Sudan’da General Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu (SAF) ile Muhammed Hamdan Dagalo (Hemedti) komutasındaki Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki iç savaş, yerel bir iktidar kavgasını aşarak Kızıldeniz’in kontrolü için yürütülen küresel bir satranç tahtasına dönüştü.
ABD yönetiminin, savaşın sona erdirilmesi için sunduğu ve İslami hareketin (Müslüman Kardeşler) tamamen tasfiyesini şart koşan yeni yol haritası, Hartum’daki dengeleri sarstı. Batı’dan beklediği desteği bulamayan ve "siyasi dayatmalarla" karşılaşan Sudan Ordusu, varlık mücadelesini sürdürebilmek adına yönünü Rusya’ya çevirdi.
Moskova ile "Kazan-Kazan" Formülü: Üs Karşılığı Silah
Sahadaki askeri dengenin HDK lehine bozulmasını engellemek isteyen Port Sudan merkezli hükümet, Rusya ile stratejik bir anlaşmanın eşiğinde. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Sudan Ordusu, savaşın seyrini değiştirecek gelişmiş mühimmat ve hava savunma sistemleri karşılığında, Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında lojistik destek ve deniz üssü kurma izni vermeye hazırlanıyor.
Bu hamle, Moskova’nın Afrika’daki nüfuzunu artırma ve Süveyş Kanalı rotası üzerinde stratejik bir "kontrol noktası" elde etme hedefleriyle örtüşüyor. Rusya’nın ayrıca Sudan’ın zengin altın madenlerine erişim imtiyazı talep ettiği de gelen bilgiler arasında.
ABD’nin Planı: "İslamsızlaştırma" ve HDK-BAE Ekseni
Port Sudan yönetiminin Rusya kartını açmasının arkasında, ABD’nin sunduğu 3 aşamalı çözüm planının içeriği yatıyor. ABD’nin Sudan Özel Temsilciliği tarafından şekillendirilen plan, sadece askeri bir ateşkesi değil, Sudan’ın siyasi genetiğinin değiştirilmesini öngörüyor.
Washington’ın planındaki en dikkat çekici madde, "İslami akımların ve Müslüman Kardeşler (İhvan) teşkilatına yakın unsurların geçiş sürecinden ve gelecek hükümetten tamamen menedilmesi" şartı. Sudan Ordusu’nun tabanında ve kurumsal hafızasında önemli bir yer tutan İslami/muhafazakar kadroların tasfiyesini amaçlayan bu madde, ordu tarafından "ülkenin sosyolojisine aykırı bir dış müdahale" olarak okunuyor.
Analistler, ABD’nin bu ısrarının arkasında, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İsrail ile uyumlu, İslami referanslardan arındırılmış bir Sudan inşa etme hedefinin yattığını belirtiyor. HDK lideri Hemedti’nin BAE ile olan derin finansal ve askeri ilişkileri ile İsrail’in HDK’yı "radikal İslamcılara karşı bir bariyer" olarak görmesi, ABD’nin neden orduya baskı yaparken HDK’yı meşru bir aktör olarak masada tuttuğunu açıklıyor.
HDK: Batı’nın "Seküler" Vekili mi?
Hemedti liderliğindeki HDK’nın, Batı başkentlerinde ve Körfez medyasında "demokrasi yanlısı" ve "İslamcı karşıtı" bir güç olarak pazarlanması dikkat çekiyor. ABD’nin sunduğu planda İslami hareketin kriminalize edilmesi, dolaylı olarak HDK’nın siyasi meşruiyetini artırıyor.
Port Sudan yönetimi ise bu denklemi, "Sudan’ın milli kimliğinin yok edilmesi ve ülkenin BAE-İsrail ekseninin uydusu haline getirilmesi" olarak yorumluyor. Ordu, kendi bekasını ve ülkenin bütünlüğünü korumak için, ideolojik olarak uzak olsa bile Rusya ile pragmatik bir ittifaka zorlanıyor.
ABD'den "Hedef Olursunuz" Tehdidi
Washington yönetimi, Rusya'nın Kızıldeniz'e inme ihtimalinden büyük rahatsızlık duyuyor. ABD’li yetkililer, Sudanlı mevkidaşlarına "Rusya ile işbirliği yaparsanız uluslararası arenada meşruiyetinizi kaybeder ve açık hedef haline gelirsiniz" mesajını iletti. Ancak Port Sudan’daki askeri yönetim, ambargolar ve siyasi izolasyon altında, Rusya’nın teklifini "nefes borusu" olarak değerlendiriyor.