Bir sabah uyandığında, odanın duvarlarına sığmayan bir yük olmuştun.
Oysa ne çok çalışmıştın, ne çok didinmiştin onlar için.
Sırf biraz sevilmek için hep daha çok sevdin.
Onların yanında biraz var olmayı başarmak için bütün benliğinle destek oldun.
Kendinde, kendin için hiç yer bırakmamıştın.
Bu yüzden onlardan uzak olduğunda bile, sadece onlarla geçirdiğin zamanın sahte huzurunu aradın.
Onlar içinse varlığın yalnızca sırtında taşıdıkların kadardı.
Yalnızca onların çizdiği sınırlar içindeyken kabul edilebilirdin.
Onların istediği gibi biri olduğun sürece sevilen biri olmaya hak kazanabilirdin.
Yüklerini sırtından atmaya karar verdiğindeyse, yanlarında senin için boş bir koltuğun olmadığını gördün.
Sen yine de sevdin, Gregor.
Onlar seni görmemek için sırtını döndüğünde, sen hâlâ odanın karanlığında umutla seslerini dinledin.
İnsan bazen en çok hüsnüzannından kanar ya… Sen de onların tüm aşikâr tavırlarına rağmen, içten içe onları hep aklamaya çalıştın.
Kardeşinin odana ilk girdiğindeki mahcup adımlarını göre göre, senden korktuğu için değil de sana saygı duyduğunu düşünmeyi seçerek sevgini müdafaa etmeye çalıştın.
Sen, onların oynadığı tüm açık kartlar içinde can çekişen o son sadakat savaşçılarınla, tüm sevginle güzele yormaya çalıştın.
Sen onları aklamak için her şeyi denedin ama… onlar birer akrepti, Gregor.
Sen de akrebin dereden geçmesine yardım etmeye çalışan zavallı kurbağaydın.
Senin doğan, ağızdan çıkanların doğru olduğuna inanmayı seçecek kadar iyi niyetliydi.
Niyetinse, suyun altında bile bir şeyleri korumaya çalışacak kadar saftı.
Onların doğaları ise kendilerini sırtında taşıyanı, işi bittikten sonra sokmadan edemeyecek kadar karanlıktı.
Onların acımasızlığı karşısında küçüldün, kabuğuna çekildin, sonunda ise sustun.
Ama sana düşen utanç değildi.
Sen son nefesini bile kardeşini kurtarmak uğruna sarf etmiştin.
Tüm yorgunluğuna rağmen, son çabanın muhatabı tarafından karşılığı olmadığını gördüğünde vazgeçmek zorunda kaldın.
Onlardan vazgeçmek zorunda bırakılmıştın.
Evet…
Sadakati kendine düstur edinen her saf niyet sahibi, bir gece vakti, saat üçü gösterdiğinde kendini seçmeyi öğrenir.
O hâli, son nefesini verirken kendini ilk defa kendisi için düşünür.
Böylece yine bir şeyin sonu, yeni bir şeyin başlangıcı olur.
Belki o kabuk, sandığımız gibi bir tutsaklık için değildi; bizi uçmaya hazırlayan bir kozaydı ve bizi yeniden doğuşa hazırlıyordu.
Kendini suçlu hissetmemelisin, Gregor.
Herkes bir gece, saat üçü gösterdiğinde kendini seçmek zorunda kalır.
Eski kendisi derin bir nefesle ölürken, yeni kendisi usulca başını kaldırır karanlıktan.
Aylık Baran Dergisi 43. Sayı Eylül 2025