Yok öyle alışmak. İnsan Gazze’deki soykırıma alışırsa, alışmaya başlarsa insanlığını rafa kaldırmış olacak çünkü. Üstelik dünyanın dört bir yanında sokaklar, meydanlar, caddeler, salonlar İsrail karşıtı, soykırım karşıtı, insan yanlısı, insanlık yanlısı insanların çığlıklarıyla, sözleriyle, sloganlarıyla doluyken Türkiye’de eylemliği azaltmak bize, bizim gibi bir millete asla yakışmaz.

Daha da üstelik, Ümit Özdağ ve Nazi yavruları, İran’ın etki ajanları, boykot edilen markaların paraya boğduğu fenomenler, “ajansım ne der?” diyerek Gazze’de olan bitene gıkını çıkarmayan ünlümsüler falan yeteri kadar grev kırıcılık yapıyorlar. Dolayısıyla Türkiye’de Gazze’den, insandan, insanlıktan yana olan kim varsa bilsin ki yükü her zamankinden daha ağır. Sokağa, caddeye, meydana, salona, boykota devam etmeli, bu büyük insanlık savaşında “insandan yana” olduğumuzu bütün dünyaya ilan etmeliyiz.

Huzursuzluk, tedirginlik, korku ve yalnızlık İsrail'in kaderidir Huzursuzluk, tedirginlik, korku ve yalnızlık İsrail'in kaderidir

Dahası da var. Boykotun, duanın, eylemin bünyemize bir rahatlama getirmesine de engel olmalıyız. Unutmayalım ki hedefimiz soykırımcı Siyonist köpekleri yeryüzünde bir kez daha bozgunculuk çıkaramayacak hale getirmektir. Bu nihai hedefe ulamak içindir bunca çabamız. İnsanlığın lehine olarak Siyonizm’i insanın olduğu her yerden kazımaktır vazifemiz, başka değil.

“Ne yapalım, nasıl yapalım, hangi yöntemi kullanalım?” Bunu mu sordun? Elindeki taşın büyüklüğüne bakmadan atmaya başla bakalım sen. Ardı gelir nasılsa. Mesela Türkiye’nin hava ve deniz sahasını İsrail’e kapatması konusunda yeteri kadar çıkmıyor sesimiz. Ses verelim. Mesela boykotun kalıcı hale gelmemesi için uğraşan “paralı köpek” fenomen ve politikacıların karşısına zekâ dolu, etki dolu, ses getirici eylemlerle çıkalım. Salonları dolduralım, duaları artıralım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne “kardeşlerimize silah verin, insani yardım ulaştırın, diplomatik bütün kanalları zorlayın, soykırımı durdurmak için alabileceğiniz bütün inisiyatifi alın” çağrısı yapalım ve akla geldik gelmedik daha bir sürü şey. Yeter ki bu lanetlilerin gözümüzün önünde soykırım yapmasına itirazımızı yılmadan, bıkmadan, usanmadan gündemde tutalım.

Bugün Ankara’da Filistin İnisiyatifi’nin salon programı var mesela. Dolduralım orayı. Yine bugün Fatih’te Filistinli Kadınlarla Dayanışma İnisiyatifi’nin salon programı var. Konuşmalar, sanat eserleri müzayedesi, ezgiler olacak. Dolduralım orayı da. Bu ikisi sadece örnek. Türkiye’nin dört bir yanında, zannederim 70 kadar ilde Gazze ile ilgili en az bir program var hafta sonu.

Mesela pazar günü sadece benim gördüğüm 4-5 yürüyüş var İstanbul’da. Bize yakın olanına yahut canımızın katılmak istediğine katılalım. Yine aynı gün Üsküdar Sahaflar Çarşısı’nda “Gazze Şiir Nöbeti” var.

Diğer yandan “boykot için ne yapabilirim?” diye sorarsanız pek çok STK’nın gençlik birimleri boykotla ilgili eylemler, etkinlikler, afişlemeler vd. yapıyor. İletişime geçelim onlarla.

Bir de bu noktada bence çok özel bir projeden de bahsetmek isterim size. “İnsanlık İçin Kayıt Altında İnisiyatifi” İstanbul Rami Kütüphanesi’nde “Kayıt Altında” adıyla bir girişim başlattı. 30 Aralık tarihine kadar sürecek etkinliklerde amaç Gazze’deki katliamları sanatla kayıt altına almak. Karikatürden öyküye, fotoğraftan el sanatlarına kadar 11 farklı alanda insanlar gelip Gazze için içerik üretecekler proje kapsamında. Tüm üretimler de projenin web portalı ve sosyal medya hesapları üzerinden yayınlanacak.

Diyeceğim odur ki, biz ses verdikçe, itirazımızı ve öfkemizi diri tuttukça, karşımıza çıkan her fırsatı doğru değerlendirdikçe ve Gazze’nin yanında, Siyonist köpeklerin tam karşısında olduğumuzu haykırdıkça olacak ne olacaksa.

Dolayısıyla ayağa kalkalım. Allah için ayağa kalkalım. Şevkimiz her kırıldığında, üzerimize her tembellik çöktüğünde Gazze’deki kardeşlerimiz gelsin aklımıza.

Dem bu demdir.

İsmail Kılıçarslan, Yeni Şafak