*
RUH bulur, akıl sorar; sorucu aklın bulduğuna ruh şâhidlik eder… Varlık ve Bilgi hâlinde, “içgüdü, akıl ve ruhîlik”in birbirinin yerine kullanılabilir doğruluğunun terkibî ifâdesi böyle!
*
İSHAK Aleyhisselâm’da tecelli eden “Hakikî gerçek” hikmeti, O’nun şahsında hatanın bile ihlâstan dolayı doğruya tebdil edildiği hakikatini göstermenin yanında, bu bâtın sırrının küfrün hakikatinin de Allah’ın bir kısım tecellilerinin neticesi varlık buluşu ile, her şeyin vahdet sırrında toplanışını da isbatlar; orada yalan ve yanlış yok, insan aksiyonu yönünden “Ric’at edilmesi –Öze iltica– İrca” noktalarıdır.
*
HATIRLAYINIZ: “Hazret-i Ebubekir rüyâ tâbir ederdi, bazen doğru, bazen hatalı idi; ama Allah ihlâsından dolayı onu hayra tebdil ederdi!”
*
HEMZE hakkında Ehl-i Kalb ve Ulema, “bir harf midir, yoksa sayı değeri olan harfler sırasında yarım harf midir?” diye görüş ayrılığına düşmüş… Bilindiği üzere elif harfi yerine de kullanılan; ve sayı değeri, dikkate alındığında onunla aynı sayılan… Hemze’nin telaffuzunda ise harf olduğu genel kabul… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri: “Bir Hemze ki / Bir vakit keser - bir vakit birleştirir / Hani kat’ ve vuslat / Ona komşu olan her AYRIK / İşte o Dehr’dir kadri büyük / Ve misâllerin anlatamayacağı kadar yüce!”... AYRIK, hem iki tarafı tanıyan Berzah’tır, hem de iki tarafın birliğini ifâde eder: Meselâ maddeden insana doğru varlık tabakaları arasında, birinden diğerine geçişin mümkün olmadığı sınırlar bir ayrıktırlar… HEMZE’nin, “Vâhid” olan Allah ve “Vahîd” olan sevgilisi bahsinde, kul plânında “Vahîd”i tuttuğuna dikkat… HEMZE hakkında: Şehadet ve Melekût âlemindendir, sayıda bir mertebesi yoktur. Feleği Güneş feleğidir. Hâkimiyeti cinlerde, bitkilerde ve cansız varlıklarda ortaya çıkar. (Toprak, maden, yıldız, su, hava, ateş vesaire)… Canlı ve cansızdan kasıd üzerinde çok durduk, tekrara lüzum yok… Allah’ın sıfat isimlerinden “Kahhar, Kahîr, Kavî, Kâdir” isimlerine tahsis edilmiştir. Tabiatı sıcaklık ve kuruluk, unsuru ateştir.
*
HEMZE, Alllah’ın “Bedi’-Yaratıcı” ismine, “İlk Akıl-Küllî Ruh” mertebesine ve Kamer menzillerinden “Seretan”a işaret eder… Bedi’, “güzel” değer ölçüsü; Ruh’tur… Allah’tan gelen herşey Ruh’tur… YARATICI, her varlığı kendine bağlayan… Berzah’ta harflerle ifâde edilen mânâ ve hakikatler, herşeye sirayet eden HEMZE önünde, “Kat’ ve Vuslat-Kesiklik ve birleşme” içinde, “komşu Dehr” ile “ayrık” ifâde eder… Kesiklik ve birleşme, Hakk’ın Hak üzerinde kaimliğinde, kulun bazen Hakk yönünden bakınca O, kendi yönünden bakınca kulluğunu idrakı hâlinde olduğu üzere, bir “hayrete düşme” durumu gibidir… Ruh’un, Allah yönünden “O’nun nefesi - O’nun nefsi” olması, kul yönünden mahlûku ifâde etmesi… DEHR’e komşuluk, Allah ve kul ikiliğinde, Vahdet yönünden, kulluğun Allah’a ircaıdır ki, bu durum “Allah’tan başka herşey bâtıl” Hakikatidir. “Herşey O’nun vechine karşı helâk hâlinde”; Kahhar ve Kahir O… KAHHAR: 308: ARVASÎ-Dağ. Yara. Yar. Berzah… Bahsettiğimiz hususun bir Veli “hâli”nde isbatı böyle… “DEHR, Allah’ındır”; Dehr, aynı zamanda İNSAN demek… İnsanın bâtını, Allah’ın Zât sıfatlarından bilinmez “kendi sureti” üzere yarattığı; İnsanî hakikatin ebedî hayat için zarurî bir ebediyyen meçhul veçhi ile birlikte, Dehr’e komşu yarıkların niçin Dehr’e ircaı da anlaşıldı… YARATMAK ile kulluk nasıl bir araya gelir? “Vuslat, kat’, tenvin ve sükûn” lâfızları etrafında kuru mantık yürütmeleri olmasın diye, hemen Süleyman Aleyhisslâm’da tecelli eden RAHMANÎ hikmeti hatırlatmak lâzım: Kulun topyekûn kâinat’ın varlıklarını tasarrufu bahsi içinde, onun Allah’ın zikrini ifâde eder amel ve ibadetleri dileğini, Allah’ın kendi nefsine vacib kılarak –kabul ederek– yerine getirmesi; DEHR’e komşu olanın ona ircaı nitelikleri meselesi bu.
*
İSHAK Aleyhisselâm’da tecelli eden HAKİKÎ GERÇEK hikmetinde, Allah’ın insanları ayaklarından de nimetlendirdiği hakkındaki âyet hatırlanmalı: Bu hususta, Allah’ın rızasına uygun “Doğru Yol”un, Allah ve Resûlü’nün ölçülerine uygunlukta gerçekleştiği de… “Fırka-i Naciye –Kurtuluş Yolu– Doğru Yol”, insan memuriyetine uygunluk imtihanı yeri HALK Âlemi için geçerli; Bâtınî ve zâhirî amel ve işler, bu dünya için geçerli… Topraktan gıdalanma: Gıdalanmanın en geniş ve mecazî mânâları çerçevesinde, “ilim” diye toplanışları nazara alarak, ister bu dünyaya mahsus eşya ve hâdisenin verimlendirmesine dair ilimler ve bunların harflerle ifâdeli Berzah Âlemi’ne âit yönünü, isterse –bu dünyada mevcuduz ama– BERZAH’a âit ilimleri, KAİDE mevkiinde topraktan başlayarak işaretlenmiş görüyoruz; DOĞRU Yol bahsinde… Herşeyin herşeyle alâkası, DOĞRU Yol’un kuşatıcılığı hususunda bunu gerektiriyor… Büyük Veli’nin dediği gibi, “Haber, en suflî âlemden alınıyor!”; Secde’nin, Allah’a en yakınlık olduğu malûm… Her varlık kendi yokunu da isbat edicidir; o varın yoku, görünen ve bilinene nisbetle, görünmeyen ve bilinmeyen olarak onun asıl varıdır… Bunlar hep nitelenmesi ve mevzuuna göre söylenmesi gerekenler… Böylece, “Her canlı sudan yaratılmıştır; canlı olmayan bir şey bulunmadığına göre, madde de sudan yaratılmıştır. Kâinatı meydana getiren 4 temel unsur ESİR maddesinden; ve dört unsurdan bildiğimiz SU ile herşeyin kendisinden yapıldığı SU farkına dikkat!” deyişimiz de, açıklık kazanıyor; tıpkı DEHR ile zaman farkını andırır şekilde… İlk madde ESİR, bâtın cihetiyle SU’dan ve 4 unsurdan “ateş” onun temsilcisi; SU’yun temsilcisi de su!
*
HEMZE: He-Mim-Ze… ÜSTADIM’dan: “Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz!”… Çeşitli mânâlara çekilebilir “ruhun desteksizliği”, 1976’daki GÖLGE dergisi sayılarından birinde, “istenen” niyetine bir “genç adam”ın KAİDE üstünde heybeti şeklinde bir postere mevzu olmuştu… ÜSTADIM’dan: “Yol O’nun varlık O’nun gerisi hem angarya / Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya!”… Ve Şeyh Galib’in MATLA’ Beyti’nin ilk mısraı: “Kalem, ruhun vasfının suretini tahayyül eder!”… “Kalem-İlk Akıl” mertebesi niyetine alıyoruz… Altını çizdiğim bütün bu şiir verimleri, Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin Kalem’in yazdığı “Levh-i Mahfuz”u işaret eden HE harfi hakkındaki şiirine bakış için: “Hüvviyet HE’si nicesine işaret eder / Görünüşte gizli bir hüviyetle sahib herkese / SURET varlığını silmedin mi? / İlk için sonun gözleri –He harfi ve zikir– hakikatleri ortaya çıktığında!”… KUR’AN Levh’-i Mahfuz: Allah Sevgilisi’nin nefsi ve mutlak meçhul İnsanî Hakikat suretinin tecelli ettiiği “Hakikat-i Ferdiyye”… “HAK tecelli edince hakikat bile nihan-yok!” diyen Üstadım anılmalı… HE’nin, Allah’ın “Bedi’-Yaratıcı” ismi ve “İlk Akıl” mertebesi de; Şeyh Galib’in “tahayyül”e mevzu olarak belirttiği Suretin nihayetsizliği de… ÜSTADIM’dan, bana ihtaf edilmiş Noktalamalar’dan biri: “Dünyayı yererken de yine onunla ilgim / Nefse el süremiyor kara tahtada silgim!”… HE harfi hakkında: Gayb harflerinden biridir. Hâkimiyeti bitkilerde ortaya çıkar. Sonuyla birlikte kendisinden sıcak ve yaş şeyler meydana gelir; sonra onu soğukluk ve kuruluğa çevirir… He’nin tabiatı “Utarid-Merkür” yıldızı gibi, “kuruluk, soğukluk, sıcaklık ve yaşlık”tır. Büyük unsuru Toprak, küçük unsuru Hava’dır… İKİZLER Burcu –Lâtince Gemini, Arabça Cevza–, unsuru Hava, tabiatı Sıcak ve Nemli, yıldızı Utarid, vücutta tesir yeri Akciğer ve Kollar, Simya’da Sabitleme safhası… BAŞAK Burcu, –Arabça Sünbül–, unsuru Toprak, tabiatı Kuru ve Soğuk, yıldızı Utarid, vücutta tesir yeri kemer bölgesinde bağırsaklar, Simya’da Damıtma safhası… MİM yerine de kullanılabilen NUN harfi: Da’va Cetveli’nde Allah’ın “Nur” ismine işaret eder… “Nun ve’l Kalem Sûresi”nde, Allah’ın Kalemle birlikte üzerine yemin ettiği NUN harfi: Varlık. Cesed, beden, balık… BALIK Burcu, unsuru SU, tabiatı soğuk ve Nemli, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar, Simya’da Yansıtma safhası… MİM harfi, Allah’ın “Câmi” ismine, İnsanlar mertebesi’ne, Kamer menzillerinden “Fer’u-l Muahhar: Sonraya bırakılmış, tehir edilmiş”e işaret eder… ZE harfi, Allah’ın HAYY ismine, Hava mertebesine ve Kamer menzillerinden “Sa’du’z Zabih-Kurban kesen, Kurbanlık”a işaret eder.
*
MATLA’ Beyt’in Birinci Mısraı: 3126: SALİH. (He ile)… KÜNUN-Şimdi, el’an: 126: MÜLEVVİN-Boyanan, renk veren… ASALE-Zehiri çok olan, tesirli korkunç yılan. (Huş: Zehir. Ruh. Can. Ölüm. Akıl, fikir, zekâ. İyi ve kötüyü ayırma hissi. Furkan… Huş: Vahşî hayvanlar… Huşe: Başak. Sünbül. Salkım. “Bağırsaklar”… Huşş: Helâ. Yüznumara. Ayakyolu. Edebhâne. Dünya. Şimdi: 308: Arvâsî): 126: SANİYE-Su taşıyan deve. Su taşıyan nefs. Hayatı taşıyan İnsan. (Üstadım’dan: Çocukken bana haftalar asırdı, / Derken saat oldu, derken saniye, / İlk düşünce beni yokluk ısırdı, / Sonum yokluk olsa bu varlık niye… Yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun! / İnsanoğlu kendi varından yoksun, / Gelsin beni yokluk akrebi soksun, / Bir zehir ki hayat özü fâniye!)… KALEM çü suret-i vasfı ruhun tahayyül eder: 3126= 129: SALİH.
*
MATLA’ Beyt’in İkinci Mısraı: 1623: SU’BAN-Büyük yılan. Ejderha. İngilizce, Dragon, ağır süvari. Semanın kuzey yarım küresinde bulunan Tınnin Burcu’nun çevirdiği büyük kavisin ortasında ve küçük ayı dörtgeninin tam karşısında bulunan en parlak yıldız; Su’ban… TİNNİN Burcu: Büyük yılan. Ejderha. Yedi Burç boyunca uzanan hafif beyazlık. Ejderha-Tinnin Burcu, Küçük ayı Burcunu çepeçevre saran ve “S” gibi kıvrılıp bir yıldız dörtgeniyle nihayet bulan zincirvari bir Burç… BURÇLAR, takım yıldızların birer hayvana benzetilerek ilk defa Babilliler devrinde isimlendirilmişlerdir; bugünkü isimlendirmeler malûm. Yunanca “Zodyak-Hayvan” burçları denen bu burçlar kuşağı, KÜRSÎ tabakasının altındaki Burçlara hisselerini veren ATLAS tabakasıdır. “Hayvan-Hayevan”; maddeden surete herşey canlıdır, hayat sahibidir. Bu anlamda, “Koç, Boğa, Yengeç, Aslan, Akreb, Oğlak ve Balık” Burçları’nın dışında kalan, “İkizler, Başak, Terazi, Yay ve Kova” Burçları da canlı-hayvan… TİN, Karaçay-Malkar Lûgatı’nda, “ruh-canlı” demek… Yılan, malûm: Hayat, terzi… Yıldızsız bir sema tabakası olan ATLAS Burcu, bir boşluktur; orada Burçların hisseleri parçaları hâlinde değil bir bütün ve o canlı boşluk, burçlara hisselerini verirken, şekil veren ama kendi o şekil olmayan gibi; onların hisseleri boyunca değişimleri, onun için “eskiyi de toplayan” mahiyetinde. “Atlas-Yıpranmış elbise” mânâsı, onda “tükenen”in sirayeti değil, ircaı hâlinden dolayı… TINNİNEYN: İki yılan. İki yıldıza benzetilen Güneş ve Ay’ın medarının terazî kavisleri. Medar, yörünge… Güneş’in Allah’a ve Ay’ın Allah Sevgilisi’ne teşbihinden dolayı… Gökteki takım-yıldızlar ve Sema ile Dünya adına ne varsa, herşeyin Mavera-üt Tabia’-Berzah âleminde bir öz aslını ifâde ederi var; harf hisseleri toplamı içinde… Şeyh Gâlib’in MATLA’ Beyti’nin ikinci mısraı, ruhun vasf-ı suretini tahayyül eden Kalem’in, “Zihin sayfasını gül gül eden –evrak hânesini gül gül eden– Butayn”dan bahsedilirken, mânâlar toplamı harfleri kastediyor olsa gerek… Nigar: Heykel. Resim. Suret… Butayn-Putlar, suretler, bâtınlık tasvirler. Beden, bedene vesaire; HE harfi, Allah’ın “Bais-Elçi gönderen” ismine, Levh-i Mahfuz’a ve Kamer menzillerinden BUTAYN’a işaret eder… Butayn –bâtınlık–, ötesinde hep bir varılacak olandır… “Hafıza hânesindeki suretlerin zihni gül gül etmesi”; KALEM’in ruhun vasıflarını tahayyülünde… Hep yeni hâlihazırda; hani “asıl ruhumun Kafa Kâğıdı’nı şekillendirmek isterdim!”… SALİH: 129: ATAN-Kovası el ile çekilen kuyu. Bi’r. Tilki eniği, tag, kemer. Su kenarı. Kokmak. Deriyi temizlemek… İngilizce, DOG-Köpek, tilki, kurt vesaire. Çengel. Mandal: 30: TAG-Taşkın. Yoldan çıkan. Köpek. Köprü. Kemer. İcad… Latince bir kelime, SAGACİT-Köpek. Keskin kokulu. Zeki. Kıvrak zekâlı: 485: KAPTAN Kusto Müslüman… KAPTAN Mirzabeyoğlu: 485: EBU Bekir Muhammed bin Ali… AGİVA-Yoldan çıkma. Taşkın: 1059: MEHDÎ… Allah’ın, MÜZİLL (Zelil kılıcı, yoldan çıkarıcı) mânâsındaki 99 güzel isminden birini biliyorsunuz; bunun, HAYVANLAR mertebesine geldiğini ve Kamer menzillerinden “Sa’du’l Suud-Derece almak, mübarek, mübarek yıldızlar”a işaret eden ZEL harfi ile gösterilişini… Yine; ZEL ile EZEL ve Abdülhakîm Koltuğu ilgisini… Ve “Yıldızım Tag-ı Sagir” meselesini… Ebced delaletleri çerçevesinde ve kelimelerin lisanına göre ıskalanmış mânâları bulunduğunda, mânâların nasıl da yerli yerine oturduğunu görüyorsunuz… YEVMİYE: “Teknoloji, insan ruhunu burnundan mandallamıştır!”… Teknolojiyi doğuran akıl ve zekânın, sonra onun mahkumiyeti altında ruhîliği kaçırması yerine, ruhun ruhîlikle sezilebileceğini ve teknolojiyi asli mânâsına oturtma davasını edinme, “ruhun vasfını tahayyül-tutunma ve ısırma” sistemini edinmek gerek; MANDAL, ruh ile nefs arasında muvazeneyi getiren olsun… HEMZE ile işaretlenen Kamer menzillerinden SER-ETAN’a böylece döndükten sonra: YENGEÇ Burcu, Arabça Seretan, unsuru SU, tabiatı soğuk ve nemli, yıldızı AY, vücutta tesir yeri “Göğüs ve Karın, kemer”, Simya’da “Çözülme” safhası… Allah’a işaret eden hiçbir mertebe ve menzili olmayan ELİF ile HEMZE, VÂHİD ile VAHÎD, Allah ile topyekün varlığın O’nun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Allah Sevgilisi… Topyekûn varlık, EZEL’den EBED’e, Allah Sevgilisi’nin varlık menşurundan bir netice… MENŞUR: Neşrolunmuş. Dağıtılmış. Yayılmış. Herkese ilân edilmiş. Mucit başı. Sultanın emri, mühürsüz mektubu (Allah’ın aynı diyemediğimiz için bir ifâde), sancak. Süzgeç… BEREKÂT-Bereketler. Bolluklar: 623: TİBRAK-Bıçak. Kat’, kesme. Musa. Su. Mus. Müz. Tahayyülâttan terekküb eden… TATHİR-Temizlemek. Yıkayıp pak etmek. Tahir kılmak: 624: HATUT-Yeri tırnağıyla kazıyıp çizgiler çizen vahşî sığır… SAHİL: At kişnemesi… HAYL: At. Düşünmek. Hıfzetmek… Hemze’nin işaretlediği Seretan, “atın tırnakları etrafındaki etin dökülmesi” anlamına da geliyor… Fikir Çilesi bu!..
*
MATLA’ Beyt’in Toplam Ebcedi: 4749: EBU-L Haris-Arslan… ASLAN Burcu –Arabça Esed–, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak ve Kuru, yıldızı Güneş, vücutta tesir yeri Kalb ve Sırt, Simya’da Sindirme safhası… NEDİM-İ Kadim’in ELİF harfi ile alâkalı Gazelinin Matla’ Beyti: Nigâh mümteni’ ey reşk-i Afitâb sana / Fürûg-ı dideden olsa eyer nikâb sana… “Bakmak mümkün değil ey boyu endamı hased veren, Güneş’in kıskandığı / Eğer göz nurundan bir perde olsa bile”… Allah ile insan arasındaki “İnsanî hakikatin ebediyyen meçhul bâtın sureti”nin VÂHİD ve VAHÎD hâlinde ELİF harfi ile ifâdesi içinde, Allah ve Resûlü’nden bahsediliyor; Tinnineyn’i hatırlayınız… Birinci Mısraın Ebcedi: 1803: Harac-Beyaz ve siyahtan meydana gelen. İki renk olan… İkinci Mısraın Ebcedi: 1928: Üştürgav-Zürefa. (Ezel’e teşbih edilir!)… 19 Nisan 1983 tarihli bir Levha’yı kısaca hatırlatma: Yeni Devir isimli gazetede, “Şeriat” diye bir manşet. Ben gazeteyi almış giderken, BAYİ arkamdan yanımdaki adama, “şunun boyuna bosuna bak, işim olmasa ben de onunla giderdim!” diyor; muhabbetle… SALİH İzzet Mirzabeyoğlu: 928: HAYSİYET-İtibar. Şeref. Değer. Kıymet. Derece. Mesned. Mertebe… İSTİFRAZ-Ayırıp tefrik eden: 749: MUTATARRİK-Yol bulup geçen… KUVVE-İ Hayâl: 753: ZEBAN-Dil, lisân, lûgat, Lehçe.Baran Dergisi 361. Sayı