu Türkistan’da bunların hepsi yapıldı ve daha beteri yapılıyor. Doğu Türkistan halkı bu zulme rağmen bir şekilde dinini ve kültürünü korumaya çalışıyor. Mesela okulda Darvinist fikirler dayatılıyor. Daha doğrusu Komünizm ideolojisi aşılanıyor. Herhangi bir İslamî eğitim yeri yok. Hatta İslamî eğitimini, vatan sevgisini, kültürümüzü çocuklarımıza öyle veya böyle öğretiyorduk. Fakat 2013 yılında şimdiki Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı Şi Cinping, Doğu Türkistan’ı ve özellikle Hoten bölgesini ziyaret ediyor. Ziyaretten sonra “Sanki Çin’de değil de Ortadoğu’da bir yerde hissettim kendimi” diyor. Yani Müslüman bir ülkeyi ziyaret etmiş gibi olduğunu söylüyor. Çünkü kadınlar çarşaflı, erkekler sakallı, camiler dolu, kendi kültürünü muhafaza ediyor. Çin’de yaptığı bir toplantıdan sonra bir karar veriyor ve Doğu Türkistan için yeni bir politika belirliyor. Doğu Türkistan’da üst makamlarda kim varsa hepsini bir yol bulup azlediyorlar ve yerlerine kendi adamlarını getiriyorlar. 2013’ten sonra Doğu Türkistan’da dini, içtimai, iktisadi, siyasi ve kültürel olarak her şey değişiyor.  Bu sebepten dolayı yeni neslin neredeyse çoğunun dinle, kendi ülkesiyle, değerleriyle hiçbir alakası kalmadı. 2013’ten beri işgalci Çin’in Doğu Türkistanlılar için kurduğu Nazi kamplarında 5 milyondan fazla insan hayat mücadelesi veriyor. Bunların çoğu çocuklu aile ve geneli doktor, profesör, sanatçı, yazar, avukat, iş adamı vs. kişilerden oluşuyor. Çocukların da beyni orada yıkanıyor. Çocuklar için kurulan özel kamplarda yaşıyorlar. Eğitim adı altında yemek yemesinden tavırlarına varana kadar her şeyiyle Çinli olarak yetiştiriliyorlar. Burada yetişen çocuklar Uygurcayı bilmiyor, ailesini tanımıyor.

Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel isimli eserinde bahsi geçen mankurtlaşma, adeta Çin eliyle Doğu Türkistanlılara yapılıyor değil mi?

Kesinlikle öyle. Her şeyine yabancı hale getirildiler. Şu an bu çocuklar Uygurca bilmiyor, Çince eğitimle yetiştiriliyor. Doğu Türkistan diye bir şey bilmiyor. Büyüdükleri zaman da Doğu Türkistan halkına karşı kendi çocuklarımız savaşacak. Yüz binlerce çocuk, Doğu Türkistan halkına düşman olarak yetiştiriliyor. 2014’ten itibaren, 15 binden fazla cami, medrese gibi yerler eğlence yerlerine çevrildi. Tarihi birçok mekanlarımız da ya kendi amaçlarına uygun kullanılıyor ya da yıkılıyor. Heytgah Camii’ni ise turistlerin gelip görecekleri bir müze haline çevirdiler. Şimdilik Uygur dili de yasak. Çince konuşuluyor ve Çince yazılıyor. İslam’ı temsil eden elbise, giyim kuşam tamamen yasak. Başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere tüm dini kitaplar yasak. Dini hatırlatan her şeyi toplayıp meydanlarda yaktılar. Doğu Türkistan’ın mimari düzenini tamamen yok ettiler. Eski mimarlar da yok edildi. Doğu Türkistan’a gelen biri, tamamen Çinlileşmiş bir yer görecek. Yemekler de tamamen Çinli bir anlayışa göre uyarlanmış vaziyette. Doğu Türkistan’ın kütüphanelerindeki bütün eski kitaplar toplatılıp yakıldı. Gerçek tarihi tamamen yok edip yerine kendi yazdıkları resmi bir tarih getirdiler. Yeni tarih de Doğu Türkistan’ı Çin’in ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Dünya da böyle görmeye başladı. Doğu Türkistan’ın ismini “yeni bir yer” anlamına gelen “Sincan” yaptılar. Şimdi ondan da rahatsızlar. İşgal ettikleri anlaşılıyor diye kullanmıyorlar. 

Toplama kamplarını anlatır mısınız?

Toplama kampları Çin’e göre eğitim kampı. İçini kimseye göstermiyorlar. Türk ve Arap dünyasından giden gazeteciler kamplarda özel hazırladıkları yerleri gösterdiler. Çin para veriyor, biletlerini alıyor, güzel karşılıyor. Bundan üç-dört ay önce Türkiye’den iki gazeteci gitti. Geldiğinde, Çin propagandası yaptı. Yani, gittik, hiçbir şey görmedik dediler.

Evet, bundan birkaç sene önce de Türkiye’de Çin’in imajını düzeltmeye çalışan ATV, Sabah ve Milliyet tam sayfa Çin'in Uygur soykırımını meşrulaştırıcı bir ilan vermişti. Çin'in Doğu Türkistan'daki faaliyetlerinden övgüyle bahsedilmişti. Peki, toplama kampları ile cezaevleri arasında bir fark var mı?

Doğu Türkistan’da Çinliler, hukuk tanımıyor. İşlerine ne geliyorsa o şekilde ceza verebiliyor, hapse atabiliyorlar. Mesela tişörtünde Doğu Türkistan bayrağı olan birini görseler anında hapis cezası veriyorlar. Zaten mahkemelerde Doğu Türkistanlı ile Çinli hiçbir zaman eşit değildir. Her zaman Çinli haklıdır. Kampların cezaevinden bir farkı yok. Çin, 74 senedir “tek millet, tek devlet” propagandası yapıyor, ama beceremiyor. Doğu Türkistanlı millet bunu kabul etmiyor. Her şeyimiz bambaşka iken nasıl bir olabiliriz?

Doğu Türkistan’da Uygur nüfusu ne kadar?

İşgalci Çin’e göre 12 milyon. Gerçeği ise toplama kamplarındakiler de dahil 40 milyon civarında. Doğu Türkistan’ın Hoten ve Kaşgar bölgelerine çok Çinli yerleştirdiler. Yani buralarda Çinli oranı yüzde 60’ı geçiyor. Zaten en fazla işkenceye, baskıya ve zulme maruz kalan bölgeler de buralar.

İşgalci Yahudilerin, Filistin topraklarında yerleşim yeri kurması gibi mi oluyor Doğu Türkistan’da da?

Aynen o şekilde oluyor. Doğu Türkistan’a özel teşvik var zaten. Vergisiz ticaret, para vs. Yerli halk ise başta ticareti olmak üzere her alanda engelleniyor.

Uygur Türklerinden ne isteniyor? Amaçları tamamen asimile edip kendilerine mi dönüştürmek?

Doğu Türkistanlılara soruyorlar, “Siz ne yaptınız ki size bu zulmü yapıyorlar?” diye. Çin’in dört tane sebebi var. Bunun için yok etmek istiyorlar. Birincisi Müslüman Türküz. İkincisi Çin, genel anlamda Türklerden korkuyor. Türklere düşman olarak bakıyorlar ve Doğu Türkistan halkını tamamen bitirmek istiyorlar. Üçüncüsü Çin, Doğu Türkistan sayesinde enerji merkezine dönüşmüş durumda. Çin, Doğu Türkistan’ın petrol, doğalgaz, kömür, altın ve gümüş gibi yer altı kaynaklarını sömürüyor. Eğer Doğu Türkistan Çin’in elinden giderse, Çin zora düşer. Dördüncüsü, Doğu Türkistan, dokuz ülkeye sınırdaştır. Tarihteki İpek Yolu Doğu Türkistan’dan geçiyor. Çin, Doğu Türkistan’ın güvenliğini sağlayamazsa, İpek Yolu projesi çöker. Bunun için Doğu Türkistan halkını bitirmeye çalışıyor.

Uygur soykırımı hususunda belgeler, çalışmalar, projeler var mı?

Evet. Geçen sene BM, Doğu Türkistan’a yönelik sekiz sayfalık bir rapor yayınladı. Doğu Türkistan’da yaşanan problemleri ele aldı. Doğu Türkistan’da yaşananların soykırım derecesinde olduğunu söyledi. Ondan sonra ABD başta olmak üzere Kanada ve birkaç Avrupa ülkesi Doğu Türkistan’da soykırım olduğunu dile getirdiler. Parlamentolarda yaşananların soykırım olduğu kararı alındı fakat; gerçek manada Çin’e bir baskı yapılmadı.

Çin’in işgaline karşı İslam ülkeleri de sessiz. Bunun Çin ile ekonomik ilişkilerin olduğu da aşikâr. Fakat ortada da insanî olmayan bir durum var. Neler söylemek istersiniz?

Batı ülkeleri kendi menfaati olmazsa kendi sesini çıkarmaz. İslâm dünyası ise Arap baharı öncesi ve sonrasına baktığımızda, öncesinde Çin Doğu Türkistan hususunda bir tepkiyle karşılaşmamak, yani diplomatik sıkıntı yaşamamak için daha dikkatli oluyordu ve Doğu Türkistan daha rahattı. Arap Baharı başladıktan sonra Çin, Doğu Türkistan’a soykırımı başlattı. 2009’da soykırım olduğunda sadece Türkiye ile Pakistan ses çıkardı ve bunun soykırım olduğunu, durdurulması gerektiğini söyledi. Arap Baharı’ndan dolayı İslâm ülkeleri kendi iç işleriyle uğraşmak zorunda kaldı. Türkiye ve İslâm dünyası şimdi bile Doğu Türkistan meselesinde dikkatli davranıyor, hassas hareket ediyor, yine bir şeyler yapmaya çalışıyor. Türkiye’de Doğu Türkistan konusunda az çok güzel işler de yapılıyor. Mesela burada araştırma merkezimiz, insan hakları derneğimiz, medya derneğimiz, eğitim derneğimiz ve STK’larımız var. Doğu Türkistan meselesini her türlü duyurmaya, bu kanayan yarayı anlatmaya, göstermeye çalışıyoruz. İstiklal Medya Grubu, Doğu Türkistan Basın Medya Derneği olarak 15 senedir hizmet veriyoruz. Doğu Türkistan’da olup biteni Türk halkına, İslâm dünyasına ve Batı dünyasına Türkçe, Uygurca, Arapça ve İngilizce olarak servis ediyoruz. Günlük Uygurca ve Türkçe siyasî, dinî programlarımız da var. Dört dilde dijital dergilerimiz var. Günlük girdiğimiz turkistanpress.com haber sitemiz de mevcut.

STK’lar, vakıflar bu hususta neler yapabilir, Doğu Türkistan meselesini nasıl gündemde tutabilir?

Uygurlar olarak İslâm dünyasına şunu demek istiyorum. İnsan hakları örgütlerinin, STK’ların Doğu Türkistan konusunda ciddi çalışmalar yapması gerek. Doğu Türkistan’da ciddi bir şekilde soykırım yapıldığının, orada yaşanan içler acısı manzaranın, tüm dünyaya gösterilmesi gerek. Lafta bir soykırım değil, insanın yüreğinin kaldırmayacağı biçimde acımasızlık dolu bir soykırım olduğu gösterilmesi lazım. Medya kuruluşları da bu konuda ciddi çalışmalar, belgeseller, filmler, haberler yapabilir. Yine âlimler, hatipler, imamlar, akademisyenler, profesörler bulundukları yerden, kürsüden Doğu Türkistan meselesini gündemde tutabilir. İslâm dünyası olarak Çin’e ellerimizden geldiği kadarıyla bir ambargo uygulatılabilir. İnşallah Doğu Türkistan halkı olarak Çin zulmünden kurtulmayı murad ediyoruz.

Aylık Baran Dergisi 20. Sayı, Ekim 2023