LEVHA: 28 Ağustos 1987… Üstadım, çok genç hâlinde… Elinde desteyle para var… Pazarcı nağmesiyle “şu paralara bak, şu paralara!” diyor… Güleryüzlü ve sevinçli bir hâli var… Ben hızla odadan kaçıyorum ve öbür yandan dolanarak tekrar odaya geliyorum… Üstadım, “ihtiyar adam bana paraları verirken görecektin; cebime atarken sanki Cennet kokusu geliyordu!” diyor… Galiba 200.000 lira imiş… Fakat, deste deste görünüyordu… Onun, bu para karşılığında yazı yazdığını düşünüyorum!

*

ÜSTADIM’ın Çocukluğundan, Tilki Günlüğü’nde UFUK, Parakoti hatırası: Eski harflerle kapağında PARA KUVVETİ yazılı bir kitab… Ben onu önce PARAKOTİ diye okumuştum. Sonra bir ân kaybedip, “Nerede Parakoti?” çığlığını basınca, Ciciannem “ayol o Parakoti değil, Para Kuvveti!” cevabını vermişti!

*

PARAKOTİ-Para Kuvveti: 720: PARAKUTİ-Alt başlığı “Paranın Romanı” isimli eserim hatırlanmalı… HACE Ubeydullah Ahrar Hazretleri buyuruyor: Hoca Ali Hakîm Termizî Hazretleri’ne göre gönül zindeliğinin mertebeleri vardır. Gönül zindeliği iktisatsız meydana gelmez. Bu noktada İKTİSAT, uykuda ve uyanıklıkta zikir hâlinde olmaya denir. Uykuda zikir, rüyâda zikrettiğini görmektir… YEVMİYE: Kelime yetersizliğinden bahsediliyor… O arada TASARRUF kelimesi ve oradan da iktisat bahsine kıvrılış: “Tasarrufu, iktisat etme zannederler… O da var ama, tasarruf, bir şeye hâkim olmaktır… İktisat için, pay sahibi olacak kadar bilgi yeter; ama adamlar için sanat tarafını anlamıyorlar… Dava, nazariyelere ve rakamlara boğulmuş allâmelikte değil!”… Üstadım’ın, nefesinin mihrak muhatabı bana, hem de benden hoşlanmayanları ve hoşlanmadıklarımı âlet ederek kaydettirdiği dava: “Tasarruf… Bayılırım bu kelimeye… Bu da Arabça’nın en güzel kelimelerinden biridir… Tasarrufu, İKTİSAT diye alırız kâh… Değil o; HÂKİM olmak, yakalamaktır!”… HALİF-Birinin yerine geçen. Arkadan gelen. Eski elbise. İki dağ arasındaki yol: 720: TEŞHİYE-“Gönlün ne isterse sana vereyim” demek… FEHM-Ulu kişi. “Kömür. Siyah. Anlayış”: 720: TIYSAR-Aslan. Sivrisinek. (Aslan Burcu, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak ve Kuru, türü Sabit, yıldızı Güneş, vücutta tesir yeri Kalb ve Sırt, cinsiyeti Erkek, simya’da Sindirme safhası)… ANTER-Gök sinek. (Sinek: Sin-Ek… İnsan taşkını; Kâinat): 720: TAG-I SAGR. (Tag-Taşkın. Kemer. İcâd. Basiret. Kelb. Sezgi: 1020: Kef harfinin ebcedi; Kürsî mertebesi ve Kamer menzillerinden “Nesr-Yazı” ile ilgili… Sagr-Kale içinde şehir. Hıfzedilen, zuhur. Sahil şehri, miltat, yağ, iki şeyin birleşmesi, iki ilmin birleşmesi. Ön dişler, ön sinler: 1700: Zel harfinin ebcedi; Allah’ın Müzill ismi “Hayvanlar-Beden” mertebesi, Kamer menzillerinden “Derece almak. Mübarek. Mübarek yıldızlar” mertebesi… İngilizce, Sin: Suç. Hata. Günah… Ihta’-Hatâ etmek. “Adem Aleyhisselâm’ın Cennet’ten Dünya’ya indirilmesine sebeb hatasının hikmeti, efendiliğinin bütün mahlûkat tarafından bilinmesi içindi!”: 612: Derviş Muhammed… Tag-ı Sagr: Taşkın insan. Yıldızım… Kıpçak Lûgatında, Men: Tasavvufta, Mutlak himmet… Ve, Men: Bırakmama… Ve, Men: Vücuttaki ben, yüzdeki ben. “Üstadım’ın, Efendi Hazretleri’nin rüyâda gördüğü yüzündeki beni”… Men: Ben. “Kişi mevzuunu bulamaz ki ben desin diyen Veli hâlini hatırla”… Kıpçak Lûgatı’nda, Men: Benzeyiş. “Benim için, Üstadım: Esseyyid Abdülhakîm Arvasî”… Kıpçak Lûgatı’ndan, Men-Kaş. “Hilâl. Kılıç. İnsan”: 91: Men-Beyin, dimağ)

*

TASARRUF-Bir şeye karışıp müdahale etme. İdare ile kullanma. Sarfetmek, Kaf harfi ve Kamer menzillerinden “Sarfe” ile ilgili. (Allah’ın “Kün” emrinin tecellisi Arş’la ilgili Kaf harfi… Kün’ün K’si, Kaf ile Kef arasında ve Kef’in Kaf’a tebdili ile okunur… 200.000: 200: Kaf-Kaf… Re harfi’nin ebcedi 200; Da’va Cetveli’nde Allah’ın Rabb ismine işaret eder ve sayı değeri “202: Birr-Gönül, Kalb”e… Re harfi, Allah’ın “Musavvir-Şekil ve Suret çizen” ismine, Musa Aleyhisselâm’ın bulunduğu 5. Sema tabakasına ve Kamer menzillerinden “Gafr-Allah’ın günahları örtmesi, bağışlaması”na işaret eder… Yıldızı, “Zühre-Tarık”… Semsem-Tilki. “Kurt, canlı, köpek, sezgi”: 200: Ebu Süleyman-Horoz. Hâlid bin Velid Hazretleri’nin bir nâmı… Nef’-Fayda, yararlılık. Kıpçak’ta, Aslan: 200: Nesif-İki kişi arasındaki sır… Elif: 121= 1120: Kaf-Kef… “Kaptan Kusto Müslüman”: KKM… KKM: KK-M… Mim harfinin ebcedi: 40: Veled-Çocuk): 770: MÜZİLL-Allah’ın “zelil ve hor kılan” anlamında 99 güzel isminden biri… ASR-Muttali olmak. Gözcülük etmek. (Asr: Yüz yıllık zaman. Gece ve gündüzden her biri. Men’ etmek, bırakmamak. Suyunu çıkarmak için bir şeyi sıkmak… Kıpçak, Asr: İkindi vakti… Ve, Asr: Bakmak, beslemek… Ve, Asra: Isırmak, dişlemek… Yine, Asra: Saklamak, gizlemek): 770: TASRİ’-Bir beytin iki mısraını da kafiyeli yapma. Yere vurmak. İki parça, iki pare etmek… TAKA’UR-Çukurlaştırma. Kuyunun derin ve çukur olması. (Tak’ir: Çukurlaştırma, çukur yapma… Ta’kir: Bir uzvu yararak sinirlerini kesme… Ta’kir: Suyu bulanık etme): 770: KÜŞTEN-Öldürmek. (Küşte-Öldürülmüş, maktul: 720: Halife… Küşten: Küş-Ten… Küş: Açan, açıcı… Ten: 451: Salih Mirzabeyoğlu)

*

PARAKOTİ-PARAKUTİ… Parakuti: Para-Kuti… Uygur Lûgatı’nda, PARA: Parça. (Kusut-Bir şeyi kısımlara ayırmak: 175: Kusto)… Ve, PARA: Rüşvet. “Bahşiş. Caba. Detay”… Hakas Lûgatı’nda, PARA: Büyük balıkçı kepçesi. Söğüt ağacı çubuklarından örme kirtil, sele… PARE: Parça… Hakas Lûgatı’nda, PARÇA: Sim’li kumaş. Gümüş telli kumaş… Uygur Lûgatı’nda PAR: Çift… Hakas Lûgatı’nda, PAR: Var, mevcut… YADDAŞT-Hatırda tutulan şey. Hatıra. (Par: Geçen yıl. Bıldır): 720: MER’İYYET-Mer’i oluş. Makbul olma. Hükmü geçer olma… Hakas Lûgatı’ndan, PAR-Yabancı. El, yad. Vahşî, yalnız: 201: PAR-Gitmek, varmak… KUT-Yaşatacak gıda. Kuvvetlendirmek: 506: NAKŞBEND… KUT’A-Bir hurma cinsi: 184: Abdülhakîm… KUTA’-Düş yormak, rüyâ tâbir etme. Su kesilmek. Başka yere gitmek: 180: MEHDÎ Salih İzzet Erdiş.

*

PARA-Parça. Çift. Mallar ve Emekler arasında, nazım-düzen sağlayan ortak vahidtir ve bu hâliyle kültüre benzer; sahib olmadığı şeyleri de alabilme gücü, kültür-irfanda “bilmeyi bilicilik”: 202: ARAB-Uzuvlar. Akıllar, zekâlar. Hacetler. Mekrler, hileler, hud’alar, çekişmeler. (Arabe: Yemek yeme. Ekl, akl)… TAZİ-Arablar: 418: MUSA Mirzabeyoğlu… NECİB Fazıl Kısakürek-“Para” isimli bir tiyatro eserinin bulunduğu malûm: 418: EDEBİYAT-İlm-i edebin bütün yönleri ve sözlü edebiyatın bütünü. Aslında bütün ilimler demek de mümkün; Eflâtun’un, matematiği, “sayı-harf” ilişkisi içinde, edebiyattan saydığı ve “Her şeyden önce kelâm vardı” hikmetinin, matematiği “müzler-derin düşünce suretleri” mevikiîne taşımasına dikkat… Atasözü: “Mal canın yongasıdır”, parçasıdır… Mal, “meyl” kelimesinden gelir ve bu mânâda “sahib olurken veya üretirken”, emek mânâsını da içine alır… “Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan!”; Yunus Emre Hazretleri, içinde bulunduğumuz dünyanın “dünyevî” telâşelerini öte âleme dair “parça-oyalanma, eğlenme” olarak ifâde ederken, asıl gayenin “bütün” olduğunu da işaretlemiş oluyor… Şeriat, eşya ve hâdisenin tasarrufu, tarikat asıl muradı gösteren, muradın aslını gösteren… Hazret-i Ali: “Parça, bütünün habercisidir!”… Haberin var mı?: “İşte bütün mesele!”… TAZI: Hızlı koşan bir av köpeği cinsi. Dünya, acele eden, aceleci. Tazı, “Kalb, basiret, sezgi”; mevzu ve murad ne ise ona!

*

CİNNET-Delirmek. Müntehasında, ufkunda, “kendinde olmama-akıl dışı” hâli. (Aklı yok ile aklı çok, hastalık ile “aklın aczini idrak” arasındaki fark, bilinebilen bir mesele. “İdrakın aczini idrak, bir ilimdir!”; “acz-zelillik, eksiklik” biteviyedir ve ilmi son tecridte “MUTLAK” Fikrin Gerekliliği bahsi içinde, onu ister. İlim, bu ilimdir; Cinnet, “Kendinde olmak küfür, kendinden geçmek imân!” hakikatine erilen yerde, “işi tahdit ile tek bir esasa bağlayan akıl” yetersizliği anlamında “akıl üstü” tâbiriyle kastedilen “Aklın ruhîleşmesi-Kalbin yolu”na girilmesiyle, ona zıd ifâde olmak bakımından “Deli” lâfzına sığınılır. Bu deli, “veli” ile eş mânâda… Deli’nin, bir durum ifâdesi olarak hastalıktan “kararsızlık, huzursuzluk, keduret, gam”a ve sanattan, fikir ve velâyete kadar mânâsı bu!): 453: CENNET-“Cenn-Gizli” lâfzından türeme olan bu kelime, insanın “mazi, hâl, hâyal ve tasavvurları”nda gizli Cennet kasdı eylenmelerinin bedelinin mükafat veya caza olarak ortaya çıkacağı “öbür dünya”ya, ana rahminden doğar gibi doğacağı yer. Özel mânâda, Müslümanlar için hisselerine göre mükâfat yeri. İstidadı olmayana Cennet hiçbir zevk vermez; istidad sözkonusu olunca da, inanmayanların zevkleri karşılığına verilen isim de Cehennem. (Üstadım’dan: Bir arınma kurnası olsa gerek Cehennem)… CİNN-ET-“Delirt, deli et”: 453: CENN-ET-“Gizle”… NEBAT-Bitki. Topraktan biten her şey. Rüyâ, düş. (Çim: Ot. Yeşillik. İspanyolca Grama”… Hakas Lûgatı’nda, Çime-Düzeltme, eğitme, yatıştırma, teskin, nasihat: 59: Çime-Hakas Lûgatı’nda, “Yaka kenarı” demek… Aynı Lûgatta “Yak-Tibet Öküzü” olduğuna göre: Öküz’ün yanı… Tibet: 812: Şah-ı Nakşibend… Kıpçak Lûgatı’nda, Tüş-Düş, rüya: 706: Fikir Kahramanı… Kıpçak Lûgatı’nda, Düş-Düşmek. “Yevmiye: Sinema rejisörlerine kadar bilinir, parça bütünün habercisidir. Bir el düşer böyle, sahibini görmesen de kim olduğunu bilirsin!”: 310: Düş-Kıpçak Lûgatı’nda, “tüş, uğramak, dürmek, rastlamak” demek): 453: MUHACAT-Bilmece hususunda birbirleriyle zekâ yarışına girmek… MÜTEVECCİD-Vecde gelen: 453: NETC-Doğurmak… CENNET: CEN-NET… CEN-Gizli: 53: AHMED… NET-Kesin. Açık. Belli: 451: SALİH Mirzabeyoğlu… HARİKA-Olağanüstü, imkânların ötesinde olan şey, hayret ve hayranlık uyandıran. Büyük ve görülmedik eser. (Abdülhakîm Koltuğu): 906: CENNET KOKULARI… KERŞEB-Yaşlı, ihtiyar. “Pîr, seçilmiş, seçkin”: 522: HADÎS-Allah Sevgilisi’nin sözleri.

 
  TEFEKKÜR TAŞI
(HACER-ÜL ESVED)

 
LEVHA: 5 Ocak 1989… Üstün Bey bizde misafir… CİN ile ilgili bir şeyler anlatıyorum ve RÜYÂ TÂBİR ediyorum… Yatakta yorgan altındayım… Yorganla beraber sarılıp sıkılıyorum… O ânda “Baba!” diye tâ içten-derinden gelen bir nefesle İMDAD istiyorum… O ânda, sesimi komşuların da duyduğunu ve “uykuda bağırdı!” diye düşüneceklerini tahmin ediyorum… Bağırmamın arakasından saldığım şiddetli NEFES… Öbür odada annemin babamla konuşmasından, benim sesime uyandıklarını anlıyorum!

*

ÜSTÜN: 522: İKTİNAN-Saklanan gizlenen… BE harfi, Allah’ın LÂTİF ismi, “Cinler-Gizlilikler, gizliler, sırlar” mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukadem min-ed delal”e işaret; öne alınmış delil, Takdim’e… Rüya’da gelen mânâ: Üstadım’a, Süryanice’de bir kelimedeki her harfin bir mânâsı olduğu kasdıyla, Necib’teki “Cim” harfini soruyorum. “Cim, Mim’dir!” diyor… Mim harfi, Da’va Cetveli’nde Allah’ın MALİK ismine işaret ediyor ve sayı değeri: 90: SAD harfinin ebcedi-Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismi ve Toprak mertebesine işaret eder… CİM harfi, Allah’ın “Ganiy-Hiçbir şeye ihtiyacı olamayan” ismi ve Kürsî altı ATLAS Feleği mertebesine… RAHNÂME-Atlas. Harita: 322: MİRZABEYOĞLU… MİM harfi, Allah’ın Câmi ismine, İnsanlar mertebesi, Kamer menzillerinden “Fer’ul Muahhar-Tehir edilmiş parça, sonraki Dal”a işaret eder… TA’CİM-Noktalama. (Yevmiye: İkimizin şiirlerini yazıyorum, bayılacaksın!): 523: İSTİBTAN-Gizliliğe, bir kimsenin iç işlerine vakıf olma. (Yevmiye: Sen artık kanıma girmişsin, derinliğime kanıma!)… TECNİS-İki mânâlı söz söyleme. İki şeyi birbirine benzer şekle sokma: 523: İTTİSAL-Ulaşmak, bitişmek. Kavuşmak. Yakınlık. Bağlılık. Birbirine dokunmak.

*

İngilizce, CİN-Sin. Gümüş. Saliha: 53: HAMÎD-Allah’ı hamd ve sena eden. (Ebcedi “Taht-Kürsî” ile aynı olan Te harfi; Allah’ın “Hamîd-Hamd ve şükürleri kabul eden” ismi ve Esir mertebesi ile ilgili… Rahman Suresi 19-20. âyetler: 3166= 169: Abdülhamîd-Hamd eden kul… Kust-Topalak otu. Suadî, aşık. Sahil: 169: Kıst-Adalet. Pay, hisse. Allah Sevgilisi’nin bir ismi… Kusto: 175: Cosmos-İngilizce, Kâinat… İngilizce, Skull-Gök. Büyük kitab… İngilizce, School: Okunuşu “skull”. Okul, okul devresi. Terbiye etmek. Alıştırmak. Sanat’ta, bir üstadın öncüsü olduğu tarz veya üslûb, ekol… Yine, School: Balık sürüsü. Sürü hâlinde yüzen balıklar… Hakasça Lûgatı’nda, Nun-Balık. “Varlık, cesed, nur. İnsan, kalem, kılıç”: 106-Nün-Hakasça’da “Yün, suf, tüy, yastık” demek)… EKOL: Büyük Doğu-İbda.

*

Fransızca, CİME-Tepe, doruk. En üst derecesi: 58: CİNE-Romen Lûgatı’nda, “Kim?” demek… Lâtince, CİMEX-Bit. Tahta kurusu. Zirve: 59: MEHDÎ… Romen Lûgatı’nda, CİNCİ-Beş. Sıfır. Sarı, kızıl. Beş köşeli yıldız. Kust. Asfar, büyük kitablar. (Cinci: Cin-Ci… Cin-Ci: 53+13= 66: Ahmed Salih Mirzabeyoğlu): 66: HİLÂL. (Hemze, Allah’ın “Bedî’-Güzel yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan-Baş vuran, Yengeç, Tos vuran, nath”a işaret eder)… İngilizce, CİNCH-At kolanı, dizgin. Sıkıca tutma, kavrama. Sağlam kazığa bağlama. Garanti. Kolay iş. (Cinch’in okunuşu, Sinç: Sin-Cim… Üç insan!): 61= 1060: BÜYÜK DOĞU… DÜNYA Çapında Bir Hâdise-“Kaptan Kusto Müslüman takdiminin alt başlığı”: 1053= 54: CİNA-Romen Lûgatı’nda, “akşam yemeği”. (Yevmiye: Benim geçim meselemle ilgili konuşurken, bu işin öyle olduğu makamında, “benim akşam yemeğinden emin olmadığım günler oldu; ama çok şükür aç kalmadım!” diyor!)… İngilizce, JET-Fışkırtmak. Fışkırmak. Hızlı seyahat. Fıskiye. (Te harfi, Allah’ın “Kaabid-Sıkıcı, kısıcı” ismi… Muzik-Sıkan, sıkıştıran, darlaştıran. “Doğuran”: 950: Doğum tarihim): 13: JET-Simsiyah. Kara amber kokusu. Simsiyah taş. Erzurum taşı. (Hacer-ül Esved-Kâbede bulunan doğu tarafında bulunan ve Cennet’ten geldiğine inanılan, beyaz iken insanın hataları ile simsiyah olan taş. Esved, “siyah, aslan” demek. Bu taşa, Ruh’ul Esved-Siyah Ruh da denilir: 313: Merci’-Söylenilen sözün kendisine fayda verdiği kimse. Başvurulacak, sığınılacak yer. Müracaat edilecek yer. Dönülecek yer. Kaynak. Merkez… Arz-ı Rum: Dem-i Şâm-Akşam vakti… Dem: Kan. Nefes, soluk. Ân, lâhza. Gözyaşı, dua. Batı… İspanyolca, Mora: Doğu ve Batı. Hafıkan… Üstadım’dan: Durulan sonsuzluk, yemyeşil gece / Dalga dalga / Büyük düşünce… Tek ölçü, her şeyin her şeyden farkı / Âhenk âhenk / Bir yakan şarkı!)

*

İMDAD-“Yetişin, kurtarın” mânâsında kullanılır. Yardım. Yardıma gönderilen kuvvet. Vadeyi uzatmak. Mühlet vermek: 50: NASREDDİN HOCA… HALÎB-Taze süt. Rüyâ tâbirinde ilim: 50: KÜLL-Hep, bütün. Cüzlerden, parçalardan meydana gelen. Çok. (Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, Cok: Yok… Kemmiyetler, yokluk aynasına düşen “varlık-ruh” akisleridir… Üstadım’dan, Sagı hakkında: Kemmiyet’in keyfiyeti anışı… Ve Noktalama: “Ne varsa nakış nakış tabiatta, maddede / Gözlerimdeki nurun aksi, beyaz perdede!”… Yevmiye: Kemmiyetlerin de bir keyfiyeti var, meselâ “Bir”, bir keyfiyettir de… Kemmiyetler, mahiyeti “yokluk” olanlardır; ve “Kesret-Parçalılık-Çokluk”, Vahdetten farklı… Burada “Bir” ile “Birlik” arasındaki farka da dikkat… Vâhid Allah’tır; “Allah’tan başka her şey bâtıldır!” Hadîsi hatırda. O tecelli edince, –mevzu bu olunca–, herşey nihân; yokluk hükmündedir!)… KÜL-Ateş, yaktığı herşeyi kendine döndürdükten sonra, ondan arta kalan şey. (Seyyid Abdülhakîm Arvasi: 565: Fürfür-Semiz Koç… Koç Burcu, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak ve Kuru, türü “Hareketli, Farsça Mers-Yürüme, yürütme, gitme, gidiş. İşkence, sıkma. İlerleme, gelişme”, vücutta tesir yeri Baş ve Beyin, cinsiyeti Erkek, simyada Kül Etme safhası… Üstadım’dan: “Allah, Resûl aşkıyla yandım, bittim, kül oldum / Öyle zâif düştüm ki, sonunda Herkül oldum!”… Varlıkta, “başkası olmadan, başkası için olabilen”: Madde, sonra mineral, bitki, hayvan ve İnsan… İnsan, ruh ve düşünce ile, iradî seçme yapabilen; sözkonusu sıralamada en zayıf iken, sözkonusu üstünlüğü ile hepsinin varlık sırrını kendinde bulan, kendinde bütünleyen, kendi için kılınmış olduğunu bilen ve kendi için kılan… “Düşünüyorum, öyleyse varım”; amel-emek, düşüncenin aynı… “Herşeyden önce kelâm vardı!” sırrı; Kelâmı, faale-harekete bağlayan… Ve Kâinat, hareketin eseri var oldu; ve, Varlık olmadan hareket olmaz sırrı, eşya olarak göründü!): 50: İFRAT HÂLDE TECRİD. (Noktasız harflerle)… FİFTY-İngilizce, Elli: 580: HALİD MAHZUMOĞLULLARI-Hâlid bin Velid Hazretleri.


Baran Dergisi 399. Sayı