Büyük Doğu İdeolojisinin 6. Temel Prensibi; Sermaye ve Mülkiyette Tedbircilik’tir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek, bu mevzuunun 19. Ve 20. Asrın en buhranlı dâvası olduğunu ve ancak mihrak noktası İslâm olan bir tefekkürle ortaya konulursa; ferdî sermaye ve mülkiyet illetinin çözümü olacağını söyler.

Bir Dünya Görüşü olan Büyük Doğu; tabi ki adaletsiz ve ölçüsüz, başıboş ferdî sermaye sistemine kesinlikle karşıdır. Ve bunun tezahürü olarak, emek ölçülerinin, bedavadan, emeksiz tasarruf edilmesi yoluyla birikmesine ve sistemleşmesine de… Birçok ayet ve hadiste sermaye ve mal birikiminin bir yada birkaç elde toplanmaması gerektiği emredilir. Bu mevzuuda şu ayetleri ve hadisleri örnek gösterebiliriz.

"Allah alış-verişi helâl, faizi ise haram kılmıştır.”

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun! Eğer mü’minler iseniz faizden geri kalan kısmı bırakın! Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasulü ile harbe girdiğinizi bilin! Tevbe ederseniz, ana malınız sizindir. Ne haksızlık edersiniz, ne de haksızlığa uğratılırsınız.”

“Altın ve gümüşü yığıp da, onları Allah yolunda harcamayanlar var ya, onları acı bir azapla müjdele.”

Ebu Hureyre (Radiyallahhu Anh) şöyle dedi:

“Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Helak edici yedi şeyden uzak durunuz!’ buyurdu.

Sahabeler:

−Ya Rasulallah! Onlar nelerdir? Dediler,

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

1)‘Allah’a şirk koşmak,

2)Sihir yapmak,

3)Haklı olmanın dışında Allah’ın haram kıldığı nefsi öldürmek,

4)Faiz yemek,

5)Yetimin malını yemek,

6)Düşmanla karşı karşıya iken savaştan kaçmak ve

7)Zinadan korunmuş saf mü’min kadınlara zina iftirasında bulunmaktır!’ buyurdu.”

Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) faiz yiyene, yedirene, faiz muamelesini yazan kimseye ve bu muamelenin şahitlerine lanet etti! ve:

‘Onlar günahta eşittir!’ buyurdu.”

Üstad Necip Fazıl, bizim sermaye ve mülkiyette tedbircilik anlayışımızın başıboş ferdî sermaye sistemine set çeken, her ferde her iş sahasında, her mülkiyet hakkını veren böylece hangi mesleğe mensup olursa olsun her kişinin değişik kazanç ölçüleriyle temsil edecekleri iş vâhitlerini sadece ölçüsüz bir yığılmaya mâni olacak bir kurtarıcı sistem olduğunu söyler. Bu sistemin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu belirtmek için şehirleri su baskınına karşı korumak amacıyla açılan büyük kanalları örnek gösterir. “Şehirde nasıl her santimetre murabbaının çekeceği sudan fazlası bu kanala akacak, orada toplanacak, istenilen istikamete sürülecek, böylece şehir su baskınından kurtarılmış olacaksa; bizim cemiyetimizin ferdî sermaye ve mülkiyet çevrelerinde bellibaşlı mikyasları taşıran kıymetler de, ellerdeki ölçülü kalıplara göre, kendi kendisine taşacak, cemiyet sarnıcına akacak, orada toplanacak ve devlet emrinde içtimaî sermaye ve mülkiyeti temsil edecektir.”

Büyük Doğu-İbda fikriyatı İslam’ın eşya ve hadiseler karşısında “nasıl”ını ve “niçin”ini ortaya koyan bir fikriyat olduğu için, bu prensibinin de tam manasıyla anlaşılması için İslamiyetin bu konudaki uygulamalarını incelememiz gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin; İslâm’ın 5 şartından biri olan, başlı başına bir kurtarıcı emir niteliğindeki “zekat” farzı... Aynı şekilde yukarıda kısaca belirttiğimiz ancak, tek başına bir sempozyum konusu olabilecek kadar derin ve önemli “faiz yasağı”... Asr-ı saadet döneminde görülen, İslam Devleti'nin maliye teşkilatını ifade eden, gelir ve giderlerin toplandığı ortak kasa olarak tanımlanan “Beytülmal”... İslâm toplumunun hayat tarzında idâri teşkilattan iktisadî gelişmeye, içtimaî yapıdan kültürel zenginliğe kadar her bir unsura tesir eden kuruluş “Vakıf Müessesi”... İslâm hukukunda önemli bir uygulama olan ve birçok ayetle emredilen “infak”(yardımlaşma) meselesi...

 Sermaye ve Mülkiyette Tedbircilik Prensibi, İbda Mimarı Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun ‘İktisat ve Ahlâk’ isimli kitabındaki ‘Mülkiyet Hakkına Bağlı Cemiyet Sermayedarlığı’ bölümünde sistemleştirilir. Şöyle der Mütefekkir; “Bütün fertlerin eşit surette iştirakini kolaylaştıracak milli ve <anonim> bir sermayenin istihsan faaliyetlerimize hâkim olması lâzımdır. Bütün cemiyet fertlerinin muayyen ve eşit hisselerle iştirak edeceği böyle bir teşkilin devlet vazifelerinden ayrı olarak, tamamiyle amelî ve iktisadî bir zihniyetle faaliyete geçmesi, millî iktisadî sağlam temellere dayandıracak içtimaî gayeyi gerçekleştirebilir. Dava, ferdî mülkiyet hakkını mahfuz, fakat murakabe altında tutucu ve sınırlayıcı bir <cemiyet sermayedarlığı>na yol açmaktan ibarettir.”

Aylık Dergisi 141. Sayı Haziran 2016