"Mirzabeyoğlu Davası" Ve...

 

Mirzabeyoğlu Davası; 28 Şubat'la ve onun şahsında bütün Amerikancı darbelerle hesaplaşmak demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; hukuktaki âmir-memur münasebetini sorgulamak demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; hukukun görünmez bağlarla idarî hiyerarşiye bağlanması zafiyetini en net bir biçimde müşahade etmek demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; artık sadece adı kalan "savunma hakkı"nın mücadelesinin verilmesi demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; cemiyetin örselenen fıtrî adalet hissinin kısmen onarılması demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; mütemadiyen tekrar edilen toplumsal mutabakatın etrafında sağlanması demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; emperyalizmle mücadele demek olan işkenceyi ve işkencecileri sorgulamak demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; O'na idam cezası verenlerin bile daha sonradan yüksek sesle dillendirdiği "fikir hürriyeti" meselesinin vuzuha ermesi mücadelesi demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; dinamik karakterli hayatı her ân tanzim etmekle mükellef olan ve hayat gibi her dem dinamik olması gereken hukukun ne denli statikleştirildiğinin müşahede edilmesi demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; akademik mahfillerdeki birçok kişinin artık pek bir şekvacı olduğu 'modern' mânâlı hukukla hesaplaşmak demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; 'modern' mânâlı devlet ile 'modern' mânâlı hukukun arasındaki karşılıklı ilişkinin zafiyetini görmek demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; 'olması gereken'i ihtar edip, 'olan'ı tanzim eden hukukun günümüzde bu ulvî vasıfları ne denli haiz olduğunun anlaşılması demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; devlet, hükûmet ve fikir ricâlinin meseleleri ne denli ciddiyetle ele aldığını görmek için güzel bir turnusol demektir.

Mirzabeyoğlu Davası; toplam hâlde ve hemen her mevzuda ciddiyet ve samimiyetin kriteridir.

 

 

"Mirzabeyoğlu Davası" Ve Amerikancı Darbecilerle Hesaplaşma

Samimiyeti, ciddiyeti, girişkenliği ve muhatabının şuuruna ulaşmadaki yetkinliğiyle belli-bazı psikolojik eşiklerin aşılmasına çok ciddi katkılar sağlayan sayın Yakup Köse 12 Nisan'da telefon açtı:

"Çok güzel bir son dakika haberi... Çevik Bir başta olmak üzere birçok kişi 28 Şubat soruşturması kapsamında gözaltına alındı."

Türkiye'de "28 Şubatçılar'dan Hesap Soruyoruz!" mottosuyla Çevik Bir vd.leri hakkında suç duyurusunda bulunan belki de ilk insanlar olarak bu habere Y. Köse gibi sevinmemek mümkün değildi.

Ancak Mirzabeyoğlu Davası'nın takipçisi olan bir avukat olarak ciddiyet ve samimiyet esaslı kaygımız bâki.

Zira işin tıpkı 12 Eylül'de olduğu gibi, yürümeye bile takâti olmayan birilerine yurtdışına çıkış yasağı koyma türünden muhtevadan yoksun hissîlikle yürütülmesi tehlikesi fazlasıyla söz konusu.

Bu türden meseleleri ele alış tarzının ciddiliği ve samimiyetine dair kriter bellidir:

"Sonuç" odaklı hareket etme yahut etmeme.

Amerikancı bir darbe olan 12 Eylül'le de, 28 Şubat'la da tabi ki hesaplaşılsın.

Ve fakat bu hesaplaşma, bizim suç duyurumuzda ifade ettiğimiz üzere, kendi öz ve millî gücümüze istinaden, sadece ve sadece ona güvenerek yapılsın.

Ve tabi ki, hesaplaşmaya darbenin sonuçlarından başlansın.

Zâhir plânda 28 Şubat'la uzun süredir hesaplaşılıyor.

Ancak "sonuç" odaklı hareket etmekten ısrarla kaçınılıyor ve bu yüzden de mesele asıl mihverinden, Mirzabeyoğlu Davası'ndan uzak bir şekilde ele alınıyor.

Mütemadiyen ifade ettiğimiz üzere;

Mirzabeyoğlu Davası hukukî olmaktan çok çok daha ziyade siyasîdir.

Bu yönüyle hukukîdir.

Ve temyiz dilekçesinde BİLE siyasî-politik konjöktüre atıf yapılması âdeta bir zaruret belirtmektedir.

Nitekim aşağıdaki ifadeler de 2002'de, Av. Harun Yüksel ve Av. Güven Yılmaz tarafından kaleme alınan Mirzabeyoğlu Davası'nın temyiz dilekçesinde geçen ibareler olup, "sonuç" odaklı bir tavrın zaruretini ihtar etmektedir:

"Bazı yargıçlar ve savcılar 28 şubat brifingleri sonrası edindikleri yanlış reflekslerden ne zaman kurtulacaklardır?

Bu ülkede 146/1'de tanımlanan suçu bütün unsurlarıyla birlikte işleyen asker ve sivil kişiler ne zaman mahkemeye çıkarılıp yaptıklarının hesabını vereceklerdir?"

Onların yaptığı ihtarın muhatapları; günümüzde tasviye edilen kişilerdi.

Bir NATO operasyonu olan 28 Şubat'ın görünürdeki aktörlerinden olan Çevik Bir vd.lerinin gözaltına alındığı günde, ne garip bir ironidir ki, Mirzabeyoğlu'nun bir başka avukatı Mirzabeyoğlu Davası'nı görüşmek ve "sonuç" odaklı bir tavrın zaruretini ihtar etmek üzere Köşk'teydi.

Ve 2002'de Av. Harun Yüksel ve Av. Güven Yılmaz tarafından söylenen hususları 10 yıl sonra, HÂLÂ ve "Salih Mirzabeyoğlu'nun avukatı" sıfatıyla hemen hemen aynıyla tekrar edip, muhataplarını ciddiyet ve samimiyete davet etmek zorunda kalıyordu:

"Şeytanın bariz vasfı; unutturmaktır.

Unuttuğunuz Mirzabeyoğlu Davası'nı hatırlatmak için buradayız.

Mirzabeyoğlu; 1998'in sonundan beri cezaevindedir.

Şu ân da Bolu'da, F Tipi'nde, tek kişilik hücrede tutulmaktadır.

O dönemin hukuksuzluğunu anlamak için 15 yıl geçmemesi gerekirdi.

Ama madem bunu anlamak ve dillendirmek için 15 yıl geçti.

O zaman gereği de yapılmalı.

Devletin sebebiyet verdiği zarar herhangi bir talep, şart ve kayıtla bağlı kalmaksızın re'sen tazmin edilmeli, Mirzabeyoğlu ve onun gibi hukuk aracılığıyla zulme maruz kalanlar hemen özgürlüğüne kavuşmalıdır.

Hukuksuz bir şekilde alınıp, emniyete götürülmesinden davanın Yargıtayca onandığı safhaya gelene kadar ki bütün hukuksuzlukları bir kenara bırakalım.

Sadece ve sadece "bu davada baskı gördük" minvalli ifadelere dikkat kesilelim.

Davaya bakan her iki heyetin başkanı da açık ve net olarak emir ve talimatlarla hareket ettiklerini medyaya ilân ettiler.

Dikkat edilsin; bu beyanlar, polisin, savcının veyahut hâkimin karşısında verilmiş beyanlar değildir.

Medyaya yapılan açıklamalardır.

Ve bu açıklamalar, sair hukuksuzlukları bir kenara bırakalım, davadaki hukuksuzluğu her türlü ispat ve izahtan vareste hâle getirmektedir.

İşin bu noktasında meselelere devlet ve hükümet ciddiyetiyle yaklaşıldığını göstermek için güzel bir fırsat vardır.

Muhtevadan yoksun hissîliklere girmeden, meseleye ivedilikle çözüm üretmek gerekir.

Mirzabeyoğlu Davası her kesimden insanın fıtrî adalet hissini örselemiştir.

Örselenen hisleri tatmin etmek için güzel bir fırsat var.

Meselelere devlet ciddiyetiyle yaklaşanlar bu fırsatı kaçırmaz ve gerekeni re’sen yapar."

Peki gereken yapılmazsa ne olur?

Toplumun her kesimi ilgilileri ciddiyet ve samimiyete davet edici mahiyetteki aynı soruyu sorar:

"Mirzabeyoğlu niçin hücrede siz niçin Köşk'tesiniz?!.

Ve Mirzabeyoğlu hâlâ Bolu F Tipi Cezaevi'nde, tek kişilik hücresinde tam bir tecrit altındayken ‘28 Şubat'la hesaplaşıyoruz’ sözüne ne kadar itibar edilebilir?!."

Baran Dergisi 275. Sayı