*
“Tefekkür, aklın iliğidir!” buyuruyor Veli; akıl, beynin iliği ve beyin de onu arayanın aslında kendini aradığı bütün vücudun. Neticede vücud, âlemin temel dört unsuru “ateş, toprak, hava, su”dan mürekkeb olarak süflilerin en süflisi Halk âleminde bulunurken, ruhun bineği olarak güzellerin en güzelini göstermeye ve hakikatiyle ona irca edilmesi şuuruna ermesi ve erilmesi için… İslâm, yol olarak bunu tekeffül eden “kalbin yoludur”; hani, “akıl, işi tahdit ile tek bir esasa bağladığından, akıl kâfi gelmiyor!”… Canlı olan her şey sudan yaratıldı ve ilk madde “esir” de, “teslim ve kul olan” anlamıyla ondan. Kalbte bitişik bu mânâ, Mavera-üt Tabia’ ve Mavera-üt Tab’ (gölge) mahiyetiyle, varlık ve bilgi –ontoloji ve epistomoloji– bahsini kafesleyen… Mesele döndü: Tefekkür aklın iliği olmakla, beyinden düşünce değil de, düşünceden beyin-beden doğdu. Madde düşünceden… Kader sırrını-meçhulü ihtiva eden bu hakikat, Allah’ın Zâtı, Zâtının iradesi, iradesini gösteren “Kün-Ol” emri, bu emrin “gaibi-hiçliği” ısırması demek olan kelâmdan… Üstadım’dan: “İlk düşünce beni yokluk ısırdı / Sonum yokluk olsa bu varlık niye?”… Yokluktan varlığa çıkış düşüncesi; nasıl ve niçin? Bu da Allah’tan ve “yaşanmaya değer hayat hangisi?” dürtüsünden… “Ben miyim yoksa Arzı boynuzunda taşıyan öküz?”; BOĞA Burcu, unsuru Toprak, yıldızı “Zühre-Târık”, vücutta tesir yeri ENSE ve boğaz, Simya’da sabitleme safhası… ATAL-Ense. Vücudun tamamı. Bir kişinin güzelliği. Boyna asılan gerdanlığı kaybetmek. (Ayn harfi, Allah’ın “Bâtın” ismi, Küllî Tabiat mertebesi ve Kamer menzillerinden Ikd-Süreyya’ya işaret eder… Küllî tabiat, hem “âlemler ve içindekiler”, hem “yaratılış mevcudiyetindeki hakikat”, hem de “Şeriat-ı Fıtriyye-Dahilî şeriat demek olan akıl, teslim olmuş selim akıl”dır. Tâbiat’ın zâhir ve bâtın anlamı açık… Süreyya: Ülker yıldızı da denir. İkişer ikişer karşılıklı 6 yıldızdır - veya 7, Ay’ın geçtiği yerlere yakın görünürler… Ikd: İnci. Gerdanlık. İnci dizecek iplik. Hurma salkımı. Ikd-ı Süreyya’nın, “inci-ezel” mecazı oluşu, “kaybedilen gerdanlık’tan kasdı da belirtiyor; hani “insan, nisyandan, unutmak kökünden” bir kelime… Kalbin, teslimiyetle gördüklerini yalanlamayacağı, bir âyette “Hatırla o zamanı ki…” diye ikaz edilen… Mevlâna Celâleddin-i Rumî Hazretleri’nde, “hurma salkımı” tâbiri yerine üzüm salkımı: “Halk, üzüm salkımına benzer, sıkınca hepsi birdir!”… O Birlik, Allah Sevgilisi’nde toplu; ve Kal-u Belâ Bezminde edilen Vefâ sözüdür hatırlanacak olan): 109: ZEVATA-İki kişi. Çift. İki sahib. İki zât. (Sin-İnsan, iki kişi demektir: Zâhir ve Bâtın, Allah ve Allah Sevgilisi, Ben ve Allah, Ben ve Allah Sevgilisi, İnsanın bâtını ve Allah’ın bilinmez –meçhul– Zât sıfatlarından sureti üzerine yaratılmış bu Bâtının Bâtını)… GAYN harfi, Allah’ın Zâhir ismi, Küllî Cisim mertebesi ve Kamer menzillerinden “Re’su’l Cevza-Resen, kendi iradeleriyle iş gören ikizler”e işaret eder… Ayn ve Gayn harflerinin nasıl içiçe olduğu meydanda… EHAKK-En hakikî. Daha doğrusu. (Ehakk: Elif-Hakk): 109: HAK-Vasat. Ortam. Orta. Kemer. Nefs… HAVSA’-Karnı sarkık olan kadın. (Selvâ: Karnı sarkık kadın. Süfli âlemde, süflî nefs… Sevlâ’: Kamer menzillerinden “Seratan”ı hatırlayarak, âlemde hâlimiz niyetine bir mânâ, “hasta ve delirmiş bir kadın”… Muhtacız Şeriata!): 109: ZA’BEL-Karnı büyük. Boynu –ensesi– ince çocuk. (Kendisinde VÜCUDÎ hikmet, –maddî ve manevî hâlifelik– hikmeti tecelli eden Davut Aleyhisselâm’a Allah “Ey Davud, Beni bil, nefsini bil!” diye vahyedince, tefekkürün neticesi O, “Yarabbi seni kudretinle, yegâne ve hem Evvel, hem Ahir oluşunla tanıdım; Nefsimi ise, zavallı ve bir hiç”… Allah’tan cevab, “İşte şimdi beni hakkıyla bildin!” buyuruluşu!)… Yine AHMED er-RUFAÎ Hazretlerinden, “Fıtrat-i Şeriat”a yorarak, bir hikmet daha belirtelim: TEFEKKÜR, Allah Sevgilisi’nin ilk âlemidir. Nitekim bütün farzlardan önce O’nun ibadeti, –Bâtınî Şeriat hâlinde–, Allah’ın mahlûkatını ve nimetlerini düşünmekten ibaretti. Hattâ bu durum, Vahy’in emir ve ibadetleri nazil olana kadar devam etmiştir. Öyleyse siz de, Allah’ın her türlü nimetlerini tefekküre iyi sarılın ve tefekkürü ibret vesilesi yapın; çünkü ibretten yoksun bir tefekkür, ham hayâl ve vesvesesinden ibarettir. İbrete vesile tefekkür, bir nasihat-doğru yolu gösterme ve hikmetten ibarettir. Amellerinizi, tefekkürden sonra sağlam bir esas üzerine bina ediniz!
*
AHMED er-Rufaî Hazretleri’nin devri, Abdülkadir Geylânî Hazretleri ile aynı; ondan sonra, Yunus Emre’nin Şeyhi TABTUK Emre’ye kadar yolu… Yunus Emre, Mevlâna Celâleddin-i Rumî ile görüşmesi olan… Aynı şekilde, SEYDÎ Mahmud Hayranî Hazretleri de aynı devirden; ve TABTUK Emre’den de feyz alan, sohbeti olan… Mevlâna Hazretleri’nin onu tanımış olan müridi, onu Mevlâna’ya “Saçı sakalına karışmış, tilki gibi bir zât idi!” diye anlatır… Bu husus, tarihçi İBRAHİM Hakkı Konyalı’nın, AKŞEHİR hakkındaki eserinde mevcut bir kaynakta mezkur… AHMED er-Rufaî, Allah Sevgilisi’nin türbesinde, –binlerce şâhid önünde–, “Ya Resulullah, bugüne kadar sana hep ruhum ziyarete geldi, şimdi ise cismimle karşındayım!” diyor ve o ânda sandukadan çıkan Allah Sevgilisi’nin eli, onun elini tutuyor… Bu rivayet bana böylece, Cezaevi’nde ziyaretime gelen ziyaretçim tarafından, Seydî Mahmud Hayranî Hazretleri hakkındaki –Tilki Günlüğü’nde mevcut– rüyâm hatırlatılarak nakledildi… Kendisi de MAHMUD Ustaosmanoğlu’nun müridi… Rahmetli Pederim’in, beni Mahmud Ustaosmanoğlu’na emanet edişi hakkındaki rüyâm ve onun “Nisan’da” demesi malûm… SEYDÎ MAHMUD Hayranî hakkındaki rüyam da Nisan’da görülmüş olan!..
*
TABUT-Ölü nakline mahsus sandık. Su kovası. (Pervaz-Sandık. Dolap. Ayna. Hücre. Nur. Karargah. Uçma. Saçmak. Saçak: 216: Cezur-Boğazlanacak deve. Bedene… Beyder-Doğru Lûgat. Ekin harmanı, irfan: 216: Zühre-Boğa Burcu ve Terazî Burcu’nun yıldızı. Târık yıldızı. Berraklık ve safilik. “Karanlık gece”… Seyfullah-Allah’ın kılıcı. Hâlid bin Velid’in ünvanı: 216: Hurub-Harbler, savaşlar… Harbler: Harfler): 809: TAÇ-Arş, Kürsî, sarık. Kral başlığı… BERZAH-Geçit. Mania’. Perde. Köprü. İki âlem arası: 809: HUZZAK-İşinin ehli olanlar… MÜSTEŞHED-Şâhid olarak gösterilen: 809: MÜSTEŞHÎD-Şâhid olarak gösterilen… SEYDÎ Mahmud Hayranî Hazretleri’nin yanındaki zâtların “Şehîdler” olduklarına dikkat… “Seyyid Mustafa” ismi, aynı zamanda Kadîrî tarikatine mensub, Seyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin babasının ismidir… Seydî Mahmud Hayranî’nin yanındaki tabutta görülen amcaoğlu Seyyid Mustafa, “Veliyy-Yakın. Birbiri ardınca gelme. Tâkib etme. Olma. Amca oğlu” tâbirinde… Kısaca; bu rüyâda “amcaoğlu”nun tâbiri, “velî”dir.
*
PERVAS-El ile dokunup temas etme, eli ile yoklama: 269: CÜSUR-Köprüler. Kemerler. Taglar. Tutanlar… SİDRE-Ağaca teşbih edilen 7. gökte bir makam. (İbrahim Aleyhisselâm’ın; her mertebenin kendisinden geçtiği, gıda ve rızk veren… YE harfi, Allah’ın her mertebe ile ilgili Rabb ismi, Sema tabakalarının en üstünü 7. Sema –ele alınışa göre birinci–, Kamer menzillerinde “Kîvan-Baca delikleri –Yarıklar– Berzahlar”, işaret eder… Tarih yolları): 269: ENCİRE-İncir meyvesi. Vahîd. İnsanlar… MAHMUD Ustaosmanoğlu: 2269: ŞERİF Muammer Mirzabeyoğlu… HURRAS-Muhafızlar, bekçiler. Gözcüler: 269: HİRCAS-İri gövdeli adam.
*
DEST BE DEST-Elele tutuşmak. Elele. Elden ele. Birbirine bitişik olan. Peşin satış. “Bayi ve müşteri”: 980: MUNZAM-Zamm edilen. İlâve edilen. Üste konulan, katılan. Ek. Fazl. Taşan. Arz edilen… HODKÜŞ-Kendini öldüren. İdam-ı nefs. “Hod-Küşa, kendini feth, kendinden zuhur. Kerâmet”: 930: MURAHHAS-Tam selâhiyetle bir teşekkül adına vazife ile bir yere gönderilen. Tâlimat verilen. İzin verilen.
*
SEYYİD Mustafa: 303: PİRAMEN-Çevre, etraf, yan. Kuşatan. Pirler, Piran… En yakın: 303: İ’CAZKÂR-Mucîzeli olmak. Başkasını acze düşürecek derecede olmak. “Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin en yakını Üstadım!”… HARFİYE-Harfler. Harflerle ilgili: 303: MÜSTAHRİC-İstihrac eden, ibâreden mânâ çıkarma istidadında olan.
BAŞI KESİK
LEVHA: 24 Şubat 1989… Kalabalığın durup dikildiği ve yürüdüğü, bir cadde veya okul bahçesi… Karnı hafif çıkık MAVİYE’yi görüyorum ve yanına yaklaşarak “Merhaba!” diyorum… “Aradan seneler geçti!”… (…) Hâl hatır faslında, dişlerimin sarılığından le biraz değişmiş bulduğunu söylüyor!
*
TIL’A-Diş sarılığı. Küçük kuzu veya oğlak. Mahpus kimse: 49: MEHD-Beşik. Yeryüzü. Beslenip büyüyecek yer. Kâr kazanmak. Hazırlanmak. Yayıp döşemek, “Taha”… ULGUZE-Bilmece, bulmaca: 49: LEVH-Bir sayfanın üzerindeki kalın yazı. (Kaptan Kusto Müslüman.)
*
NİKOTİN-(İngilizce, Nicotine: Nikotine… Nice: Güzel, sevimli. Nazik. Düşünceli… Nick: Çentik, sıyrık. Hapis, kodes. Sağlık durumu. Form. İş kuvveti. Sirkat… Nikotin: Niko-Tîn… Tîn: Manevîlik. İncir-içindeki çok sayıda çekirdek toplamı olarak, insanlık): 626: TÜRK- (Kureyşî-Allah Sevgilisi’nin mensub olduğu Arab kabilesi: 620: İttifak… Kürt: 620: Türk)… Sirkat: Hırsızlık. Mecazen ilhâm. Serkat… Serkat: Ser-Kat’… Kat’: Kesmek… Serkat: Kesik kafa… Bir davaya “baş koyma-kendini adama” anlamında, “baş kesmek”, tasavvufta tam teslimiyet ifâdesiyle Şeyhe tâbi olma; akıl, o tabi olmadan sonra akıl… Yola girme, tarikat bu… BÜRÜDE-Ser: “Başı kesik”: 481: SALİH Mirzabeyoğlu… BÜRUDET-Soğukluk. “Kesik kafa”: 612: DERVİŞ Muhammed… OĞLAK Burcu’nun tarihleri “21 Aralık-19 Ocak” arasında; Kafa Kağıdım-Hüviyet Cüzdanımda doğum tarihim 25 Aralık olarak görünüyor… ABDÜLHAKÎM Koltuğu’na baş koymuşum; öyle de, böyle de!
*
DÜMME-Yol, tarik: 49: DEHÜM-Onuncu… HAZRET-İ Ebubekir, Abdülkadir Geylanî, Şah-ı Nakşîbend, İmâm-ı Rabbanî, Mevlâna Hâlid, Seyyid Abdullah, Seyyid Taha, Seyyid Fehim Arvasî, Abdülhakîm Arvasî, “Mektubat: 869: Necib Fazıl Kısakürek-Salih Mirzabeyoğlu”… NİK-İyi, güzel, hoş: 80: FE harfinin ebcedi. Bu harf, mecaz olarak “vav” yerine de kullanılır… RAHMAN Suresi 19-20 âyetleri toplamı: 3166: NİKO… TÎN-İnsanlar: 460: MÜKERRER-Tekrarlı. Tekrar olunmuş. “Vahîd”… YEVMİYE: Sigarayı çok içiyorsun. Efendi Hazretleri bana, “10 tane içebilirsin!” demişti. Sen bir paket iç!
*
MEHAT-Maviye. Billur taşı. Güzellik. Dağ sırrı. Güneş. Menzil, konak: 446: MATE-Vesile, sebeb… NEŞASA-Beyaz, yüksek bulut. (Taha’: Yüksek bulut. Keduret, gam, tasa… Yevmiye: Dünya’nın nefesi gitti, kedureti kaldı!): 446: ŞERİF Muammer Erdiş… BOĞA Burcu… Vücutta tesir yeri, ENSE; yani, “Atal-Vücudun bütünlüğü. Yüz, eller ve ayaklar. Göbek üstü. Bir kişinin güzelliği. Ruh. Kaybedilen boyun gerdanlığı”… ATALET: Hareketsizlik. Boşluk. Koltuk altları. Böğürler. Tenbellik. “Salih, Kusto”.
*
ŞERİF Muammer Erdiş: 1451: SEYYİD Mahmud Hayranî… İSTİFHAZ-Hıfzetmek. Bir şeyin muhafazasını birisinden rica etmek: 1450= 451: MÜTEHABBET-Birbirine dost olan… MÜTECEDDİD-Yenilenen, yenilenmiş olan: 451: SALİH Mirzabeyoğlu… METOD-Usul, kaide, yol, sistem: 450: DÜ-GİTİ. “İki âlem. Zâhir ve Bâtın”… ABDÜLHAKÎM-(Büyük ebcedle): 450: AHMED-İ Farukî. “İmâm-ı Rabbanî”.Baran Dergisi 364. Sayı